Feyzi Açıkalın

Santrafor

08 Ekim 2022 Cumartesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu için, “Farkında olmadan bize bir pas verdi. Bizim de atmamız lâzımdı. Bilmiyor benim ömrümün santraforlukla geçtiğini” dedi.

Futbol dünyanın en popüler sporudur. Çünkü çok basit ve kolay uygulanan kuralları vardır. Böylece çok yaygın bir oyun alanı bulur. Futbolun bilinirliği ona yaşamın, siyaset de dahil olmak üzere başka dallarında benzerlikler kurma olanağı verir. Saha içinde verilen görevlere göre yapılan benzetmeler diğer konuların daha iyi anlaşılmasını sağlar. Futbol sonuçta bir skor oyunu olduğu için en değerli oyuncu her daim santrafor yani gol atandır.

Santraforun da çeşitleri vardır. Bunlardan birisi sahte dokuzdur. Klasik santrafordan onu ayıran daha orta sahaya yakın oynamasıdır. Bunun için mükemmel oynayan bir takıma ihtiyaç vardır. Pivot santrafor ise sırtı kaleye dönüktür. Pas alışverişi yapar. Bütün toplar, gol yapabilmesi için ona atılır.

Son örneği, Manchester United’da oynayan Ronaldo’da görüldüğü gibi, oyuncunun bozulan morali düzelsin, rahatlasın diye sürekli topla buluşturulmaya çalışılır. Bu o kadar belirgindir ki, izleyici bazen sıkılır, gülmeye başlar.

Gol atan oyuncu kendisi rahatladığı gibi izleyicisini de sevindirir. Çünkü futbol bir sonuç oyunu olduğu için seyirci golün nasıl atıldığına bakılmaksızın o takımı her koşulda destekleyecek, başarının içinde kendisini bulacaktır. Gol atıldıkça orgazmlara ulaşacak, gündelik dertlerinden sıyrılacaktır. Santrafor bunu iyi bilir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu için söylediği, “farkında olmadan pas verme” olayı futbolda pek geçerli değildir. Evet bazen, özellikle santra yapıldığında kale şaşırılır ve rakip oyuncuya top verilir ama bu görüntüler tarihe geçecek kadar azdır.

Yanlış verilen pasta genellikle rakip takımın sıkıştırılması ve savunma oyuncularına yapılan bir baskı söz konusudur. İyice çıkmazda kalan beceriksiz oyuncular topu rakip takıma kaptırabilir. Ama Kılıçdaroğlu’nun türban çıkışı örneğinde sıkıştırma değil, bilakis hücum denenmektedir. Burada nasıl bir taktik anlayışı sergilenmekteyse top kaleye vurulmuş ama direğe çarparak rakip takım santraforunun önüne düşmüştür.

Aslında burada da bir çelişki vardır. Eğer hücum oynanıyorsa top karşıt takımın santrforuna değil ama savunmasına kaptırılır. Tek bir istisnayla; takımın her hattında oynayan tek bir oyuncunun varlığı durumu bozar!

Her koşulda topun başına geçen, bütün atışları kullanmak isteyen oyuncu aynı zamanda takımın yükünü üstlenmekte ama sorumluluğunu almamaktadır! Antrenörü by-pass ederek kulübü finanse eden kulüp başkanı ile takımı kendisi kurar. Metal yorgunluğu teşhisiyle bütün yükü çeken orta sahayı sıkça değiştirir. Defansa çok ellemez çünkü karşı tarafın cılız hücumları o bölgeyi hiç yıpratmamıştır.

Ülkemiz sürprizlere çok da gebe olmayan bir karşılaşmalar dizisinin ikinci yarısına başlıyor. Oyun taktiklerinin sır olmadığı ama kazanmak için her yolun mübah oluşunun insanları korkuttuğu bir seriye hazırlanılıyor. Kaybedeninin izleyicisinin sahaya girebileceğinden endişe edilen, sonu karakolda bitebilecek bir lig var önümüzde…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları