Feyzi Açıkalın

Sen de Domates Festivali düzenleseydin

14 Ağustos 2022 Pazar

Zeytinli Rock Festivali’nin iptali yasaklara ilişkin gündem oluşturdu. Ama öncesinde başkaları da vardı. 28-31 Temmuz arasında düzenlenmesi beklenen Zonguldak Kozlu Müzik Festivali ve Gökçeada’daki Meryem Ana Panayırı da idari otoritenin izin vermediği buluşmalar olarak tarihe geçecekti.

İzin verilmeme gerekçesinde “toplumsal hassasiyetler” ve dinci yapıların “şikayetleri” öne çıkmaktaydı. Tayin haberlerini duyururken bile Cumhurbaşkanının tensiplerini ve ona olan şükrân duygularını belirtmeyi ihmal etmeyen vali ve kaymakamlar, yasaklar konusunda gereğini yapmaktaydılar.

Oysa yaklaşmakta olan seçimler öncesi belediye başkanları bu “yeni nesil festivallere” her zamankinden fazla önem yüklüyordu. Bu yüzden, halkın gazını alma ve bölge tanıtımı gibi hedeflerle yola çıkılan festival ve panayırlarda devlet kadar sık eleyip ince dokumamaktaydılar.

Yasaklama konusunda çok da gerekçe sunma telaşında olmayan idari otorite, ülkeyi yöneten siyasi rejimin öncelikli hassasiyetlerini gözeten bir açıklamayı yeterli buluyordu. Örneğin müzik festivalinde bira olmayacaktı. Kurallara uyulduğu takdirde sorun yoktu. O festival senin, bu panayır benim şeklinde gezen popüler şarkıcıların sahne aldığı Söğüt Domates Festivaline söz eden var mıydı? 

Yasaklar, sanki ilk kez yaşanıyormuş gibi “yaşam tarzına müdahale” olarak yorumlandı. Oysa ülkeyi yönetenler yaşam tarzına müdahale görevini halka, daha doğrusu kendi seçmenine zaten “tevdi etmişti”. Karşı çıkış ve yasaklama için vali ve kaymakamlara gerek yoktu. Beyoğlu’ndaki dükkanının önünde İngiliz Rock sanatçılarını kovalayan mahalle bakkalı bu görevi layıkıyla yerine getirmemiş miydi?

“Rock müziğini sevmem ama gelsinler tanışalım, kahve ikram edelim” diyen bakkalın bir de şartı vardı: Yeter ki adam olsunlar! Ne denli tanıdık bir üslup, değil mi? Muhtemelen, kılıçla adam kovalayan diğer esnafın komşusu olan bakkal, şeriata giden yolun gönüllüsü olarak, yukarıdan belirlenmiş “adamlık” kriterinin sokaktaki denetleyicisiydi. 

Şarap tanrısı Dionysos’un yattığı yer incinmesin ama bu kadim topraklar artık festival türü etkinliklere uygun değil. Pagan geleneğinde şenlik olarak adlandırılan eğlenceler, dinin egemenliği sonrasında festival adını almış. Bugünün Türkiye’sinde ise siyasi rejimin anladığı ölçekteki iki tür festival, ancak Ramazan ve dini bayramlarla yaşanan olmalı. Bunun dışındakiler ya küçük ölçekli yörelerin panayır tadındaki buluşmaları ya da profesyonelce organize edilen etkinlikleri tanımlıyor. 

Muhafazakar bir yaşam biçiminin pompalandığı yörelerde etkinlik tümden yasaklanmıyor ama kendi içinde oto sansüre uğrayabiliyor. Tıpkı şehirdeki yerleşik yabancılara yönelik hazırlanmış Alanya Noel Pazarı’nda, içki ve domuz eti satışının yıllar içinde sessizce yasaklanışı gibi. Tıpkı Brezilyalı dansçıların festival kortejinden çaktırmadan çıkarılmaları gibi… Şehrin yerel otoritesinin ülkeyi yöneten siyasi rejimle uyumlu yapısı, kendi önlemini zaman içinde almayı sağlıyor. Bunun adı da yasaklama olmuyor!     

Bunun tersine, yörelerin siyasal ve sosyal yapısına uygun olmayan ve yerel organizatörlerin dışındaki kişilerce düzenlenen organizasyonlar hemen göze batıyor. Seçimlere hazırlanan yerel yöneticilerin istekleri dışında, merkezi otorite yasaklara başvuruyor.

Yasaklarla mücadele, o organizasyonun yerini değiştirmeden yapılabilmesini sağlamak için verilmeli. Ama daha da önemlisi ülkede yıllardır sürdürülen, saat 22:00 sonrasına ilişkin içki satışı yasağı ve başkaları var. Onlar ne olacak?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları