Feyzi Açıkalın

Türk Hava Kurumu neden hedefte?

03 Ağustos 2021 Salı

Sosyal medyada insanların yalvararak uçak istediği bir zaman dilimindeyiz. Ülkeyi saran yangının başka türlü söndürülemediğinin anlaşıldığı, böylece Türk Hava Kurumu’nun sürekli gündeme geldiği korkunç günler…

Öncelikle başlıktaki sorunun yanıtı: Çünkü THK bir Atatürk Cumhuriyeti kurumu; dolayısıyla, yerine bir başkası inşa edilirken yıkılması öngörülen bir hedef...

1925 yılında kurulduğunda, cumhuriyetin harcı onunla da karılmış. Dönemin ithal ikameci sanayileşme politikaları gereğince Türk havacılık endüstrisine de katkısı olmuş. Ama Etimesgut’taki uçak fabrikası yıllar içinde tekstil makineleri fabrikasına dönüşürken, Gazi Uçak Motoru Fabrikası da traktör fabrikası olmuş. Marshall Planı gereğince ABD böyle istemiş olmalı!

Havaalanları, eğitim kurumları, ihtisas üniversitesi, oteli, arsaları, taşınmazları ve yüzlerce şubesi ile dev bir yapıya dönüşmüş. Dolayısıyla idaresi zorlaştığı gibi, üstünden nemalanması, sömürülmesi ve istismara uğraması da kaçınılmaz hale gelmiş.

Bilinenin aksine THK’nın en büyük gelirleri kurban derisi, fitre ve zekat zarflarından oluşmuyor. Milli Piyango’nun kurumun elinden alınması, Kapadokya Balon İşletmeciliği’nde yaşanan sorunlar, kurban derisi toplamadaki tek yetkililiğinin kaldırılması yıllar içinde THK’nın maddi kaynaklarını azaltıyor. 

THK 1986 yılında ilk uçağını alarak orman yangını söndürme işine soyunuyor. Böylelikle en büyük gelir kaynağını orman ihalelerinden elde etmeye başlıyor. Her yangın dönemi öncesi planlamalar yapılıyor, keşif uçakları sürekli uçuş yapıyor. Yangınlara müdahale konusunda ülkenin sorun yaşamadığı yıllar…

Tüzüğü gereğince, devlet kurumundan olan delegeler de THK yönetim kurulunda görev alıyor. Hatta bir gelenek olarak kurumun başkanlığını emekli generaller yapıyor. 2009-2014 yılları arasında görev yapan emekli Tümgeneral Osman Yıldırım dönemi, THK’nın en çok yıprandığı yıllar olarak adlandırılıyor.

Kurumun 1300’e yakın taşınmazının bir kısmı borçları ödeyebilme adına satışa çıkarılıyor. Ederlerinin çok altında satılıyor. İçlerindeki İstanbul Laleli’deki Tayyare Apartmanlarının da olduğu mülklerden yeterli gelir elde edilemiyor. Sonrasındaki, yine bir generalin başkanlığını yaptığı dönemde de toparlanma yaşanamıyor.

Kurumun halihazırdaki iştah açıcı gayrimenkulu ve üstünden gelir sağlanabilecek orman ihaleleri doğal olarak AKP iktidarını heyecanlandırıyor. Sonunda kayyum atanıyor. Kayyum kurumu geliştirmeye değil, tasfiyeye yönelik bir çalışma yürütüyor. Bakanlık da, ihale şartnamesi ile kurumu en büyük gelirinden ediyor. 

THK’yı her anlamda çökertmeye yarayan plan işe yaramış gibi görünüyor. Kurum, pilotlarının, eğitmenlerinin tazminatlarını, çalışanların maaşlarını zorlukla öder hale getiriliyor. Laleli’deki, kayyumun ilgisizliği ve buna bağlı istinafta kaybettikleri otel davası yüzünden, kurumu yüzeye çıkarabilecek gelirlerden yoksun kılınıyorlar. 

400 sayısının altına düşen şubeleri bir bir kapanıyor. Kayyuma ters düşebilen şube başkanlarının yerine hemen atama yapılıyor. Örneğin Eskişehir’e eski bir milletvekilinin oğlu; beşinci büyük şubeleri olan Kastamonu’ya ise, ilginç olarak İHH eski başkanı atanıyor. Bir yandan tarikatlarla kurban derisi toplama konusunda yarışırlarken, diğer taraftan Kurban Bayramı’nın yaz aylarına gelmesi ve belediyelerin araç vermemesiyle bu konudaki gelirleri azalıyor.

Sonuçta, üç yıldır kongrelerini yapamayan, gelirlerinden yoksun, eli kolu bağlı bir kurum olarak teslim alınmaya hazır hale sokuluyorlar. Atatürk’ün kurduğu, ülkeyi baştanbaşa saran teşkilatı sayesinde halk ile doğrudan ilişki kurabilen, üstüne çöküldüğünde müthiş gelirlere sahip olunacak taşınmazlarıyla tam bir rövanş nesnesine dönüştürülüyor. 

Ama plan geri tepecek gibi görünüyor. Ülkeyi fiziksel olarak da yakma pahasına sürdürdüğü inat, aksine, THK’yı bu krizden güçlendirerek çıkaracak. THK bir Kızılay olmayacak… Ülkedeki yangını belki söndüremeyecek ama soğutmayı muhakkak yapacak; tekrardan alev almasın diye…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları