Gülengül Altınsay

Azla Yetinemezsiniz

26 Şubat 2015 Perşembe

Şimdi biz 8-0’ın intikamını almış mı olduk? Öyle ya Anfield’da sadece 1-0 yenildik. İngilizlere ‘kafa tuttuk.’ Hatta pozisyonlara da girdik.
Beni işte asıl üzen bu anlayış. Neden azla yetiniyoruz? Neden kendimizi baştan alt seviyeye indiriyoruz? Neden çağdaş futbol oynamak diye bir hedefimiz yok?
Gerçek şu ki futbolda azla yetinme olmaz. Sonuç daima hüsrandır çünkü.
Ha 8-0 yenilmişsin, ha 1-0.
Ama yapılan yorumlara bakıyorsunuz sanki Beşiktaş oynayabileceği ya da oynaması gereken en iyi futbolu oynamış. Hatta galibiyeti kaçırmış.
Biliyorsunuz benzer yorumlar Arsenal karşılaşmaları için de yapılmıştı. Tamam ben de bizzat İngilizlerin maç süresince nasıl gerildiklerini, telaşlandıklarını, yüzlerinin nasıl bembeyaz kesildiğini görmüştüm Emirates’te. Bu da bir şey tabii. Ama o iki Arsenal maçında tek bir golcük atsaydı Şampiyonlar Ligi gruplarına kalacaktı Kartal…
Benim anlatmak istediğim ise başka bir şey.
“Rakibi etkisizleştirdik” diye sevinmek bana göre değil.
Doğru; ilk Liverpool mücadelesinde Kartal rakibin oyununu bozdu; ama sonunda ne oldu? Yine savunma hatasıyla aleyhte bir penaltıyla yenildi. Üstelik savunmadan iki futbolcusu Motta ve Ersan da cezalı duruma düştü. Bu akşam Bilic nasıl bir geri dörtlü bulacak veya oluşturacak belli değil.
Ayrıca unutmamak gerek o kadar baskıyla ancak tek gol atabilen Liverpool özellikle atakta sonuca gitmekte zorlanan bir takım. Anımsarsanız hep final paslarında başarısız oldular. Çünkü hızla tekniği henüz birleştirebilmiş değiller. Hızlı ve deliciler buna karşın oyunu denetim altına alamıyorlar.
Son vuruşlarda da Suarez’i fena halde arıyorlar. Bir tek Henderson çok yönlü oynuyor. Ibe, Sturridge ve Sterling hızlı fakat Suarez gibi bitirici değil. Coutinho ise teknik ama güçsüz.
Beşiktaş’ın sadece bir golle kurtulmasını tüm bunları dikkate alarak değerlendirmek gerek.
Beni Bilic’in Beşiktaş’ında en fazla rahatsız eden şey savunma anlayışı. Bir kere bu kadar transfere rağmen hâlâ neden ‘idare eder’ savunmacılarla yetiniliyor?
Bu durumda Siyah - Beyazlıların savunmadan atak başlatma diye bir anlayışı da olamıyor.
Tersine savunma açığını kapatmak için günümüz futbolunda artık olmayan dörtlü önüne defansif(!) iki oyuncu daha konuyor. Veli’yi hatta Atiba’yı bu kadar vazgeçilmez kılan bu. Böylece kaleciyle birlikte 7 kişi sadece savunma düşünüyor? Kalan oyuncular hem oyun kuracak hem de gol atacak. Baştan kendi kendini frenliyorsun. Baştan takımı hücumda eksik bırakıyorsun.
Sonuçta ne oluyor? Takımın boyu uzuyor. Demba Ba en uçta top bekliyor, savunma kendi kalesi önüne çekiliyor. Çağdaş takımların en uçtaki ve en gerideki adamlarının arası 25-30 metreye düşmüşken iki kale önüne kadar açılmış Beşiktaş’ın örgütlü ve akışkan futbol oynaması da mümkün olmuyor.
Her şeyden önce futbolcuyu savunmacı, hücumcu diye ayırmak yanlış zaten. Üst düzey oyuncular artık oyunun iki yönünü de oynayabilen oyuncular. Ancak böyle oyuncularla dengeli takım kurabilirsiniz ve akışkan oyun oynayabilirsiniz.
Diyeceksiniz ki tüm bunlara rağmen Beşiktaş Süper Lig’de ikinci.
Önce Süper Lig’de oynanan futbolun kalitesini düşünün sonra da bugüne kadar Beşiktaş’ın kaç maçı zorlanmadan aldığını…
Gökhan, Sosa, Olcay ya da Oğuzhan bir yolunu bulup iyi bir pas çıkarsın, topu Demba Ba’yla buluştursun o da gol atsın.
Bu senaryonun her zaman işlemesi mümkün mü?
Takımın oyununa değil de yetenekli birkaç oyuncunun ayağına bakarsanız, sonuçlar da rastlantısal olur.
Özellikle de güçlü rakipler karşısında. Beşiktaş’ın bütün belirleyici önemdeki maçları 1-0 ya da 2-0 kaybetmesi bir rastlantı mı?
Beşiktaş’ın yapacağı iş rakibi savunma yerine rakibi savunmaya zorlamak olmalı.
Toplu ve ileride savunmasıyla rakip forvetleri kalesinin çevresine fazla ve rahat getirmemeli.
İlk maçta 84’te yenilen golün belki böyle bir faydası olabilir bu akşam. Çünkü artık mutlaka gol atmak zorunda Beşiktaş ve 1-0 yenilmeyle, 4-0 yenilmenin bir farkı olmayacak.
Olacak mı yoksa?
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları