Gülengül Altınsay

Barış için oyna, inadına

12 Ekim 2015 Pazartesi

Daha önce tribünlerde atılan “şehitler ölmez vatan bölünmez” sözleri Prag’da Çek Cumhuriyeti-Türkiye maçında da aynen tekrarlandı. Üstelik saygı duruşu sırasında. Karşılaşma sonunda da bu sözleri “Allah-ü Ekber”ler izledi. Hem de 100’den fazla insanın sadece barış istediği için öldürüldüğü ve 400’den fazla sayıda insanın yaralandığı “Kara Ankara” akşamında.
Aslında böylesi kapkara bir günün ertesinde insanın futbolla ilgili yorum yapması hiç içinden gelmiyor. Ama bir yandan da bir şeyler yazmak, “barış”a ve bu uğurda canını verenlere bir borç.
Başlarken dediğim gibi, böyle bir günün akşamında, savaşı ve ölümü çağıran sloganlar neden atılır tribünlerde? Cihatçı ve dolayısıyla öldürmeyi çağrıştıran tekbirler neden getirilir? Hele özünde barış ve kardeşliği barındıran bir spor karşılaşmasında.
Aslında bu sloganları tribünlerde düşünmeden söyleyenlere kızmak da çok doğru değil. Çoğu ezilmiş yoksul insanlar. Haklarını arayacaklarına muktedirlerin dolduruşuna gelmek en kolay yol.

Tahammülsüzlük
Toplum niye bu noktaya getirildi? Neden bu tahammülsüzlük ve gerginlik? Asıl buna bakmalı. Neden milliyetçilik milli duyguların ötesine birtakım insanların kendi kusurlarını kapatma kisvesine dönüştürüldü? Hayatın her alanında neden en küçük şeylerde bile suçu başkalarına atma alışkanlığı edinildi? En kötüsü de muktedirlerin yalnızca kendilerini düşünüyor olması… Düşmanlık körüklemekle, kendinden olmayana saldırmakla ayakta kalmaya çalışmaları…
Baksanıza Kara Ankara’nın ardından yetkili yerdekiler nasıl da kendilerini kurtarma yarışına girdiler. Hem de mağdura saldırarak… Adalet diye demokrasi diye bir dertleri yok.
Baksanıza futbolda yaşadıklarımıza…
3 Temmuz sürecine mesela. Sportif bir konu anlamsız biçimde Ağır Ceza’ya taşınıyor, suç örgütüne sokuluyor. Sonra iş muktedirlerin çevresine dokununca soruşturma durduruluyor. Ve devran dönüyor; bir mahkemenin mahkûm ettiklerini bir başkası beraat ettiriyor. Tapelerin imhasına karar veriliyor.

Kişiye özel hukuk
Şimdi buna hukuk mu diyeceğiz? O tapelerde futbol dünyasının resmi vardı. İmha edilecekler diye belleklerden de mi silinecek? Akılları fanatizmle kilitlenmemiş insanlar vicdanlarına bakıp bir yargıya varmadı mı? Malum bir de 17 ve 25 tarihli tapeler var? Onlar da mı akıllardan silinecek? İşin en trajikomik yanı 3 tarihliyi yok sayanların 17 ve 25 tarihlileri sürekli referans almaları. Ya da tam tersi.
Yani kişiye ve konuma göre vicdan ve akıl, dolayısıyla tavır fırıldak gibi yer değiştiriyor. Barış ve demokrasi zor bir kültür. Farklı olana tahammül ve uzlaşma kültürü. Öyle kolay kolay kazanılmıyor. Her şeyden önce kendine başka, başkasına başka adalet ve demokrasi olmadığını öğrenmek gerekiyor. Sıradan yurttaşların, sıradan futbolseverlerin duruma ve kişiye göre değişecek çıkarları yok. Onlar eşit ve insanca yaşamak, eşit koşullarda maç seyretmek istiyorlar sadece.
Takımlar sahaya savaşı çağrıştıran sloganlarla çıktığında daha önce de yazmıştım “Barış için oyna!” diye. Şimdi yine aynı şeyi söylüyorum: Barış için, insanca ve eşit bir hayat için hayatlarını kaybeden insanlarımızın acısını hissediyorsanız siyah bant falan takmayın kolunuza. Barış için oynayın. İnadına.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024
Takım ne yapsın? 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları