Gülengül Altınsay

Kazanan kim?

25 Mayıs 2017 Perşembe

Fenerbahçe’nin Finalfour’da Şampiyonluğu önemli. Her şeyden önce basketbolda Avrupa’nın en büyük ve zorlu kupası bu. Bundan öte basketbola ilginin artmasına, gençlerin basketbola yönelmesine ve kulüplerin basketbol şubelerine çekidüzen vermelerine vesile olabileceği için önemli.
Ama eğer sadece sponsorların, şirketlerin akıttığı kaynaklarla en iyi koçları en iyi basketçileri toplayarak başarıya ulaşılacaksa, bunun ardından herhangi bir yapılanmaya gidilmeyecekse bu iş şov olmaktan öteye geçemez.
Aslında Euroleague giderek bir gösteri endüstrisine, reklam mecrasına dönüşüyor. Baksanıza neredeyse her basket takımının bir şirketle bağlantısı var. İsimlerinin yanında bir şirket ismi var.
Şirket ne kadar güçlüyse o kadar güçlü oluyor takım da. Şirketler de kârlı bu işte. Reklam bütçelerinden ayırdıkları paralarla basketbol arenasında boy gösteriyorlar.
Bu anlamda Olympiakos Başkanı Angelopoulos’un, final sonrası yaptığı açıklama kaybeden tarafın bahaneleri gibi algılansa da haklılık payı da yok değil.
“Fenerbahçe Euroleague’in en büyük bütçelerinden birine sahip, dolayısıyla hayranlık duymamız gerekmiyor” anlamında bir şeyler söylemişti kendisi.
Tabii ki para her şey değil; doğru transfer yapmak, iyi çalışmak da önemli. Ama basketbolun tepesinde büyük paraların döndüğü de bir gerçek.

Futbol farklı mı?
Aslında futbolda da benzer şeyler yaşanıyor. Büyük paralarla yetişmiş futbolcuları transfer edip gösterişli takımlar kurup başarıyı garantilemek isteyenlerle, altyapılarını güçlendirip, futbola yeni yeni yıldızlar kazandırarak ve tabii ki çok daha az bütçelerle mücadele eden takımlar var.
İşte UEFA Avrupa Ligi finali oynayan Manchester United ile Ajax. Bir tarafta giderek artan bütçelerle ve tabii borçlarla, “Para Ligi”nin şampiyonu ManU, diğer tarafta geçmişten beri altyapısını bir futbolcu fabrikası gibi çalıştıran, genç futbolcuları parlatan Hollanda’nın “Futbolcu Yetiştirme Ligi” şampiyonu Ajax.
Sonuç ne olursa olsun (yazı maç oynanmadan yazıldı) bu karşılaşmanın galibi bence Ajax. Çünkü orada müthiş bir emek var, müthiş bir futbol görüşü var, dahası futbola hizmet var.

Kime yarıyor?
Transfer işinin kulüpleri borç batağına saplayacak kadar çok abartılması sistemin çarklarının böyle döndüğünü gösteriyor bir anlamda.
Aslında büyük bütçeli olsun küçük bütçeli olsun, uzun vadeli planlara göre yapılanan, yönetilen kulüpler futbolcu transferlerinde artıya geçmiş durumda. Büyük ya da küçük bütçeli olsun günü kurtarıp hemen başarı peşinde olanlar ise her sezon çok sayıda transfer yaparak menajerlerin kıskacına yakalanmış durumda.
Bu işi uluslararası kurallara göre yapan saygın menajerlik kurumları da var. Ama “transfer de transfer” diyen, transferi sihirli bir ilaç gibi gören kulüp yönetimleri olduğu sürece kulüplerin kaybedip, uyanık menajerlerin kazanması kaçınılmaz.
Sonuçta yeni futbol dünyamızın kazananları ne kulüpler ne de futbolcular; menajerler. Çünkü günümüz koşullarında futbolu onlar yönetiyorlar.

Şampiyon gibi
Büyük olasılıkla pazar günü Gaziantep’te şampiyonluğunu ilan edecek olan Beşiktaş’a bakın. Şampiyonluk telaşında gözden kaçtı: Son mali kongrede açıklanan ve her yıl katlanarak artan menajerlik payları (2014’te 1.7 milyon TL, 2015’te 5.3 milyon TL, 2016 11.4 milyon TL) bize her şeyi anlatmıyor mu?
Belli ki Kartal şampiyon olacak ama hemen ertesi gün de transferlere başlanacak. Bu kadar kiralık ve yaşlı oyuncunun olduğu yerde zaten kaçınılmaz bu. Umarım bu kadro korunarak bir iki genç takviyesi yapılır. Yoksa yine sil baştan.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları