Gülengül Altınsay

Kulüplerimiz elden gidebilir

06 Ağustos 2015 Perşembe

Sezonun açılmasına çok az bir zaman kaldı. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi ön eleme maçları ise çoktan başladı. Ama takımlar hâlâ transfer işlerini bitirmiş değil. Hem de en ihtiyaç duydukları oyuncuları sona saklamış gibiler. Dolayısıyla özellikle büyük kulüpler arasındaki transfer savaşları da tüm heyecanıyla sürüyor. Fenerbahçe’nin Nani’sine, van Persie’sine, Beşiktaş’ın Gomez’ine karşı Galatasaray’ın İbrahimoviç kozunu oynayacağı yazılıyor, çiziliyor günlerdir.
Oysa bu işlerin çok daha önceden halledilmesi gerek ki yeni transferler hazırlık çalışmalarına katılabilsinler, takıma daha çabuk uyum sağlayabilsinler. Bakın Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçlarını düşünüp transferlerini büyük oranda önceden tamamlamasına ve takımlaşma konusunda epey de yol kat etmesine rağmen takım içi uyum için yine de istenilen düzeyden uzak. Geçen sezonun ilk on birinden sadece 3-4 futbolcu kullanarak hemen bir-iki ay içinde “tamam” olmak kolay değil çünkü.

İbrahimoviç’in düşündürdüğü
Aslında tüm bunlar bildik gerçekler. Ve her sezon özellikle çok transfer yapan takımlar için tekrarlayıp durduğumuz şeyler. Fakat bu sezon özellikle İbrahimoviç’in Galatasaray’a transfer haberleri her zamankinden farklı bazı şeyleri de düşündürttü bize. Tamam giderek futbol piyasası menajerlerin belirlediği bir piyasaya dönüşmüştü. Menajer elindeki futbolcuları allayıp pullayıp sanki mal satar gibi kulüplere futbolcu pazarlıyordu.
Ama şimdi transfer piyasasına menajerlerin gücünü de aşan büyük şirketler ve fonlar da girmiş durumda. Belli ki futbolun cazibesinden ve yarattığı ranttan en büyük payı artık onlar almak istiyor. Biliyorsunuz dünyanın en popüler ligi olan Premier Lig’de Chelsea, Manchester United, Manchester City gibi kulüpler büyük iş adamlarının kolayca (!) kazanılmış paralarıyla şimdiden satın alınmış durumda.
Bu grupların bazılarının başka ülkelerde de kulüpleri var. Dolayısıyla bu kulüplerdeki futbolcular da onların. Futbolcuların transferlerini öncelikle kulüplerin başarısı için değil, kendi gelecek yatırımları ve kârlılığı için ayarlıyorlar.
Yakında bizim kulüplerimizin başına da benzer şeylerin gelmeyeceğini, kulüplerin bir yatırım aracı olmayacağını kim garanti edebilir. Üstelik kulüpler bu kadar kötü yönetilirken.

Ayrım noktası
Bizde borcu olmayan kulüp yok gibi. Çoğu transfer yapmak için UEFA’nın iznine muhtaç. Ama gelen her yönetim çözüm üretmek yerine eskisini aratırcasına borç hanesini artırıyor. Bu konuda hiçbir ümit ışığı da ne yazık ki gözükmüyor.
Korkarım bizim kulüplerimiz de yakın bir gelecekte büyük şirketlerin vitrinine dönecek. Çünkü gidişat iyi gözükmüyor. Daha da kötüsü kulüplerimiz bir gün Rus zenginlerinin, Arap zenginlerinin malı haline gelirse, bunun sorumlularının durumu “gelişme” ya da “kurtuluş” olarak yorumlayacak olmaları. Çünkü ranttan onlar da nemalanacak. Oysa ki bizim Fenerbahçe’miz bizim Beşiktaş’ımız, bizim Galatasaray’ımız, bizim Trabzon’umuz bugüne kadar kişilerin malı hiç olmadılar. En büyük sivil halk örgütleri olarak günümüze kadar geldiler. Bu yapıyı bozmak, kulüplerin kültürel bağlarını da bozmak demek. Kulübün, taraftarın kimyasını bozmak demek. Bu kadar bozulan bir yapıdan doğru bir şey çıkması ise korkarım çok zor gözüküyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024
Takım ne yapsın? 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları