Gülengül Altınsay

Taraftarın İsyanı

05 Mart 2015 Perşembe

Dün geceki kâbusumdu; Liverpool UEFA’ya itiraz etmiş, itiraz kabul edilmiş ve Beşiktaş - Liverpool maçı tekrar oynanacakmış. Büyük bir kaygıya kapıldım ve olayı yorumlamaya başladım. Beşiktaş’ın bir kez daha Liverpool’la karşılaşması halinde yine elemesi mümkün müydü? Futbolcular aynı performansı yine gösterebilirler miydi? Taraftar yine aynı coşkuyla takımını adeta şaha kaldırarak oynatır mıydı? Olimpiyat Stadı’nda hava koşulları yine öyle munis olabilir miydi? Tüm bunları kafamda evirip çevirirken uyandım sonunda. Neyse ki gördüklerimin hepsi rüyaymış deyip rahatladım.

Taraftar kazandı maçı
Gerçekten de olağanüstü bir maç ve olağanüstü bir sonuç elde etmiştik Liverpool’a karşı. Kartal tüm kapasitesini sahaya yansıttı. Dahası hiç oyundan düşmeyerek 120 dakikayı rahatlıkla tamamladı. Üstelik iş penaltılara kalınca da çok coşkulu ve güvenliydiler. Taraftar öylesine etkiliydi ki futbolcular neredeyse bir 120 dakika daha oynayabilirlerdi o akşam. Maç sonunda sahadan çıkmak bile istemediler. Doğrusu, ben de çıkmak istemedim. İşte futbolda taraftarın gücü.

Taraftar potansiyel suçlu
Peki, tüm bunlar bilindiği halde taraftar üzerine oynamak taraftarı yıldırmak için önüne çeşitli engeller koymak niye? Cevabı açık: taraftardan korkuyorlar. Futbolu yönetenler taraftardan gelecek en küçük eleştiriye bile tahammül edemiyor. Çünkü hem federasyon hem de kulüp yönetimleri seçimlerle değişiyor. Kimse de o koltukları, o gücü bırakmak istemiyor. Hele ekranlara yansıyan muhalif sözlere hiç dayanamıyorlar. Ama taraftarsız da olmuyor. İstiyorlar ki taraftar belli kalıplar içinde olsun. Hiçbir şeye muhalefet etmeyen, suya sabuna dokunmayan sloganlarla takımlarını desteklesinler ve tabii kendilerini de. Taraftarı çocukları yönetir gibi yöneterek terbiye etmek istiyorlar. Örneğin Aziz Yıldırım’ın yaptığı gibi mikrofonla taraftarın küfre karşı uyarılması, neyi nasıl bağıracağının emredilmesi çok doğal karşılanabiliyor. Öyle ya küfür kötü bir şeyse, uyarmak da doğal…

Küfür bahane
Bana kalırsa küfür meselesi taraftarı sindirmek için bahane. Hiç kimse ne yapıp ne yapamayacağının dikte edilmesini istemez. Ayrıca küfre karşı olan kendisi de küfretmemeli. Oysa hepimiz biliyoruz ki en başta kulüpleri yönetenler küfürlü konuşmaktan vazgeçemiyor. Taraftarı yıldırmak demişken; Passolig tam da bu iş için icat edilmiş sanki. En başta küçücük çocuklara kadar herkesi fişliyorsunuz.
Ve bir sürü bürokratik işlemle maça gitmeyi inanılmaz zorlaştırıyorsunuz.
Eskiden olduğu gibi arkadaşlarınla birlikte maç seyretmek istiyorsunuz mesela ama artık bu imkânsız. Futbol izlemek için Passolig kartı üzerinde yazandan başka bir takımın maçına gitmek de imkânsız. Bu yüzden bu yıl çok önemli ölçüde seyirci kaybı var. Sanki UEFA, FIFA bunu bugüne kadar Passolig’i hiç düşünememiş, hiçbir Avrupa ülkesi de akıl edememiş, biz büyük bir buluş gibi taraftara dayatıyoruz.
Ne için? Sözde yasa gereği olarak şiddeti önlemek için? Passolig sayesinde önlenen olay var mı peki? Varsa bu tribün kapatma cezaları ne? Artık Passolig bu olayları önleyecekse o zaman tribün kapatarak seyirciyi cezalandıracağınıza, görevini yapmayan Passolig’i cezalandırın. Passolig madem yasaya göre zorunlu o zaman Avrupa maçlarında niye uygulanmıyor? Yasa neden Avrupa maçlarında çiğneniyor?
Kendi kendileriyle de çelişkiye düşmüyorlar mı böylece? Yoksa yabancılara küfretmek fark ettirmiyor mu? Sadece bu kadar olsa yine iyi. Maç saatleri, statlara gidiş dönüş çilesi filan eklenince bu memlekette taraftar olmak çok zor artık. Liverpool maçı, bir taraftar destanı olmasının yanı sıra üç kuruş için taraftarı Passolig’e feda eden muktedirlere karşı da esaslı bir cevap, bir isyan oldu. Hem de ne güzel bir isyan…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları