'Asabiyyet' ve Asabilik Üzerine

19 Aralık 2012 Çarşamba

Her muktedirin gönlünden iktidarını sürekli kılmak ve bunun önündeki engelleri temizlemek geçiyor. Zamanın ve çağın icatları onların bu isteklerine ket vurunca elbette canları sıkılacak, şikâyet etmeye başlayacaklardır. Ama çağımızın icapları tüm gücü elinde toplayan devletlilere, ünlü İslam filozofu İbni Haldun’un devlete biçtiği ömürden daha az ömür biçiyor.\n

\n

***\n

\n

Maksat yasama, yürütme ve yargı arasındaki ilişkilerden memnun olmayan ve Neymiş bu kuvvetler ayrılığı, her zaman karşımıza çıkıyor, işlerimize engel oluyor diyen muktedirlerin canını sıkmak değil, ama ne yapalım ki çağının bilgisini toplayan Mukaddime, anlayan çıkar, lafza değil maksada bakarsa günümüzün muktedirleri için pek çok derslerle doludur. Mesela birinci kitabın üçüncü bölümünün 24. faslı Hükümdarların uyruklarına karşı şiddetli muamelelerde bulunmaları, çoğunlukla devletin nizam ve intizamını bozar şeklindedir. 40. faslın daha ilk cümlesinde de Devletin yıkılmaya yüz tuttuğu devirde pazarlarda satılan her şeyden vergi alınırdiye yazdıklarına da kulak verilse fena mı olur? \n

\n

***\n

\n

Böyle kinayeli konuşmakta da fayda yok, insan diyeceğini doğrudan söylemeli; yasama bizde, ama muhalefet bırakmıyor ki ağız tadıyla yasayalım. Yürütme bizde, ama bürokrasi bırakmıyor ki ağız tadıyla yürütelim. Yargıyı da epeyce adam ettik, ama işte gelin görün ki bu kuvvetler ayrılığı prensibi ayağımıza zincir vuruyor diyen muktedirlerin şu günlerde İbni Haldun okumaları iyi olacaktır. Sağa sola öfkelenmemekte, asabi olmamakta ve üstadın devletin varlığı ve yok oluşunu anlatan asabiyyet teorisi üzerine düşünmekte sayısız dersler vardır.\n

\n

Şimdi kendilerini herkeslerden daha akıllı zannedenlerin devrinde yaşıyoruz ve gurur onlara hemen hemen egemen olmuş gibidir. Haydi yine üstadımızdan bir kıssa nakledelim de kendilerini çok akıllı bulanlara bir faydamız dokunsun. Diyor ki üstat yine 24. fasılda, Uyanık tabiatlı hükümdarlar keskin fikirleri ve zekâlarının kuvvetiyle uyruğun anlayamayacakları şeyleri anlarlar ve uyruğun güç ve kudreti dışında olan işlere onları sevk eder ve bu işleri onlara yüklerler. Bundan dolayı da uyruk mahvolur.\n

\n

Bu laflarda bir hikmet yok mu? \n

\n

Bu kadar akıllı ve zeki olmak, hep bana, hep bana demek biz garip kullara fazla yüklenmek olmuyor mu? İşte aynen şöyle yazıyor İbni Haldun: Keskin düşünce ve zekâ, idare ve siyaset adamları için kusur sayılır. Mukaddimenin bundan sonraki satırlarını artık nakletmeyeyim de kimsenin canı sıkılmasın.\n

\n

***\n

\n

Kuvvet ve kudretin bir elde toplanması tarih bilgimize göre iyi bir şey değildir. Böyle olduğunda muktedirin akıl ve zekâsı artmasa da gayrının aptal olduğu kanısı muktedire hâkim olmakta ve işler karışmaktadır. \n

\n

Bizimkisi sadece üç beş satır nakletmek, üstada dayanarak güçlerin aynı elde toplanmasının zararlarını anlatmaktı, lakin yerimiz dar olduğundan konuyu derinleştiremedik. Yine de her türlü kudreti kendinde toplamak isteyenlere, birinci kitap üçüncü bölüm 29. fasıldan naklederek seslenelim: Halifelik çağında herkes kendi kendinin yasakçısı idi diyen üstadımızdaha sonra halifelikle hükümdarlık birbirine karıştı, üçüncü devirde hepten hükümdarlık halini aldı diye yazıklanır. Bu misal her ne kadar size ne ilgisi var canım dedirtiyorsa da siz bu laflara kulak verin; sözden manaya, maksada gidin, bir yere yazın. \n

\n

Bu yasama, yürütme, yargı işleri zaten epeyce bozulmuştur, vakit varken durun, geri dönün, her ne hal ise daha ileri gitmeyin vesselam.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları