Baba Sen Neredeydin?

28 Şubat 2018 Çarşamba

61 Anayasası’yla oluşan görece demokratik çerçeveyi kendi gücüyle genişleten sosyalist işçi hareketinin en büyük başarısı, siyasal olarak varolmak, katı “devlet çerçevesini-politikasını” aşmaktı. Kolay olmadı. TİP’in, DİSK’in, öteki demokratik kitle örgütlerinin toplumsal bir güç olarak saldırılara karşı varolmak için direnmeleri, ülkedeki genel havanın da değişmesine yol açtı.

***

Meclis’teki İşçi Partisi’nin sınırları daha da genişletebileceğinin anlaşılması, radikal gençlik ve kadın hareketinin genel kabul görmesi üzerine, egemen sınıflar çareyi baskıyı artırmakta buldular. 71, ilk deneme, başarılı olamadı; işçi hareketi geri adım atmadı. Daha sonra gündeme gelen ekonomik krizi önleme programı 24 Ocak Kararları ise ancak faşist bir yönetim altında uygulanabilecek türden önlemlerdi. Öyle yaptılar; Ağır aksak işleyen, yönünü gerilemeye çevirmiş “parlamenter demokrasi” 1980’de faşist darbeyle ortadan kaldırıldı, sonra da işlevsizleştirildi.

***

Bu yakın tarih özetini tamamlarken söylenecek tek şey, yenilgilerden ders alınıp alınmadığıdır. Ama daha önemlisi Türkiye’nin sosyal siyasi tarihinin sonrasını da belirleyen en önemli gelişmenin, siyasette bazı adımlar toplumsal hafızadan silinemeyeceği için, bu yeri doldurmuş olan TİP gerçeğinin kalıcılığının saptanmasıdır. Daha açık söyleyelim, bütün diğer sol, sosyalist siyasi hareketlerin temel programı hep bu topraklarda var olabilme programıydı; örnek TİP’ti. Hâlâ öyledir.

***

Olumsuz gelişmeler, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla eşzamanlıdır. Teslimiyetçiliğin, “sağa kayarak solcu” olmanın prim yaptığı, moral çöküntü yılları, aynı zamanda AKP ile işbirliğine giren “sol” liberallerin ihanet yıllarıdır. Bu dönem, Kurtuluş ve Kuruluş yıllarından bu yana toplumsal bir güç olarak varlığını, siyaset üzerindeki etkisini hep göstermiş olan, sağ, muhafazakâr, nihayet şeriatçı akımın iktidara gelmesiyle sonuçlandı. Türkiye böylece tehlikeleri çoğaltan, macera dolu bir döneme girdi.

***

AKP, zirvedeki parti olarak güçlü görünüyor. Aldatıcıdır. “Toplumsal rıza” zayıflıyor. İşaretler, gözlemlerimiz iktidar partisinin seçimleri yitireceği yönündedir. Bu nedenle milimetrik oy hesabıyla blok oluşturma çabasına giriştiler. Acele ediyorlar. Cumhuriyetten geriye ne kaldıysa hızla silmek, potansiyel gücü; sosyalist hareketi yok etmek niyetindeler. Çoktan havasına girilmiş olan “seçim sath-ı maili” farklı, çılgınca, tehdit dolu bir dönemi haber veriyor. Bu da onların her ne pahasına olursa olsun iktidarı korumakta, kısacası baskı yöntemlerinin dozunu artırmakta ikircikli davranmayacaklarını gösterdi; seçimle ilgili “yasal” hazırlıklar da bunun kanıtı gibidir.

***

Peki meydan boş mu? Meydanı fiziken ve siyaseten “tek çare sosyalizmdir” ilkesiyle doldurma potansiyeline sahip olan sol, yine kendisinden kaynaklanan nedenlerle, “bekleme moduna” girmiş gibidir. İktidar bloku gizli saklı iş yapmıyor. Sosyalistler de kendilerini ortaya koymalı, şu eski “dur bakalım ne olacak” hastalığını yenmelidir.
Ne yapılabilir? Herkesin bildiğini söyleyelim de ruhumuzu kurtaralım:

***

Olabildiğince ve her anlamda geniş bir sol örgütlenme ile, tarihten ders alarak, armudun sapı üzümün çöpüdemeden, amacı kendisi olan tartışma alışkanlığından kurtularak siyaset meydanında hızla yer almak gerekiyor.
Ayağa kalkmayı başaran geniş bir örgüt, cephe, blok, artık ne derseniz, siyasetin kendilerine güç vehmeden ama ne yapacaklarını bilemedikleri anlaşılan öteki muhalefet partilerine de ciddi bir işaret olacaktır.
Türkiye yol ayrımındadır. Doğal olarak sol da öyle...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları