Dış Faktöre Dikkat!

18 Temmuz 2014 Cuma

İç politikadaki gelişmeleri değerlendirmeye çalışırken dış faktöre gerektiğinden fazla önem vermenin sakıncalarından sık sık söz ederim. Bu arada, netameli bir bölgede yaşadığımız ortadadır; bölgemizde olup bitenlerin dış faktör olarak kabul edilmemesi, “derin strateji” kapsamında eski Osmanlı toprakları oldukları da hesaba katılarak onlara iç faktör muamelesi çekilmesi yerinde olacaktır! Bu kapsamda; cumhurbaşkanlığı seçimine günler kala bölgemizdeki gelişmeler gündemi belirler hale geldi. Adaylara sorulan sorular, demagojik olmayan ya da hiç gelmeyen, gelmese de merak edilen yanıtlar ister istemez kafamızı kurcalıyor.

***

IŞİD’in elindeki konsolosluk mensupları ne zaman kurtulacaklar? Bu terör örgütü ile ilgili son günlerde ortaya atılan iddialar gerçeği yansıtıyor mu? Bu örgüte lojistik destek verildiği doğru mu? Suriye politikamızdaki başarı ne zaman taçlanacak? Ya da İsrail’in Gazze’ye saldırısı...
Hamasi nutuklardan başka bir şey duyamıyoruz. Başbakan’ın kızının konsolosluk önünde “İsrail adımlarına dikkat etsin” uyarısına, “makamını” dikkate alarak büyük bir önem atfediyoruz kuşkusuz, ama bu sert tutumun sonuçlarını da bekliyoruz milletçe!..

***

Bir de şöhreti sınır ötesi ABD senatörü McCain’in senato sınavında Türkiye’ye büyükelçi atanacak elçi adayı Bass’e sorduğu soru var ki, insan iç faktör mü desin, dış faktör mü bilemiyor! Dün, bugün çok sayıda köşe yazarı bu “elçi sıkıştırma seansı”nı farklı boyutlarıyla ele aldılar. Örneğin ABD’nin muktedir Başkanı Obama’nın aslında bir elçi bile atayamadığına dikkat çektiler.
Başkan ama elçi bile atayamıyor. Böyle başkan mı olurmuş?
Gelse de bizdeki var olmayan başkanlık sistemini enine boyuna bir incelese; Amerikan demokrasisine büyük katkıda bulunmuş olur, gani sevaba girerdi.

***

ABD’li hanımefendiler kaç çocuk doğurmalı? Sporcuda dövme caiz midir? Kupon araziler konusundaki yetkiler devredilebilir mi? Yargıtay’a, Danıştay’a başkan nasıl seçilir? Anayasa Mahkemesi’ni hizaya getirmenin yolları nelerdir? Genelkurmay başkanları, valiler, müsteşarlar, cümle memurlar kime aittir? Bu konularda sıkı bir eğitim her şeyi değiştirirdi.
Şimdi tutmuş bir ABD senatörü, olmamış elçiye “Erdoğan’da otoriterlik eğilimleri var mı” diye soruyor. Sormakla kalmıyor, sıkıştırıyor; “yanıtla, yanıtlamazsan nah gidersin Türkiye’ye” der gibi bir havası var.
Sanırsınız ki ABD’yi Obama değil de McCain yönetiyor. Şimdi bu elçi adayı senato sınavını atlatırsa Türkiye’ye büyükelçi olarak gelecek mi? Diyelim geldi; daha başkan olmadan “Olağanüstü Yetkili” başkanlığını ilan etmiş olan Başbakan ona yalnız Türkiye’yi değil dünyayı dar etmez mi?
Eder! Şu son yıllarda Türkiye’de görev yapmış ABD elçilerinin haline bir bakın, bu öngörünün ne kadar yerinde olduğunu anlayacaksınız.

***

Dış faktör tamam abartmayalım, bizim için çok da önem taşımaz ama her ülke için öyle değildir. Örneğin ABD bundan böyle etkili bir dış faktör olarak Türkiye’yi dikkate almak zorundadır. Yalnız ABD mi? Kuşkusuz hayır; başta bölge ülkeleri ve dahi bu bölgeyle iş yapmak isteyen yedi düvel, Türkiye’nin kendini “derin” bir şekilde hissettiren, bölge ülkelerinde elçi bile bulundurmadan olanı biteni damardan etkileyen dış politikasını ciddiye alsalar, bir yana bırakılamayacak bir dış faktör olarak hesaba katsalar iyi olacaktır.
Bu lafım yalnızca senatoya sormadan bir büyükelçi bile atayamayan Obama’ya değil, aynı zamanda o senatöre de. Kendini dev aynasında mı görüyor nedir? Altı üstü bir senatör. Bizde olsaydı “benim vekilim” kadrosuna bile giremezdi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları