Gazeteciliğe Saldırılar Yoğunlaşırken

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Nereden başlayalım? Öncelik gazetelerinden atılan meslektaşlarımızındır. Kendilerini iktidar söylem ve eylemlerine göre ayarlayan medya patronları iktidarın ipliğini pazara çıkaran köşe yazarlarını ve mesleklerini gazetecilik kuralları ve etiğine uyarak yapmaya çalışan muhabir ve editörleri kovmaya, işsiz bırakmaya devam ediyorlar. Bu konuda öncülük geçen hafta Milliyet gazetesindeydi. Bir süre önce önce Kadri Gürsel’in işine son veren gazete geçen hafta da Meral Tamer, Mehveş Evin gibi iki deneyimli yazarı ve yine deneyimli, başarılı iki muhabir ve editörünü gazeteden uzaklaştırdı. Milliyet’in konu ile ilgili olarak yaptığı açıklama gazetenin mali olarak sıkıntıda olduğu yönündeydi. Bu türden gerekçeler, arkasında büyük bir sermaye grubunun desteği olan gazeteler medya organları için doğrusu kuşkuyla karşılanıyor. Bilemiyoruz. Bildiğimiz ise söz konusu gazetenin patronunun iktidar kanadının ağır baskısı altında olduğu, bu baskının da epeyce önce bir telefon görüşmesi ile kanıtlandığıdır. Tuhaf olarak nitelenmesi gereken bir başka tutum ise iktidara yakınlığı ile bilinen bir gazetenin Mehveş Evin’in gazetesinden uzaklaştırılmasını övgü ile karşılayan “haberi” oldu. Ne diyelim. Yakışır.
Gazetecilere ikinci ve önemli saldırı ise Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nden geldi. Sarı Basın Kartı Yönetmeliği meslek kuruluşlarının görüşleri alınmadan bir gecede değiştirildi; gazetecilikle ilgili olmayanlara, yandaş kurum ve kuruluş mensuplarına ayrıcalık taşıyan, Basın Kartları Komisyonu’nun yapısını meslek kuruluşları aleyhine bozan değişiklikler gerçekleştirildi. Bu değişikliğin hikâyesini Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve eski Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç kapsamlı bir şekilde Cumhuriyet’teki köşesinde anlattı. Basın Kartları Komisyonu üyesi olan iki meslek kuruluşu Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti yargıya başvuracaklarını ve Basın Kartları Komisyonu’ndan çekildiklerini açıkladılar.
Üçüncü saldırı doğrudan Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Muhtarlarla yaptığı son görüşmede başka ülkelerde bizdekine benzer muhalif medyaya pek hayat hakkı tanınmadığını öne sürdü. Böyle bir durumun örneklerini, yani kapatılan gazete, tutuklanan gazeteci gibi örnekleri biz bilmiyoruz. Varsa bilmek istiyoruz ve nerede varsa oradaki uygulamalara da tüm dünyadaki meslektaşlarımızla birlikte karşı çıkmak istiyoruz.
Bütün bu baskı ve saldırı örneklerini “ünü büyük Twitter istihbaratçısı” da sık sık dile getiriyor. Ama doğrusu onun analizlerine ve spekülatif öngörülerine gerek yoktur. Her şey zaten birinci elden ve ağızdan ilan ediliyor, uygulanıyor.
Bu olup bitenlerle ilgili olarak yükselen, yükseltilen şoven milliyetçi dalga, durumun yurtdışındaki medyaya duyurulmasını “vatan hainliği” olarak nitelemeye özel bir çaba gösterdi. Yandaş medyanın köpürtmeyi sevdiği bu saçmalığa yanıt vermek gerekmiyor aslında. Her şey ortadadır, tüm dünyanın aklı başında insanlarının gözü de Türkiye’nin üzerindedir. Şu güneşin altında hiçbir şeyin gizli kalmasına, gizli tutulmasına, aydınların da susup oturmasına imkân ve ihtimal yoktur. Bir örnekle bu haftanın giriş yazısını noktalayalım.
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Eşbaşkanı Rebecca Harms, basına yönelik tehditlere tepki gösterdi. Harms, yalnızca AB kurumlarının değil, üye ülkelerin de Ankara’ya bu konuda net mesajlar vermesini istedi. Harms, Erdoğan’ın 10. muhtarlar buluşmasında, basını ve yazarları teröre destek gerekçesiyle tehdit etmesini de eleştirdi. Bu, Avrupalı siyasetçilerden gelen eleştirilerden yalnızca birisidir. Örnekler çoğaltılabilir. Avrupa, ABD ve diğer ülkeler medya kuruluşlarından gelen eleştiriler ise daha kapsamlı, meslek etiği, kuralları ile daha doğrudan ilgilidir. Örnekleri çoktur; zaten okurlarımız da iktidar sözcülerinin, Cumhurbaşkanı’nın açık sözlerinden bu yayın organlarını artık yakından biliyor tanıyorlar.
Saldırıların etkisiz olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle de meslek kuruluşlarının ve gazetecilik yapmakta ısrarlı medya kuruluşlarının dayanışması büyük önem taşıyor...

Haber ve başlık
Bir Cumhuriyet okuru olarak 28.08.2015 tarihinde Müslüm Doğan ile ilgili “Bakanlığı duydu mezhebini unuttu” başlığıyla sürmanşetten verilen haberin beni rahatsız ettiğini bilmenizi istiyorum. HDP’yi vurmak için, gazetecilik ilkelerine aykırılığı yanı sıra, Alevilerin ilkesiz olduğunu iddia eden bu manşetin yeni yüzünü beğendiğim gazetenize uymadığını belirtmek isterim... Sinan Küçükali
Okur Temsilcisi’nin notu: Sürmanşet olarak verilen haberin başlığı ne yazık ki haberin içeriği ile uyuşmuyordu. Sayın Müslim Doğan’a da bu hata nedeniyle bir açıklama yapıldığını biliyorum. İçerik ile başlık arasında çelişki olmaması gerektiği yönündeki temel ilkeye uyulmadığı anlaşılıyor. Okurlarımız, editörlerin, yazıişleri ilgililerinin bu konuda daha özenli davranmalarını haklı olarak istiyorlar.

Geçerli ölçü saniyenin yüzde biridir
Yıllardır okuyucusu olduğum Cumhuriyet gazetesinin spor servisi beklenmeyen bir yanlış yaptı. Dünya Atletizm Şampiyonası’ndaki 100 m finalinde alınan sonuçlar 1- Usain Bolt (JAM) 9.79 / 2- Justin Gatlin (ABD) 9.80 iken “Bolt 1 salise ile kazandı” yazdı. Saniyenin 1/60’ı olan salise yarışlarda geçerli olmayan bir terimdir ve bu derecelerdeki son 2 basamak saniyenin 1/100’ünü göstermektedir. Yani Bolt yarışı saniyenin yüzde biri ile kazanmıştır. Bu yanlış başka yayın organlarınca da yapıldı, ama gazetemize yakışmadı.
Aynı şampiyonadan bir başka yanlış da “Guliyev, Bolt ve Gatlin’i geçti” balonuydu.
Yanlış bir yol olan devşirmelere bel bağlamanın sonucunda ay yıldızlı forma giydirilen Ramil Guliyev’in 200 metre seçme serilerindeki derecesi (20.01) kendisinden başka serilerde koşan Bolt ya da Gatlin’in derecelerinden iyi olabilir ama birini geçmek ancak aynı yarışta koşmakla olasıdır. Saygılar sunuyor, hatasız yayınlar diliyorum... Ercüment Akat

Yazarlara eleştiri
Yılların Cumhuriyet okuruyum, köşe yazarı Doğan Satmış’ın “Davutoğlu Enver Paşa’nın torununu nasıl şaşırttı” yazısındaki; “tesadüf sonucu Atatürk ortaya çıktı da bugünkü toprak bütünlüğünü sağladık” tümcesi başta olmak üzere AKP ve Bülent Arınç övgüleri son derece rahatsız edici; gazetemize hiç yakışmıyor. Yazmadan duramadım bu arada diğer köşe yazılarını çok beğenip face duvarımda severek paylaştığımı da belirteyim.... Nüket Kozluoğlu
Okur Temsilcisi’nin notu: Köşe yazarlarının yazıları yayın ilkeleri ile açıkça çelişmediği sürece, örneğin reklam öğesi içermediği sürece benim alanımın dışındadır. Bu nedenle ilgili yazıyı incelemedim. Eleştirilerinizi yazarlara doğrudan iletmelisiniz. E-posta adresi olmayan yazarlar için de doğrudan gazeteye yazın. Yöneticiler uygun gördüklerini iletirler diye düşünüyorum.

Editörlük kolay iş değildir
Size 8 Ağustos’ta da yazmış, sayfalarınızın bir süredir yeterli editoryal süzgeçten geçirilmediğini belirtmiştim. Özensizliğe örnekler vermiştim. Kültür sayfasında geçen çarşamba ve sonrasında yine baştan savma örnekler vardı. Bu özensizliğin düzeleceği umuduyla dikkatinize sunuyorum:
19 Ağustos’ta Tevfik Fikret’e ayrılan Kültür sayfasında alt başlık şöyle: “Bugün şair, eğitimci ve yayıncı Tevfik Fikret’in 100’üncü ölüm yıldönümü.” Hemen altında yazının sunumu şu cümleyle başlıyor: “Bugün Tevfik Fikret’in ölümünün 100’üncü yıldönümü.” Editörünüz Cumhuriyet okurunun okuduğunu anlamakta zorlandığına ikna olmuş ki cümleyi tekrarlıyor. Fakat daha vahimi sonraki iki cümle:
Cümle 1: Şair, eğitimci ve yayıncı Tevfik Fikret için ağustos sayısında kendisini kapağına taşıyan Tarih dergisi başta olmak üzere birçok yayın ve kalem de, dünden bugüne, hemen her fırsatta okurlara sundukları değerli metinler eşliğinde, Fikret’in geçmişten geleceği ışık tutan görüşleri ve ilginç yönlerini gündeme taşıyor.
Cümle 2: Biz de Fikret’in dizelerini ve onunla ilgili kimi ilginç bilgileri eşliğinde sizinle paylaşıyoruz. Daha özenli hazırlanmış bir Cumhuriyet dileğiyle, iyi çalışmalar... Işık Güler

KISA... KISA
İnternet sitesinde diziler
Gazetemizde çıkan bazı yazıları internet üzerinden paylaşıyorum. Ancak bazı dizi yazılar her nedense yarıda kesiliyor ve devamı gelmiyor. Örneğin, Fikret Otyam’ın ölümünden sonra 12 Ağustos günü başlayan “Topraksızlar” yazı dizisi 17 Ağustos günü “Yarın: Feride’m sizlere ömür!” denilerek bitirildi ve devamı gelmedi. 22 Ağustos günü başlayan “Şekerin tadı kaçtı” yazı dizisi daha ilk gününde “Yarın: Sanayiciler ve doktorlar ne diyor?” diye bitirildi ve devamı gelmedi. Daha önce İstanbul ile ilgili bir dizi yazıda da aynı şey olmuştu. Bu yazıların devamları yayımlandıysa lütfen linklerini verir misiniz... M. Şefik Balkanlı

Bölükbaşı ne zaman öldü
Zeynep Miraç Hanımefendi rahmetli Osman Bölükbaşı’yı 1965’te hakkın rahmetine kavuşturmuş. Kolay gelsin. M. Aydın Akça
Okur Temsilcisi’nin notu: Haklısınız “Babası 1965’te Osman Bölükbaşı’nın ölümünün ardından...” cümlesi pek çok açıdan hatalı. Osman Bölükbaşı 2002’de hayata gözlerini yummuştu, Türkeş de onun ölümünden 37 yıl önce CKMP’nin başına geçmişti.

Arda ne yapsın?
İlgili duvar yazısında Arda’nın en son evi ile ilgili olmak üzere futbolu dışında haberlerle gündeme geldiği vurgulanmış. “Biraz gol görelim” denmiş.Oysa Barcelona kulübünün transfer yasağı nedeniyle, Arda Turan, sezonun ilk yarısı tamamlanmadan maç oynayamıyor. Hazırlık maçlarında bile oynaması yasak. Duvar yazısını yazan kişi, spor servisi ile konuştu mu, bilmiyorum ama Cumhuriyet Duvar Yazısı’na bu yazı hiç yakışmadı... Konuyu bilmeyen okuyucu için Arda’nın imajına yönelik haksız yere bir olumsuz algı oluşturdunuz... Saygılar... Ebru Dicle  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları