Hançeri Kendi Cebinde

08 Nisan 2015 Çarşamba

Anladığımız şudur: AKP hükümeti muhalif gazetelerin, internet medyasının yayınlarından hoşnut değil. Olabilirse, “hiç olmasın, hiç yazamasın” istiyorlar. Değilse, “engellensin, gerçekler olduğu gibi gösterilmesin, halk da olanı biteni çıplak halde görmesin” istiyorlar. Sosyal medya denilen “ipini koparanın” gönlünce yazıp çizdiği tuhaf medyaya ise ifrit oluyorlar. 140 karakterin, eklenen bir iki fotoğrafın, çizimin tehlikeli olduğuna o kadar çok inanmışlardır ki, hemen anında, “üstü çizilsin, kaldırılsın, yer ile yeksan edilsin” öfkesindeler.

***

Ne yapabilirler? Malzeme tamam; helva mı yapamayacaklar. Memleket sınırları içinde bağırıp çağıranları ciddiye almıyorlar. Öteki devletlerden gelecek itirazları da şu seçim sürecinde dikkate alacak değildirler. Bu süreç “değerli bir yalnızlıkla” ve Allah’ın yardımıyla tamamlanabilir; yeniden iktidar olunabilir. O küstah devletlere de “işte yine baş başayız” denilebilecektir o zaman. Zaten neye, ne için, nasıl itiraz edecekler ki! Asıl engel şu Twitter, Facebook, Google denilen, her biri devasa bütçelere, kârlara sahip olan kapitalist şirketlerdir. Türkiye’dekiler gibi iki vergi memuru yollayıp TMSF kılıcı sallayıp “ikna edemiyorsun ki adamları.”

***

Edersin. Nihayetinde kârlarına dokunursan teslim olacaklardır. Oldular “netekim”! Hemen pazarlığa oturdular ve “kaldırın şunları” denildiğinde de, kaldırdılar şunları bunları. Demek ki basın özgürlüğü denilen şey de kapitalizmin yasalarına bağlıdır. Bağlıdır bağlı olmasına da insanı bir vakit insanlığından çıkaran, kendinden utandıran sömürü sistemi öyle bir çelişkiler yumağıdır ki, artı değere, emeğe el koyabilmek için çiğnemeyeceği kural, harcamayacağı kutsal yoktur. Ve öyle derinden yaralıdır ki bu sistem, kendi ölümcül hançerini kuşağında, siyanürü yüzüğünde, baldıran zehrini frakının cebinde saklar.

***

Sistemi göklere uçuran, düşmanını doğmamış çocuklarına kadar kıran teknolojilerin, bilim ürünlerinin, kuşaktaki hançere, yüzükteki siyanüre, frakta gizli baldıran zehrine benzemesi, gözleri altının sarısı ile kamaşmış kapitaliste, kapitalistin her zaman hizmetinde siyasetçiye bir şey anlatmaz. O kendine aşırı güvenir, “tarihin sonunun nihayet geldiğini”, kapitalizmin ebedi zafer zilinin çaldığını müjdeleyen aptal entele inanmayı daha rahatlatıcı bulur. Her şeyi bilen, her şeyi sistemin çıkarlarına uygun hale getirebileceğine yemin billah eden danışmanlar ordusu bunun içindir.

***

Ama dedik ya; derin çelişkilerin, hep kendi bacağından asılan koyunların sistemidir “serbest piyasa” sistemi. “Serbestlik”, hırsların, örneğin “bin yıl sürecek rejimlerin” heveskârlarını da serbest bırakır. Serbest rekabetin altın kuralları içinde güvenle yetişmiş ve her nasılsa iktidarı ele geçirmiş aklı kıt siyasetçi, “şimdi sıra bende” diye düşünür. Ama yine de hep ihmal edilebilir istatistikler gibi görmeye alıştıkları halk korkusu pek derindir. “Onlar ki toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar” diyen şaire duydukları ezeli öfke bundandır. Bu nedenle sandık zamanları onları kandırabilmek için bin dereden su getirir, baskının ve zulmün dozunu artırarak oy pusulalarını cebe atmak isterler.

***

Twitter’a, Facebook’a, Google’a yasak mı? O yasakların hükmü, olsa olsa gittikçe büyüyen habis kanser tümörüne atılmış kör bir neşterin hükmü kadardır. Öyledir. Bilmem farkında mısınız; iyi kazıyor her gün gençlik iksiriyle yeniden hayat bulan Marx’ın ihtiyar köstebeği.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları