Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kartlar Yeniden Dağılırken

24 Aralık 2014 Çarşamba

Politikada sıkışmaların yaşandığı zamanlarda kartlar yeniden dağılır, saflaşmalar sınavdan geçer. Şimdi yaşadığımız sıkışma keskin ve neredeyse hayatidir. Daha önce de benzerlerini yaşamıştık. Örneğin Ecevit başbakanlığındaki DSP - MHP - ANAP hükümetinin pes edip seçim çağrısı yaptığı, partilerini terk edenlerin dışarıdan aldıkları işaretlere bakarak yeni bir partiyle iktidara geleceklerini umdukları günler. “Ekonomi sihirbazı” etiketiyle Ecevit hükümetinde “özel yetkili bakan” olan Derviş’in gemiyi terk etmesi işi bozmuş, rota değişmiş, Cumhurbaşkanı’nın sık sık andığı “üst akıl” başka işler düşünmeye başlamıştı. Yalnız düşünmediği, aynı zamanda eylediğini biliyoruz. Bugünlerde ortaya saçılan “AKP nasıl kuruldu” projeleri bu konuda yeterli fikir verebilir.

***

Sonra işte o ünlü Ergenekon davaları dönemi sıkışmasını yaşadık. Ordu üst kademelerinde kendini gösteren hareketlenme, laikliğin tehlikeye girmesiyle sokağa çıkan halk hareketi gerekçe oluşturmuş, adına da “askeri vesayetin sona erdirilmesi” denilmiştir. Gerçekten de bırakın vesayeti ordunun tümü altüst edilmiş yeni bir düzen büyük ölçüde kurulmuştur. Bu dönemde olağanüstü mahkemelerle hukukun ortadan kaldırıldığı, “kurunun yanında yaş da yanar”, “şeriatın kestiği parmak acımaz” ilkesizlikleriyle hareket edildiğini biliyoruz. Bu dönemde liberallerin, AKP - Cemaat ikilisi ile saf tuttuklarını da unutmadık umarım.

***

Politikada sıkışık dönemler birikerek, yoğunlaşarak birbirini izler. Bu sıkışmalarda yeni saflaşmalar, yeni savrulmalar yaşanır. Anayasada değişiklik yapan ünlü referandum da böyle bir sıkışma anını gösterdi bize. Ergenekon davalarındaki tökezlemeler nedeniyle işi sıkı tutmak gerektiğini düşünen AKP - Cemaat - liberal üçlüsünün işbirliği sonuç verdi. Ama aynı zamanda bu üçlü arasındaki ittifakın bozulma emarelerinin ortaya çıkmaya başladığını da gösterdi. HSYK’deki değişikliğin ünlü dershaneler meydan muharebesi ile birlikte ibreyi Cemaat’ten yana çevirmesi, Cemaat’in MİT üzerinden iktidar partisine saldırması, nihayet 17-25 Aralık operasyonları ile AKP’li bakanların akıllara sığmaz yolsuzluklarını deşifre etmesi, bardağı taşıran damla oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile saraya taşınmış olsa da, daha güçlü mü, daha zayıf mı olduğu henüz açıklığa kavuşmamış olan Erdoğan, dağılan, denetim altına almakta zorlandığı kadrolarını ve seçmen kitlesini nasıl tutacağını bilemiyor. Bulduğu çare otoriteyi güçlendirmek, polisiye önlemleri artırmak, işleri tek elden yönetmenin -ki bu da kadrolarına yeterince güvenmediğini gösteriyor- planlarını yapmaktan ibarettir.

***

Gittikçe yoğunlaşan ve bu kez öncekilerden farklılaşmaya başlayan sıkışma, gittikçe yükselen, kendine güveni artan toplumsal hareketlenmeyle de başka bir karakter kazanma eğilimindedir. Bu türden sıkışmalarda ne yapacaklarını bilemeyen liberaller ise yeni ittifak arayışlarına girdiler. Dış faktörün belirsizliği fena halde canlarını sıkıyor. Güç ibresinin neyi gösterdiğini tam kavrayamadılar. Kendilerine Kemalist diyen bir kesimin de AKP konusunda kuşkularından kurtulduğu anlaşılıyor.
Saflaşmalar henüz tamamlanmış değildir. Bu arada sıkışmanın bir diğer temel öğesi Kürt hareketidir. Kürt siyasetçiler bir yandan demokrasinin gelişmesini istiyor ama öte yandan azıcık demokrasinin son kırıntılarını da yok etmeye çalışan iktidar partisiyle “çözüm” pazarlığındadırlar. Kürt hareketi seçimlerde solla, “çözümde” AKP ile iş görmek gibi bir ikilem içindedir.

***

Saflaşmalar yakın zamanda tamamlanacaktır. Liberaller de, sosyal demokrasi ile bağını koparan CHP de, kendilerine ulusalcı diyen çevreler de, Kürtler de kararlarını verecekler. Verecekleri kararlar kendi içlerinde ayrışmaları da zorunlu kılacaktır. Saflaşmalarda kendine yer arayan, birdenbire “özgür basını” hatırlayan Cemaat çevresi ise kendine gelecek; antikomünist - şeriatçı ideolojik formasyonuna geri dönecek, barış çubuğunu umutsuzca AKP’ye uzatacaktır.
Çürüme had safhadadır; siyasetin şimdi güçlü görünen aktörleri, toplumsal halk hareketlerinin karşısında dikiş tutturamazlar. Sol bu kez treni kaçırmamalı, varlığını güçlü bir şekilde hatırlatmalıdır. O zaman saflar sürprizlerle yeniden şekillenecek, ülkenin geleceği için bir araya gelmeye cesaret edenler, politik sıkışmanın etkin bir aktörü olarak “buradayız” diyebileceklerdir...
Ya da gericilik, zorbalıkla silahlanmış olarak bir kere daha egemen olacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları