Parçaları Birleştirin

31 Mayıs 2013 Cuma

Bütünü görmek istiyorsanız parçaları birleştireceksiniz. Yoksa gelişmenin hızı, hızın ivmesi sizi şaşırtacak, tek tek olayların içinde kaybolacaksınız. Üstelik olup biteni anlamakta da zorlanacak, değerli Aslı Aydıntaşbaş gibi yazınıza “Tehlikenin Farkında mısınız?” başlığı atıp “endişeli modernleri” yatıştırmaya girişeceksiniz. Bu biraz da tehlike karşısında takınılan doğal insan halidir. Korkuyu yenebilmek için “Yok canım bir şey olmaz, o kadar da değil, sakin ol, sakin ol, bir şey olmaz” diye kendini yatıştırmaya, ama yine de tehlikeye doğru ilerlemeye benzer.
Sonrası teslimiyettir.
“Eh ne yapalım olacaktı, oldu” durumudur.

\n

* * *

\n

Onun için zaman yitirmeden parçaları birleştirseniz, üstünüze üstünüze gelenin ne olduğunu anlayabilir, yapılacak bir şey varsa belki çok geç kalmadan önlem alabilir, en azından neyle karşı karşıya olduğunuzun bilincine varabilirsiniz.
Yavaş yavaş ısınan suda haşlanan kurbağa gibi olmak ister misiniz? İstemezseniz parçaları birleştirin, mozaiğin bütününü görmeye çalışın.
Ne görüyorsunuz?
Eğitimin dinselleştirildiğini görebildiniz mi? İçki yasaklarının yaygınlaştığını, yasal temele kavuşturulduğunu peki? Peki bunun içki yasağı olmaktan öte bir şey, özgürlüklerin kısıtlanması, yaşam tarzınıza doğrudan ve din adına bir karışma olduğunu da anlayabildiniz mi? Anlamadınız.
Aslı Aydıntaşbaş gibi, gelinen duruma çoktan evet dediniz de “İran mı olduk korkuları yersiz, olsa olsa biraz daha Kayserilileşiriz” mi diyorsunuz? Peki Diyanet’in günlük yaşamla ilgili fetvalar vermeye hazırlandığını da duymadınız mı? Duydunuz ama “ne var ki bunda” deyip geçtiniz mi?
Keşke parçaları birleştirebilseydiniz. Birleştirebilseydiniz bu hızlı gidişin ancak otoriterlikle mümkün olabileceğini de anlayacaktınız. Çünkü
otoriterlik o parçaların yapıştırıcısıdır. İnsanlar özgürlüklerinden kendi rızalarıyla vazgeçmezler, onlara kabul ettirmek gerekir. İnsanları kandırmanın yollarını ararsınız; “din iman” dersiniz, “Suriye’ye gözümüzü mü kapatsaydık” dersiniz; ama yine de insanların aklı ve özgürlük tutkusu ağır basar, yalana dolana inanmayı reddeder. İşte o zaman otoritenin 71’lerden, 80’lerden bildiğimiz sesi gelir: “Ne yaparsanız yapın bu böyle olacak” der, “Taksim Gezi Parkı yıkılacak” der, “Toplanmak yasak” der, “İçki satışı şu saatten şu saate” der, “Evinde iç” der. “Suriye politikamıza karşı çıkan vatan hainidir” der. Dedikleri diyeceklerinin işaretidir.

\n

* * *

\n

Bu gelişmenin hızı, hızın ivmesi sizi şaşırtır. “Fütuhatçı Osmanlı’nın torunları” olduklarını söyleyenler içeride ve dışarıda parçaları birleştiremeyenlere parçaların ne olduğunu da unutulmaz sembollerle anlatıverirler.
Türkiye’nin hızla sürüklendiği yer iyi bir yer değildir. Gördüğümüz tabloda ülkemize biçilen rol de, birleştirmekte zorlandığınız parçaların içinde büyükçe bir parçadır. Arada bir gidip akıl danışılan büyük devletler isteklerini artık sitilize ettiler. Üç temelde topladılar:
“İran’la mesafeyi aç, İsrail’le dostluğu pekiştir, Suriye’de plana uy!” Bu koşullar aynı zamanda içerde geliştirilen “otoriter İslamcı devlet modeline” Batı’nın onayının, sessiz kalmasının da koşullarıdır.

\n

* * *

\n

Parçaları birleştirin, Yavuz Sultan Selim köprüsüne bir de buradan bakın. O, babasını askeri darbeyle deviren, kardeşlerini, onların çocuklarını katleden, İran’ın o zamanki şahı Şah İsmail’i Çaldıran’da yenilgiye uğratandır; Şam’ın ve Halep’in fatihidir; ilk halifedir. Kürt beylerini Osmanlı’ya bağlayan, Selimname’sinde “Kürtleri Kızılbaşlar ile savaşa teşvik ettiğini, 40 binle 70 bin arasında Kızılbaşın öldürüldüğünü” yazan ünü büyük İdris-i Bitlisi de onun pek güvendiği adamlarındandı.
Köprüye onun adının konmasının derin bir anlamı vardır. Olacakları söylüyor. Parçaları birleştirin,
“Taşbaşlaşmayın” diyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları