Sağın Kavramlarıyla Solculuk

28 Ağustos 2016 Pazar

Türkiye’nin ciddi ve tehlikeli bir “değişim” yaşadığı ortada. Çürüme aşamasına gelmiş imparatorluktan bir ulus devlet çıkartan Kurtuluş ve Kuruluş’un “resmi ideolojisi” geniş çaplı bir saldırıyla karşı karşıya. Bir “sembol”le anlatmak yararlı olacaksa; Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması ve Haydarpaşa GATA’nın adının Abdülhamit Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne çevrilmesi iyi bir örnektir. Örnekler çoğaltılabilir. Bu arada laiklikten uzaklaşma eğilimindeki burjuva ideolojisinin, giderek egemen ideolojinin de bu değişimle etkileşim içinde olduğunu görmek, gelecek tasavvurlarıyla ilgili ideolojik mücadele açısından önemlidir.

***

İdeolojik mücadelenin temel aracı kavramlardır. Sözü fazla uzatmadan söyleyelim; ideolojik mücadele alanında, karşılıklı etkileşimin çok fazla olduğu, sol düşüncenin kültür alanında zemin kaybettiği, sanıldığı gibi “entelektüel” dünyaya egemen olmadığı bir gerçektir. Sosyalistlerle sınırlamayalım, solun işi zordur. Bu nedenle de ideolojik mücadelede kavramlar arasındaki savaşa özen göstermeleri, “yeni resmi ideolojinin” kavramları ile ciddi bir kapışmayı göze almaları gerekecektir.

***

Kısacası solda “bilinç kaymasına” karşı ciddi bir mücadele gerekiyor. Yaygınlaşan saldırı, din-inanç alanının kavramlarının savruk kullanımı solcuların bir kesiminde kafa karışıklığına yol açtı. Liberallerin siyaset alanındaki değişimle etkileşim içine girmeleri, durumu “ulus devletin resmi ideolojisiyle hesaplaşma” projelerine uygun bulmaları da gelişmeye hız kazandırdı. Şimdi, her ne kadar siyasette egemen gücün projelerinden kuşku, korku duysalar da, ideolojik ortaklıktan kendilerini kurtaramıyorlar. Aslında egemen ideolojiyle köklü bağları, liberalizmin sistemle derin ilişkisi nedeniyle istemiyorlar da.

***

Belki çok şematik, kaba gelebilir; tehlike, bir ideoloji olarak dinin kavramları ile ülkenin durumunu anlamaya, anlatmaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Kendilerini solda gören, egemen siyaset odağının eylemlerini tehlikeli bulan aydınlar arasında, belki de birikim ve eğitimleri bu alanda biçimlendiği için, yaşanan tehlikeyi dinin kavramlarıyla anlatma eğilimi ağır basıyor. Kuşkusuz dinin kavramları pek çok olguyu, yaşadığımız altüst oluşu anlatmak için gerekli, açıklayıcı olabilir. Ama anlamanın ve anlatmanın dinin kavramlarını içselleştirerek yapılmasının sakıncaları da küçümsenemez.

***

Aslında bu durum yeni değil. Kurtuluş ve Kuruluş döneminin resmi ideolojisi ile hesaplaşma, zamanın “münevverleri” arasında daha ilk günlerde yerleşik, din ağırlıklı ideolojik zeminden güç alarak başlamıştı. O yıllarda solun, gerici ideolojiyle, Kurtuluş’un resmi ideolojisi ile tartışmayı da içeren kavgası yararlı olabilirdi. Ne var ki resmi ideoloji ile önü açık bir tartışma yerine din-inanç alanının kör dünyasının kavramlarına teslimiyet ağır bastı. Yakın tarihte İdris Küçükömer tezleriyle yeni bir aşamaya ulaşan bu sapma, şimdi siyasi iktidarın pratik adımlarıyla birleşiyor.

***

Solcu, demokrat ya da liberal, Kurtuluş ve Kuruluş’un resmi ideolojisini geleceğe doğru aşmak isteyenler, aşmakla yıkmak arasındaki farkı görmek, olup biteni resmeder, anlar ve anlatırken dinsel ideolojinin kavramlarını içselleştirmekten kaçınmak durumundadırlar.
Kuşkusuz zorunda değiller ama o zaten bir seçme sorunudur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları