Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
‘Sosyal Medya’ ve Gazeteler
Sık sık tartışıyoruz; gelecekte yazılı basın, gazeteler olacak mı, yoksa meydan tümüyle internet gazeteciliğine mi kalacak? Rivayet muhteliftir. Klişe haline gelmiş yaygın görüş internet medyasının kesin egemenliğine doğru bir gidiş olduğunu söylüyor. Şimdiki durumla ilgili veriler, rakamlar ise bu klişeyi henüz doğrulamıyor. Dünya bir yana, Türkiye’deki durum, haber ağırlıklı internet sitelerinin yazılı basın olmaksızın yaşamakta güçlük çekeceklerini gösteriyor. Çünkü bu sitelerin en temel haber kaynağı gazetelerdir. Geniş sayılabilecek muhabir ağlarıyla haberleri derleyen, yazan, yayımlayan gazeteler haberlerinin hızlı bir şekilde internet siteleri tarafından “halka ulaştırıldığını” görüyor ve mutlu oluyorlar! Gerçekten yoğun bir emekle hazırlanan haberlerin hızla kamuya ulaştırılmasına kızmak anlamsız ama burada bir durum saptaması yapmak, gerçeği görmek, sitelerin en azından emeğe saygı duyarak kaynak göstermelerini beklemek de muhabirlerin, editörlerin gazete yöneticilerinin hakkı olsa gerek.
Bu durum gazetelerin tirajlarına satış rakamlarına yansıyor mu? Kuşkusuz yansıyor. Bu nedenle de gazeteler kendi internet siteleri ile interaktif bir yayıncılık yapmaya, oluşacak sinerjiden yararlanmaya çalışıyorlar. Yine de söylemekte yarar var; Türkiye’de “sosyal medya” gazetelerin henüz rakibi değildir. Kendi profesyonel kadrolarını, muhabir ağlarını kuramadıkları sürece de olamayacaklar. Bir küçük not daha; sosyal medya alanındaki gelişmeler, bu mecranın hızlı bir değişim geçirdiğini, haberle ilgili ciddi uyarı ve ön haber kaynağı olduğunu, muhabirleri uyarmada, tahrik etmede önemli işlev gördüğünü, bu yönde gelişeceğini gösteriyor.
Bir de güzelleme yapalım; sosyal medya olanakları siyasi baskıya karşı hızla örgütlenmeyi ve yayıncılık yapmayı kolaylaştırdı; otorite peşinde koşanların hevesini kırmayı sürdürüyor. Sansür çabalarının bu alanda yoğunlaşmasının nedeni de budur. Evet, Büyük Birader’in gözleme, izleme yetenekleri arttı ama onun yaptıkları, ettikleri de gizli kalamıyor artık. Sansür çabaları hiçbir işe yaramayacak, gerçekleri halktan gizlemek mümkün olmayacaktır.
‘Tıklama gazeteciliği’ yapmayın
İnternette gazete okumayı hep isteyen ancak her açtığında vazgeçen birisiyim. Bunun sebebi, tık amaçlı yapılan saçma sapan haberler ve gazetecilik türüdür. Bu tarz haberleri, eğer okuyacak olsam; popüler bir gazetede, web arayüzü ve altyapısı daha sağlam bir gazetede okumayı tercih ederdim. Buna benzer sebeplerden dolayı yaptığınız “clickbait” gazetecilik, size uzun vadeli okurları ve potansiyel aboneleri kaybettirecek kanaatindeyim. Bunun bir örneği de benim. Bu konuda neler düşünüyorsunuz merak ediyorum. Gazetenizi okumamı istiyorsanız sazan muamelesi görmek istemiyorum, haberiniz olsun :) Mert Yılmaz
Haberin fotoğrafı
16 Haziran tarihli gazetede “El Kaide ODTÜ’de böyle örgütlendi” başlıklı haberin 11’inci sayfadaki devamındaki toplu namaz fotoğrafının alt yazısında “ODTÜ’de ‘Mescit Topluluğu’ adlı grup, kampus içinde toplanarak namaz kılmıştı” yazılmıştır. Ancak fotoğrafta arka planda görülen binanın girişindeki kapıda “T.C. İstanbul (?) Üniversitesi İlahiyat Fakültesi” tabelası bulunmakta. Bu haberi yazan muhabirden mi, yoksa editörlerden mi kaynaklanıyor bilmiyorum, ancak aynı fotoğraf bugün (17 Haziran) Halk TV’deki Medya Mahallesi programında gazetemizden alıntı olarak tekrar gösterilince ODTÜ’nün imajının olumsuz olarak etkilenmemesi için düzeltme veya açıklama yapılması gerektiğini düşündüm. Saygılarımla. Ali Cavit Ün (ODTÜ CE’76)
Ondalıklar nasıl yazılmalı
Tüm basına sirayet etmiş ondalık ayırma imini siz de yanlış kullanıyorsunuz. Türkiye’de ve Türkçede 2.5 (iki nokta beş) diye bir ifade hatalıdır. Bizim kullandığımız standartta (Avrupa’da hâkim olan) ondalık sayıları virgülle ayırıyoruz, dolayısıyla 2.5 değil 2,5 yazılması gerekir. Okurken de ya iki virgül beş veya iki onda beş demek gerekir. Saygılarımla... Ferruh Gençer
Aklıselim sahibi olalım
17 Haziran Cuma... Ünlü bir yazarımızın yazısının son tümcesi: “Bu metaforu kullanırken, bu tanımın dışında kalan bütün aklıselim büfeci kardeşlerimden özür diliyorum.” Kendinizi, Türkçe yerleşmiş eşanlamlısı olmasına karşın Osmanlıca sözcükleri kullanma modasına kaptırmış olabilirsiniz. Ama bunları da doğru kullanmak durumundasınız. Cumhuriyet’te böyle hatalar yapma lüksünüz olamaz, olmamalı. “Aklıselim” Arapçanın kurallarına göre oluşturulmuş, Arapça kökenli bir sözcük. Bir sıfat değil, bir isim. Türkçe karşılığı “sağduyu”. “Aklıselim büfeci” olmaz. Aklıselim sahibi büfeci demek gerek. Emre Yazman
Selfie değil özçekim
Tanrı aşkına, şu “selfie” sözcüğünü kullanmayın artık. “Özçekim” diye bir sözcükten haberiniz yok mu? Zaten, dilimizin düzgün kullanımı konusunda epeyce geriledik. Buna, “selfie” ile tüy dikiyorsunuz. Yazık! Uğur Çoban
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama
- ‘Hepinize test yapalım, bakalım kim ne kadar geçiyor!’
- Erdoğan'ı protesto eden gençlere işkence iddiasına yanıt