Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Zehirlenen Medya
“Azimet nereye?” derdi eskiler; nereye doğru gidiyoruz? Her türden baskıyı iktidarda kalabilmek için “mubah” sayanların saldırılarının sivri ucunu medyaya yönelttikleri bir gerçek. Zehirli oklar kullanıyorlar ve zehir yavaş yavaş medyayı sarıyor. Medyada geniş bir alanın gönüllü bir teslimiyetle gazeteciliği bıraktığı ya da yandaşlığı gazetecilik sandığı ortada. Bir kesimin ise yöneticileri, patronları tarafından hızla boyun eğmeye yöneltiliyor.
Zehir etkisini gösteriyor. İktidar güçlü olduğu algısını yayabilmek için medyayı etkin bir şekilde kullanmaya özel bir özen gösteriyor. Bunun son örneği kamuoyu yoklamalarının iktidarın istekleri doğrultusunda değiştirilerek sunulması olayıdır. Ne denirse densin, gerçek “tevil” götürmüyor.
Ama iktidarın poltikaları yalnızca güçlü olduğu algısını yaratmak üzerine kurulu değildir. O son internet yasasında ve yayın yasaklarında görüldüğü gibi açık baskıyı, sansürü de ihmal etmiyor. “Azimet nereye” sorusuna “iyi bir yere doğru değil” diye yanıt verebiliriz artık. Bu genel kabul gören bir saptama. Peki çare nedir? Medyada teslim olmak istemeyenlerin örgütlerine sahip çıkmaktan, örgütlenmekten, bir araya gelmekten başka çareleri var mı?
Okurlarımız Mine G. Kırıkkanat’a sahip çıkıyor
Okurlar Cumhuriyet yazarı Mine Kırıkkanat’a cemaatlerin suç duyurusu ile açılan davayı protesto ettiler. Açıklamada özetle şöyle deniliyor: “Hukuku yanlarına almaya çalışarak, çoğunluğun doğru bildiğini sorgulayanları susturmaya, engellemeye ve daha da kötüsü, gelecekte bu tip eleştirileri dile getirmeye potansiyeli olan dimağları da korku ve baskıyla sindirmeye çalışıyor. Hem sadece günümüzde değil, gelecekte de fikri ufkumuz, ifade ve basın özgürlüğümüz daralıyor. Fazıl Say’dan Sevan Nişanyan’a dek, türlü türlü siyasi ve entelektüel spektrumda yer alan aydınlarımıza benzer sindirme politikası, hukuk maskesi altında, uygulanmakta. Bu baskı ve sindirme politikasının son hedefi de Cumhuriyet gazetesi yazarı Mine G. Kırıkkanat oldu. 24 Temmuz 2013’te yayımlanan köşe yazısı nedeniyle Kırıkkanat’a Fethullah Gülen ve Adnan Oktar cemaatleri dava açtı. Davanın sonucu ne olursa olsun, kendilerini biyoloji âlimi sanıp bir siyasi odak olmaya çalışan bu grupların açtığı bu davayı protesto ediyoruz.”
Okurlardan kısa kısa
Kısa yazmak mümkün değil mi?
Gazeteniz göz korkutucu şekilde ağzına kadar yazılarla dolu durumda; makaleler ve köşe yazıları çok uzun. Genç ve orta yaşlı, çalışan okuyucularınız gün içinde fırsat buldukça gazetenin ne kadarını okuyabiliyorlar; bir anket yaparak bunu tespit edebilirsiniz. Ben emekliyim, yaşım biraz ileri, ben okuyamıyorum, okumak istediğim köşe yazarlarının yazılarının, 2 sütun halinde sayfanın sonuna kadar yazıldığını görünce okumaktan vazgeçiyorum. Aklıma 60’lı yıllarda Doğan Nadi geliyor, kısa fıkraları ile günü ne güzel anlatırdı. Oral Antmen
Kur listelerine ne oldu?
Okur Temsilcisi köşesine gönderdiğim “Kur listesi neden yok?” yazım “Okurlardan kısa kısa” bölümünde olduğu gibi ve hemen çıktı. İlginize teşekkür ederim. Yazım çıktı çıkmasına da bugüne dek ne kur listesinin hangi nedenle çıkmadığına açıklık getirildi ne de kurlar günlük olarak yayımlanmaya başlandı. Yolladığım tarih olan eylül ayında kurlarda son dönemdeki gibi bir artış yoktu. 17 Aralık’tan sonra kurlar inanılmaz arttı ama gazetemde bir iki gün ön sayfada yayımlanma dışında bir değişiklik olmadı. Hem teşekkür etmek hem de en azından bir değişiklik olmadığını bildirmek için yazıyorum. Esenlikler dilerim. Bora Aydemir
Hataları yakıştıramıyoruz
31 Ocak tarihli gazete... 3. sayfada bir haber başlığı: “Polisiye filmi gibi.” Polisiye sıfattır, polis ise isim. Polisiye film ya da polis filmi olur. Ama “polisiye filmi” olmaz, Türkçeye aykırıdır. Öykü yazarı Hakkı Özkan “Cumhuriyet’i beş yıl sürekli okuyan bir üniversite bitirmiş sayılır” derdi. Dediğinde gerçek payı da vardır. Gönlüm, gazetemin her bakımdan bu övgüyü hak etmesini arzu ediyor. Saygılar. Emre Yazman
Zor bulmaca okura saygının işaretidir
Bulmacalar Cumhuriyet gazetesinde özel bir önem taşır. Genel entelektüel yapısına uygun olarak okurlarımızın büyük ilgisine sahiptir. Zaman zaman da yine aynı kaygılarla eleştirilir. Gelen eleştirileri yanıtlamak da kuşkusuz bulmacalarımızı hazırlayan Sayın Sedat Yaşayan’ın hakkı. Şimdi söz onda:
“Sayın Öz, ‘Okur Temsilcisi’ köşenizde bulmacalarla ilgili eleştirilere kısa yanıtlar vermek istiyorum. 1- Levent Ergenç EBREHE’nin ‘Dağ kırlangıcı’ olarar sorulmasını yanlış bulmuş. Oysa Meydan Larousse (4. cilt sayfa 35), Büyük Larousse (6. cilt, sayfa 3494), Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Lûgat (sayfa 236) gibi kaynaklar bu tanımı doğrulamaktadır. 2- Seza Artunkal bir kısaltma ile ELİSA’nın ELİZA olarak yazılmasına itiraz etmiş. Dilde ‘en az çaba yasası’ gereği bazı sert ünsüzler yumuşar. Yine birer kısaltma olan LASER’in LAZER, KUASAR’ın KUAZAR olarak yazılması buna örnektir. 3- Ahmet Kandemir ve İhsan Sanıvar bulmacaların zorluğundan şikâyet ediyorlar. Özellikle Pazar ekinde yayımlanan ‘Armağanlı Bulmaca’nın çözümü zordur. Ancak bu zorluk Cumhuriyet okurunun düzeyine ve araştırmacılığına duyulan saygının sonucudur. Günlük bulmacalarda ise çözeni fazla zorlamayacak bir yol izlemeye çalışıyorum. 4- Bir sözcüğü dizelerde buldurmanın bir ezber sorunu değil, anlatımın doğal akışına uygun bir kestirim olduğuna inandığım için şiirlerden yararlanıyorum. 5- Necdet Kahraman günlük bir bulmacanın tekrar yayımlandığını yazmış. 32 yıldır Cumhuriyet gazetesinin bulmacalarını -araya giren bütün olumsuzluklara karşınbir gün bile aksatmadım ve tekrarlardan kaçındım. Ancak daha önceki bulmacada bir hata varsa (kapalı karelerde, sorularda, çözümde vs.) düzeltme amacıyla ya da dikkatsizlik sonucu tekrarlar olmuş olabilir. Bütün eleştirilere teşekkür eder, sevgi ve saygılar sunarım.”
Sol Cephe konusunda bilgilenmek hakkımdır
Ben de bir Cumhuriyet okuruyum; üç aşağı beş yukarı elli yıllık. Gazetemizin eleştirilecek çok yanı yok sanıyordum; bilinir ki sevenler, sevdiklerinin kusurlarını görmezmiş. Bu Okur Köşesi beni etkiledi sanırım; meğer Cumhuriyet okuru ne kadar dikkatli imiş, nelere dikkat edebilirmiş... Benim, eleştiri değil, küçük bir sorum var: Okurlarınızdan Orhan Kurmuş’un eleştirisini olduğu gibi Okur Köşesi’ne aktarmış, bir yanıt vermemişsiniz. Verebileceğiniz yanıtın ne olabileceğini bilemedim. Dahası, kendimi solda hissederim ama bu “Sol Cephe”den haberim yok. Neden bilgilenemiyorum; şimdi de gazetem, bu cepheden haberimin olmasını neden istemiyor diye merak ediyorum. Başarılı çalışmalar diliyorum. Saygılarımla. Ümit Aloğlu
Okur Temsilcisi’nin notu: Sol Cephe ile ilgili haberlerin hak ettiği ölçüde yer almaması sanırım teknik nedenlere bağlı. Yoksa bu gazetenin kimi yazarları aynı zamanda Sol Cephe çağrısına imza da attılar. Işık Kansu köşesinde birkaç kez Sol Cephe’den kapsamlı olarak söz etti. Bir de bu türden konuların iki tarafı olduğunu da dikkate almak gerekir. Sol Cephe’nin iyi bir tanıtım stratejisi, kendini anlatma çabası var mı, yoksa basın bildirileri ile mi yetiniyor, doğrusu bilemiyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması