Hikmet Altınkaynak

Korona öyküleri…

19 Mart 2020 Perşembe

Koronavirüs salgını, geçmişte Avrupa’da ortaçağ’da yaşanan veba salgınını, dünya edebiyatının da ilk öyküleri olan Decameron Öyküleri’ni akla getiriyor.

Giovanni Boccaccio (1313 – 1375) adlı İtalyan şair, yazar tarafından yazılan bu öyküler, dünyanın en güzel öyküleri arasında sayılır.

1348 yazında çıkan bu veba salgınında milyonlarca insanın öldüğü biliniyor. Neredeyse herkesin bitli olduğu o çağın sağlık koşulları yanı sıra, iletişimsizlik, örgütsüzlük can kaybının bu denli büyük olmasına yol açıyor. Ama sonunda vebadan kurtuluş sağlanıyor.

İşte salgın boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen Boccacio, 1348’de yazmaya başladığı, 1351’de bitirdiği bu öykülerle dünya edebiyatının ilk öykücüsü olarak tarihe geçiyor.

Decameron öyküleri

Veba salgınından kaçıp Floransa, Fiesole’de bir şatoda toplanan yedisi kadın, üçü erkek on genç, gönüllerince eğleniyorlar. Her günü bir kral ya da kraliçenin yönetip öykü anlattığı bir şenliğe dönüştürüyorlar. On genç, cumartesi, pazar dışında günde on öykü anlatıyor.

Sonunda bir günde on öykü, on günde de yüz öykü, Dante’nin İlahi Komedi’sinden sonra Dekameron Öyküleri’yle İtalyan edebiyatının yapıtaşları döşenmiş oluyor.

Yazar, Yunancadan seçtiği sözcükle yapıtına Dekameron der. Bu ad “On günlük olay” demektir. Türkçeye önce M. Rasim Özgen, “Bokaçyo’nun Dekameron (on gün) ismindeki meşhur hikâyeleri “ adıyla 1940’ta birkaç öyküsünü çevirdi. Tam ve yetkin çevirisi Rekin Teksoy tarafından yapıldı, Oğlak Yayınları’nca 1996’da yayımlandı. Bu çeviri nedeniyle de Teksoy, İtalya Cumhurbaşkanınca Kültür Şövalyesi unvanıyla ödüllendirildi.

Öte yandan Dekameron’u 1954’te A. Kahraman (Çağlayan Ya.), 1955’te Feridun Timur (Varlık Ya.), 1962’de (?) Sadi Irmak (İtimat Kitabevi), 2002’de Cemal Altınsu (Tümzamanlar Ya.), 2013’te Taflan Gürsoy (Mitra Ya.), 2016’da Göksu Birol (Yason Ya.) ve son olarak da 2019’da Nevin Yeni (Alfa Ya.) dilimize kazandırdı.

Ayrıca Doç. Dr. Süheylâ Öncel’in Decameron Öykülerinde İnsan Anlayışı başlıklı bir incelemesi (1978), yönetmen Pier Paolo Pasolini’nin de Dekameron’un Aşk Öyküleri adlı filmleri bulunuyor.

Çağımızın öyküsü

Günümüzde yaşanan koronavirüs salgını ortaçağdaki bu veba salgınından daha büyük görünüyor. Çünkü tüm dünyayı kapsıyor. Ama tek tesellimiz 21. yüzyılın koşulları bu virüsle savaşımda daha üstün durumda. Ayrıca ortaçağın insan anlayışıyla günümüzün insan anlayışı da çok farklı. Ortaçağda bir kısım insanları farklı düşündükleri için yakan mezhepler bile vardı. Yeniçağla ise, bunlar geride kaldı. Hele de günümüzde artık herkesin yaşam hakkı var. İnsana, düşünceye saygı dönemi başladı. Dekameron da yaşam coşkusunu, aşk tutkusunu, insanın insana olan güvensizliğini, insana, yaşam hakkına saygıyı yansıtan bir yapıt.

Çağdaş dünya, insanlara düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını tanır. Ancak distopyalarda hâlâ insanlar suçlanıyor, düşünce özgürlüğünü hep kendileri için isteyen yöneticiler tarafından da hapse atılıyorlar.

Dekameron’un Girizgâh’ı şöyle başlıyor: “Acı çekenlere merhamet etmek insanlıktır; herkese yaraşır; vaktiyle teselliye muhtaç olmuş ve bunu başkalarında bulmuş olanların ise boynunun borcudur.” (Dekameron, Giovanni Boccaccio, çev. Nevin Yeni, Alfa Yayınları, 2019).

Haydar Ergülen de yeni yayımlanan deneme kitabı İnce Tren’de; “İnsan olmak demek başkalarının halini de bilmek, onların hallerine de bağlı olmak demek” (Kırmızıkedi Ya.s.19) diyor.

Koranavirüs insanlığımızı göstermek, sağlık çalışanlarına haklarını vermek için bir fırsat. İnsanın başkalarına yaptığı yararın da, zararın da aslında kendine yapılmış olacağını, tüm insanlar birleşirse, insanın da dünyanın da yerinde, ayakta, temiz olarak kalacağını gösteriyor bizlere.

Öyle sanıyorum ki, bir gün koranavirüs öyküleri de yazılacaktır.

Bakalım nasıl?

Ama gün, el ele dokunmadan, kendimizi ve herkesi yaşatma günü olmalı.

Hepimize geçmiş olsun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları