Hikmet Çetinkaya

Derin Milliyetçilik!..

28 Ağustos 2014 Perşembe

Yaşadığımız olaylar, yaşayacaklarımız; şimdiki zaman geçmiş zaman; kaygılarımız ve acılarımız...
Hepsini yan yana, yukarıdan aşağıya koyabiliriz!
Hayat böyle gidiyor işte!
İşin içine kirli düzen, o düzenin çarkları girince, sömürü, emek hırsızlığı başını alıp gidiyor...
Önümüzde kalın duvarlar var!
O duvarları nasıl aşacağız?
Derin milliyetçilik, Türk ve Kürt kardeşliğinin kanını emerken salt seyirci mi kalacağız!
Çözüm sürecinin nasıl yürüdüğünü bilmeyen bir toplum şaşkınlık içinde.
Fısıltı gazetesi bunun için devreye giriyor, Güneydoğu’da PKK yolları kesiyor, insanları kaçırıyor, cinayetler işliyor?
Niçin oluyor bunlar?
Olanlar hem Türk hem de Kürt analarına oluyor...
Gözyaşları dinmişti...
Polisler öldürüldü, bir teğmen şehit düştü...
Kim var bu olayların arkasında!
Söylemekte yarar var:
“Kürt milliyetçileri!”
Bunlar olurken Türk milliyetçileri avuçlarını ovuşturuyor...
Akan kanın durmasını istemeyenler “biz demedik mi” diye mırıldanmaya başlıyor.
Hükümetin çözüm sürecinde nasıl rol üstlendiğini toplum bilmiyor...
Bir yandan Türk İslam Sentezi, öte yandan Kürt İslam Sentezi...
Fransız düşünür Bergson şöyle der:
“İnsan, zamanın içinde değil, zaman insanın içinde yaşar!”
Acaba Türk ve Kürt milliyetçileri sizce nerede yaşıyor...
Elbet zamanın yüreğinde de yaşayabilirsin!
İkisi de olabilir!
Karşı çıkanlarla...
Tartışmaya ve gerçeklerin ortaya çıkmasında yararlı olacak bir konu...

***

Bir başka Fransız toplumbilimci Durkheim şöyle diyor:
“Zaman kavramının kaynağı toplumdur!”
İlhan Selçuk, otuz yıl önce yazdığı “Zaman ile Zamane” başlıklı bir yazısında şunları yazıyor:
“Önce yaşadığımız olaylar, sonra yaşayacağımız olayların önceden algılanmasına yol açar.
Takvimin saptanması, dinsel bayramların belirli aralıklarla kutlanması, ortak törelerin her yıl düzenlenmesi kafamızda zaman kavramını biçimleştirmiştir.”
O zaman oturup düşünmemiz gerekir:
“O zaman, gerçekten insana bağımlıdır zaman!”
Bu konu açık açık tartışılır!
İnsanlarda güven duygusu yitince yanında düşünen, üreten insanla çalışmak istemeyenlerin sayısı artar!
Medyada bunun örnekleri çoktur!
Özellikle bizim meslekte!
Daha doğrusu toplumun büyük kesiminde...
Algılama zorluğu çekenler, derin milliyetçiliğin batağına farkında olmadan dalar...
Aklıyla, mantığıyla değil hırsıyla ayakta durmaya çalışır...
Yaşadığı coğrafyada olup bitenlerin ayrımına varmaz, ölen çocuklarımızın yasını tutar gibi gözükür...
Barış ister gibi gözükür, savaş ister!
Bencillikten ve “benci”likten kurtaramaz kendini...
Çoğu insan mantığını eğip bükerek, beynini sulandıracak duruma gelebilir...
Nice kitaplar okumuş, üniversitelerden diploma almış, bilim insanı olmuş kişilerin geçmişe özlemlerini gericilik, tutuculuk düzeyine tırmandıran itici güç nereden gelir?
Eh bunun da oturup tartışılması gerekir!
O zaman kimi düşünürlerin sözlerini de tartışabiliriz...
İnsan mı zamanın içinde yaşar, zaman mı insanın içinde hayat bulur?

***

Benim canım ülkemde otuz yıldır örtülü değil açık savaş var...
Binlerce Mehmetimizi, gencimizi toprağa gömdük, hâlâ kardeşçe yaşamayı öğrenemedik...
Bizleri bölüp parçaladılar...
Türkler ve Kürtler!
O derin güçler, derin milliyetçiler!
Uğur Mumcu, Musa Anter, Necip Hablemitoğlu, Hrant Dink...
Farklı kimlikten, Türk, Kürt, Ermeni arkadaşlarımız, dostlarımızdı öldürülenler...
Susurluk’u anımsayın, Sivas’ı, Başbağlar’ı, Gazi’yi, Gezi’yi...

Kızıltepe’de babasıyla birlikte evinin önünde öldürülen 13 yaşındaki Uğur Kaymaz’ı...
Berkin’i, Ali İsmail’i, Ahmet’i, Ethem’i...
Ve başınızı göğe çevirin o anda...
Belki kanat çırpan kuşlar göreceksiniz; sevgiyi, sevdayı yüreğinizde çiçekleyeceksiniz zamanın içinden...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları