Hikmet Çetinkaya

Fuat Avni Sen misin?..

17 Mart 2015 Salı

Paralel yapı, Kozmik Oda, Bülent Arınç’a suikast planı...
Altı yıl önce Türkiye’de “darbe planları” tartışılıyor, yer gök “askeri vesayete hayır” diye inliyordu.
Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy...
Gözaltılar, manşetten verilen haberler...
Sözüm ona tüm faili meçhul cinayetler çözülecek, Türkiye’de darbecilerin tümü açığa çıkarılacaktı.
Kurgu olağanüstü yapılmış, her şey yerli yerine konulmuş, gıcır gıcır silahlar, mermiler Ankara “Zir Vadisi”sinde bulunmuştu.
Tüm bunlar olurken bir de Fuhuş ve Casusluk operasyonu önümüze sunulan yemeğin tuzu biberi olmuştu.
Casusluğu bilmeniz için casus olmanıza gerek yoktu. Okuması yazması olan her kişi bilirdi ki casuslar tek başına çalışırdı. Öyle toplu hal-de hem casusluk hem fuhuş yapmak, akla ziyan bir şeydi.
Hem Poyrazköy hem de Fuhuş ve Casusluk davalarıyla Deniz Kuvvetleri’nin içini boşalttılar...
Canları sağ olsun.
Birlikte yaptılar kardeş kardeş, şimdilerde düşman olduklarına sakın bakmayın.
Gün gelir bir bakarsınız barışmışlar, eskisi gibi yağmurlu havada birlikte olmuşlar.
Sakın “olmaz olmaz” demeyin, bal gibi olur, olan yine size olur, benim dediklerime inanın siz...
Çünkü, “Kozmik Oda” hikâyesinde dört yıl önce nasıl ayağa kalkıp hep birlikte alkış tutmuştuk:
“Tüm faili meçhul cinayetler aydınlatılacak, asit kuyularına atılan çocuklarımız çıkarılacak!”

***

Kozmik Oda, Bülent Arınç’a suikast planı savı, faili meçhul cinayetler...
Bir suikastın önceden çizilmiş bir planı olduğunu ben bugüne değin hiç görmedim...
Uğur Mumcu, Musa Anter, Savaş Buldan, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink, Hablemitoğlu...
1980 öncesi ve 1980 sonrası, 90’lı yıllar...
Ergenekon ve Balyoz süreci içinde Kozmik Oda arandı tarandı...
Peki, ne çıktı?
Kuş mu yoksa tavşan mı?
Derin devlet, cinayetleri, katliamları nasıl yapacağını bilir; öyle geriye yazılı bir belge bırakmaz...
Tetikçiler vardır, yol göstericiler!
İstihbarat birimleri vardır, içeride ve dışarıda...
1977 seçimlerinden önce Başbakan Süleyman Demirel, CHP lideri Bülent Ecevit’i İstanbul Taksim’de yapacağı miting için uyarmıştı...
Ecevit, o mitinge inadına gitti, yüz binler Taksim’e korkmadan coşkulu bir ırmak gibi girdi.
Sözü uzatmaya gerek yok!
Derin güçler, NATO Gladyosu yapacağını yapar ama geride bir belge bırakmaz...
O belge, Uğur Mumcu katliamının ardından kimilerinin Güldal Mumcu’ya söylediği, duvardan tuğla çekme hikâyesi gibi.
O tuğlayı kimse çekemez...
Çekerse duvar büyük olasılıkla üzerine yıkılır, tıpkı Hanefi Avcı’nın başına geldiği gibi...
Neyse Avcı, küçük sıyrıklarla atlattı...
17/25 Aralık 2014’e dua etsin!

***

Benim güzel ama hüzünlü ülkemin topraklarında neden özgürlük, eşitlik, dayanışma, kardeşlik kavramları yok sayılıyor?
Benim ülkemin insanı askeri vesayeti mi yoksa sivil vesayeti mi çok seviyor!
Benim ülkemin insanı niye suskun ölümler karşısında!
Bırakın kendimizi, yaşadığımız acıları bile kardeş saymıyor, ölülerimize sahip çıkamıyoruz.
Ay benim ülkemin canım insanı, susma artık, konuş haydi!
Yüksekova’da çarşıda elektrik malzemesi alırken öldürülen sivil giysili iki asker, hortum alırken öldürülmüş bir işçi, kaçırılmış bir baba...
Yine aynı çarşıda öldürülmüş iki çocuk babası Yüksekovalı...
Düşmanlıkla örülmüş, kin ve nefretle donatılmış bir ülkenin insanları, siyasetçileri, gazetecileri...
Siz eşitlik, özgürlük, kardeşlik, dayanışma için ne yapabilirsiniz?
Bir yandan TOKİ’ler, takılar, kasalar, rantlar...
Hay havuzuna kurban senin, Kozmik Oda’na; tepeden bakışına, suikast hesabına!
Hay, Fuat Avni yoksa sen misin, kapı aralığından bakan?
Haydi söyle ne dolaplar çeviriyorsun!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları