Hikmet Çetinkaya

Hep Onlar Ölüyor!..

18 Nisan 2015 Cumartesi

Soma’da 301 işçinin yaşamını yitirdiği katliamın ikinci duruşmasında yaşananlar sizin de yüreğinizi yaktı...
Siz de ağladınız hıçkıra hıçkıra o çocukların, anaların, kadınların çığlığını duyduğunuzda.
Soma’dan, Savaştepe’den, Sındırgı’dan insanlar gelmişti...
Hukuk, adalet!
Bu iki kavramın hayatlarında geçerli olmasını istiyorlardı.
Tutuklu yargılanan 8kişi...
Ölen 301 kişi...
Duruşma sırasında Soma Kömür İşletmeleri Başkanı Can Gürkan’ın verdiği ifade:
“En çok babamla ben mağdur olduk. Tutuklanırsam hayatta kalan işçiler mağdur olur.”
Gizlice duruşma salonuna getirilen sanıklardan birisi söylüyordu bunu...
Maden sahibinin oğluydu...
Ölen madencilerin eşleri, çocukları, anaları, babaları duruşmanın yapıldığı adliyeye 100 metre uzaklıkta beklerken, içeride neler olup bittiğinin farkında bile değildi hiçbirisi.
Sanık, madenin yönetim kurulu başkanıydı ve mağdur olduğunu söylüyordu.
Pişkinliğin böylesine ne denirdi?
Burası Türkiye olduğuna göre neden olmasın!
Bal gibi olurdu!
Bu ülkede nedense katiller, hırsızlar, talancılar hep mağ-dur olurdu çaldıklarını istifle-melerine karşın!
Ya hırsız olacaksın ya da katil!
İşte o zaman “beyefendi” olursun!

***

Bu ülkede nice patronlar gördük, emeğe saygısından olacak, AVM çadırlarında cayır cayır yanan işçiler için “Vakti gelmiş, cennete gittiler” diyen.
İşçileri ölüme atan o!
50 milyon liraya AVM yaptırıyordu ama işçilere barakayı bile çok gördüğü için, naylon çadırlarda yatırıyordu.
Sobadan ateş sıçradı, iş-çiler cayır cayır yanarak öldü...
Patron kurtuldu birkaç duruşma sonrası...
Adalet, hukuk, falan filan...
Bizim siyasetçilerimiz şu sıralar “emekçi kadınlar” diyorlar ya toplantılarda, mitinglerde...
Bir minibüs dolusu kadın tekstil işçisi yağmur sularında boğularak can vermişti yıllar önce...
Hiçbirinin sigortası yoktu!
Emeğe hep saygı vardır, her zaman, her yerde!..
Başörtülü, başı açık bacım benim!
İşyerinde baskı, evde şiddet...
Erkekle kadın eşit!
İkiyüzlülük kuşatmış her yerimizi emekçi erkeğim, kadınım, çocuk işçim benim...
Emekçim örgütlü sarı sendikalarda...
Memurun, öğretmenin, sağlıkçının sendikası var ama toplu pazarlık yapması, grev hakkı yok.
Polisler PolSen’i kurdu!
Şimdilerde kayboldular, yoksa meslekten ihraç mı edildiler, haberim yok!
Bir yandan demokrasi, özgürlük, öte yandan ölüm...
Çadırda yanma, gökdelenin
34. katından asansörle yere çakılma...

***

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu dinliyordum dün sabah televizyonda. Yargı reformundan söz ederken şöyle dedi özetle:
“Adalet Sarayları yaptırmaya devam edeceğiz. Adalet ışık dağıtır. Eskiden adliye binaları karanlıktı. İnsanlar sağa sola koştururken yüzlerinde hüzün vardı.”
Güldüm!
Evrensel hukuk, adalette eşitlik, dürüstlük...
Hepsi “adliye sarayları”nın içinin aydınlık olmasına bağlıydı demek.
Saraylar aydınlık olsun olmasına da kafalarımız kör karanlıkta; ne yapacağız söyler misiniz?
Hukuk ilkelerinin çiğnendiği bir ülkede, adliye sarayı, cezaevi yaptırmakla övünen bir iktidar...
Kaderinin keder yazıldığı bir toplum; baskı, gözdağı...
Tüm tarih, tüm toprak, tarih kanla sulanırken, temel hak ve özgürlükler ayaklar altına alınıp çiğnenirken, çocuklar kara toprağa verilirken altüst olan bizim hayatlarımız değil miydi?
Tüm dünya çocukları, in-sanları kardeştir...
Hele hele aynı coğrafya içinde, aynı kültürü, tarihi soluyarak yaşıyorsanız...
Emekçi kadınlar, emekçi erkekler, çocuk işçiler...
O ölümler, o gözyaşları...
Maden ocaklarında, sokaklarda, AVM çadırlarında, yağmur sularında, gökdelenlerde...
Onlar öldüler!
Mağdur olanlar ise öldürenler!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları