Hikmet Çetinkaya

İlhan Ağabey'le Sohbet...

16 Kasım 2009 Pazartesi

Güneşli ve serin bir pazar sabahı İlhan Selçuk’un hastanedeki odasındayım...

İlhan Ağabey koltuğuna oturmuş, günlük gazeteleri okuyor...

Karşısındaki koltuğa oturdum, konuşmaya başladık.

Konuşmayı çok özlemiş İlhan Ağabey.

O konuştu, ben dinledim...

Eski yıllara gittim, yaşamın derin vadisinde yolculuk yaptık 35 dakika...

İlhan Ağabey, üç aydır Koç Vakfı’nın hastanesinde fizik tedavi görüyor. Son bir aydır günlük gazeteleri okuyor, televizyon izliyor, Türkiye’de, dünyada olup bitenleri yakından izliyor.

Bana ilk sözü şu oldu:

“Gazete çok iyi çıkıyor, arkadaşları benim adıma kutla, İbrahim Yıldız ve ekibi çok iyi gazete hazırlıyorlar. Satışı da arttırırsak keyfim daha da iyi olacak.”

Önceleri “Kürt açılımı”, tepkiler yoğunlaşınca, “Demokratik açılım”, o da kesmeyince “Milli Birlik Projesi” denilen yedi saatlik Meclis oturumunu televizyondan izlemiş İlhan Selçuk...

İlhan Ağabey’e söz buraya gelince sordum:

“İlhan Ağabey, Meclis’teki oturumu nasıl buldunuz?”

Selçuk:

“İktidar partisi hiçbir öneri getirmedi. 12 Eylül’ün getirdiği Seçim Yasası ve Partiler Yasası değişmeden, açılım-maçılım olmaz. Havanda su dövüldü. Ancak, CHP lideri Deniz Baykal’la, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin konuşmalarını beğendim.”

İlhan Ağabey konuşmamız sırasında, demokrasinin, birey bilinci üstüne yükselen bir yaşam biçimi olduğuna değinip ekledi:

“Aydınlanma işte böyle gerçekleşti...

Milliyetçilik, çıkış noktasında ‘ilerici’ bir akımdır; kapitalist toplumun yükseliş sürecinde demokratik fikir ve amaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği tasfiye eden bir içeriğe sahiptir.”

***

Konuşmamız sırasında İlhan Selçuk önemli bir saptama yaptı:

“Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır, bilimseldir; marifet, bu aşamada şoven ve ırkçı sapkınlıktan korunarak barış içinde yaşamaya öncelik tanımaktır.”

İlhan Ağabey, milliyetçiliğin Türkiye’nin gündeminde en sıcak sorunlardan birine dönüştüğünün altını çizip devam etti:

“İnsan aklının serüveni deyince, işin içine felsefe ister istemez girer. Felsefe tarihini dışlayarak, yalnız siyasal tarih bilgisi kapsamında geçmişimize bakarsak yanılgıya düşeriz. Kimileri, Atatürk dönemine, yalnız siyasal tarih açısından yaklaşmaya çabalıyor ki bu yüzeysizlikle 1923 devriminin algılanması olanaksızdır.”

İlhan Selçuk, Aydınlama’nın tek boyutlu olmadığını, Batı’da bu aşamanın toplumu taşıdığını da anlattı uzun uzun...

Feodal siyasi yapıların yıkıldığını, ümmetten millete geçişle uluslaşmanın gerçekleştiğini, burjuvazinin kendi siyasal kurumlarını devlet yönetimine yerleştirdiğini anlattı.

Söyledikleri İlhan Selçuk’un, yıllardır yazdığı görüşleriydi...

İlhan Ağabey, dönüp dolaşıp felsefeye geldi ve şöyle dedi:

“Felsefenin dinsellikten kurtulup salt aklın bağımsızlığına kavuştuğu çağa ‘Aydınlanma’ deniyor; insanlık tarihinin dönüm noktası bu çağda vurgulanıyor. Eğer 18. yüzyılı Aydınlanma’nın içeriğinden soyutlarsak, anlamını kavramaktan yoksun kalır, yüzeysel siyasal tarihin yalıtkanlığında olayların görüntüsüne takılırız.”

***

İlhan Selçuk, Türkiye’nin daha çok demokrasiye, daha çok özgürlüklere gereksinimi olduğunu sık sık yineledi konuşmamız süresince.

Laiklik topluma tam olarak yerleşmeden demokrasinin ve özgürlüklerin genişletilemeyeceğini, insan hakları ve temel özgürlüklerin benimsenemeyeceğini, AKP iktidarının halkı bu nedenle kandırdığını söyledi.

Cumhuriyet’in aydınlanmacı ışığı İlhan Selçuk’un tüm okurlarına ve dostlarına selamları var...

Ben odadan çıkacağım sırada kız kardeşi Ülfet Ertel girdi... Ağabey ve kız kardeş... İkisinin de gözleri birbirine benziyor...

Hüzün, umut, sevinç iç içe...

İlhan Ağabey’e “Sohbeti yazabilir miyim?” diye sordum. Yanıtı “Yazabilirsin”oldu... Ardından da ekledi:

“Gazetedeki çocuklarımı çok özledim. Tümünün gözlerinden öperim... Türkiye’nin önünde başka bir dönem var. Demokrasi ve temel hak ve özgürlükler mücadelesi. Onun için Deniz Baykal’ı eleştirin ama vurmayın! Bu dönemde yol haritamız demokrasi, temel hak ve özgürlükler olacaktır. Atatürk milliyetçiliği de budur zaten.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları