Hikmet Çetinkaya

İsyancı ve Devrimci Ruh...

07 Aralık 2014 Pazar

Gecenin bu geç saatinde film geri geliyor; ama yorgun dönüyor, titreyen bacakları kırılıp toza karışıyor...
De Andrade’nin “Redingotlu Ölüler”ini okurken dudaklarım titriyor karanlığın içinde.
Bu arada dışarıda kış bahçelerinde yürüyorsun sen, biliyorum...
Başın dik, için ezik!
Hurma ağacısın sen tiyatroda, sinemada kimsenin duymadığı bir çığlıksın.
Bak sönmüş ışıklar her yerde...
Karanlıkta aşk, hayır, gün ışığında aşk...
Gözlerinde kimsenin bilmediği bir şamata, derin bir yalnızlık, aklında beyaz atlı bir prens, gelir mi gelmez mi, bence gelmez, söyleyeyim sana...
Göklerin yığınında, bir hayatın kıyısında, yoksulluğun sınırında milyonlarca insana varabiliyor musun?
Sen sevda çiçeğim, söyle çekinmeden, demokraside özgürlüklere nasıl bakıyorsun!
Açlık var!
Kıyım var!
Aşk var!
Yoksulluk!
Hırsızlık!
Kıskanç bir kader yaşamın köklerini beslemek için telaşlanıyor.
Yontulup biçimlenmiş gülen bir yüz arıyorsun, bir sevgili hayatı paylaşıp, bir zeytin ağacı gibi yüreğinde kök salacak...
Sen sen ol, önce kendine güven, yaşamı kucakla ve Rene Char’ın şu sözünü hiç unutma:
“Bana sessizliğini veren şu çığlığın ne güzel!”

***

Örtülü bir hava var dışarıda...
Koyu gri bir gökyüzü...
Kış çiçeklerini aradım bahçede... Kırmızı ve sarı çiçekler solgundu...
Adonis’in dünyasına indim, onun dizelerinden bir pazar yazısı çıkarmayı düşündüm...
O bilinen “New York’a Mezar”ı okumaya başladım...
“New York,
bir kadın-bir kadın heykeli./Bir elinde özgürlük dedikleri kâğıt parçasını/Tarih dediğimiz kâğıt tomarını tutmaktadır./Adı dünya olan bir çocuğu boğmaktadır öteki eliyle.”
Nasıl boğduğunu öğrendin mi sen!
Okumuyorsun, yanı başında yaşanan katliamları görmüyorsun...
Hayatı bilmiyorsun!
Aşk falan aradığın da yok, sen beyaz atlı prensin gelmesini bekliyorsun.
Adonis o şiirinde, armut biçiminde, yani memeye benzer çizildiğini anlatıyordu dünyanın.
Gömüt yazılı meme biçiminde: New York, dört ayaklı uygarlık, her yön ve yol bir cinayete giden...
Adı dünya denilen o çocuk yoksul ülkelerde, demokrasi ve özgürlük kandırmacasıyla öldürülüyor...

***

Adonis’in Türkiye’de en yakın arkadaşı şair-yazar Özdemir İnce, Can Yayınları’dan çıkan “New York’a Mezar” şiir kitabını dilimize çevirdi...
Arkadaşım Özdemir İnce, kitabın arka kapağında Adonis’i şöyle anlatır:
“New York’a Mezar ile Arap dilinin şiiri, geleneğin zincirlerinden kurtulmuş ve çağdaş şiirin doruklarına çıkmıştı. Adonis, insan bedenini ruhun mezarı olarak tanımlayan Platoncu felsefenin tersine, insan bedenini gerçek yerine yerleştirdi.
İsyancı ve devrimci bir beden, bir kafa ve bir ruh!”
Beyaz atlı prens ve prenses bekleyenlere sormak gerek...
O beden ve ruh acaba sizde var mı?
Edebiyat, şiirin tarihi... Sosyoloji, felsefe... Ülkenizin ve dünyanın siyaset ve kültür sorunları...
O ruhu yüreğinizde yaşayacaksınız!
Şarlatanlık, soytarılık yapmayacaksınız...
Yaşınız kaç olursa olsun, isyancı ve devrimci ruhunuzun ateşi hiç sönmeyecek!
Aşk bir isyanla birlikte devrimciliktir!
Beklemek ürkekliktir...
Cumhuriyetin kazanımları birer birer elimizden giderken siz ne bekliyorsunuz?
Niçin demokratik ve anayasal haklarınızı kullanmıyorsunuz?

***

Gericilikte sınır falan kalmadı!
Beklemeyi sürdürün siz!
Beyaz atla gelenler asla sizi kurtaramayacak...
Anadolu otelcilik ve turizm okullarında alkollü içki ve kokteyl dersleri bile kaldırıldı...
Haberiniz var mı?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları