Hikmet Çetinkaya

Orantısız Güç, Orantısız Hayat!..

13 Aralık 2013 Cuma

Hava soğuk ve dondurucu...
Bir kış akşamıdır bu!
Kar yağıyor ve sen üşüyorsun, buz kesiyor ellerin, yüzün, parmakların, burnun...
Van üşüyor, Edirne üşüyor...
Yoksul haneler üşüyor...
Senin bu tedirginliğin fırtınalı akşamlarda deniz fenerlerine çarpan kuşları anımsatıyor bana.
Düşünceler ormanındasın sanki, suların sesini dinliyorsun bir yerlerde.
Yüreğinin artık beni görmediğini duyumsamak bana acı veriyor.
Yokluğunda yüzümün ve mutluluğun karanlıkta kayboluşunda, o vahşi kapitalizmin, sömürgeci ruhun ayağa kalktığına tanık oluyorum.
Binlerce ölü...
Çoluk çocuk, kadın erkek...
Genç yaşlı...
Seni ve kendi ülkemin insanlarını düşünüyorum...
İstanbul’da, Gezi Direnişi sırasında iktidarın “Dolmabahçe’de camide içki içildi” diretmesine, yoğun baskı ve sorgulamaya karşın “hayır içilmedi” diye direnen müezzinin sürgün edilmesi çoktan unutuldu.
Mardin’de cezaevi önünde saldırganlar, hasımlarının yakını olan üç çocuk ve iki kadını öldürmüşlerdi...
Bu iki olay neyi gösteriyor bize, neyi?
Elbet ikincisi kanlı bir cinayet ama birincisi intikam duygusu...
Devlet intikam duygusuyla hareket ediyor, yargı Eskişehir’de öldürülen üniversite öğrencisi Ali İsmail’in davasını Kayseri’ye taşıyor.

***

Hava soğuk...
Kar hızını kesti ama yağıyor...
Adıyaman’da öğretmenleri taşıyan minibüs uçuruma yuvarlanmış.
Kazada minibüste bulunan öğretmen Azize Çelik ölmüş, yedisi öğretmen sekiz kişi yaralanmış...
Her ölüm haberi içimi acıtır benim.
Ölümlerle yatıp ölümlerle kalkıyoruz...
Alıştık artık buna.
Azize Öğretmen’in ölümünü kaçımız biliyor?
Örgütlü, örgütsüz, kanlı, kansız tarihimizde nice ölümler vardır...
Hastalıklar.
Ya zindanlarda yatanlar...
Ölümcül hastalıklarla demir parmaklıklı, sürgülü kapıların ardında yaşam savaşımı verenler!
Örgütlü bir tarih, Hrant Dink cinayeti davasında örgütsüz, kanlı tarihe dönüşürken devleti yönetenler “Büyük Abi” Erhan Tuncel’in itiraflarını ciddiye bile almadı.
Tuncel’i tanıyorsunuz!
Hrant Dink davasında polis ve jandarma elemanı yani muhbiri, üstelik tanık, sanık değil miydi?
Davada beraat etti, bir süre sonra yeniden tutuklandı...
Hrant Dink cinayeti bir bilmeceye dönüşmüştü...
Erhan Tuncel’in itirafları devlet içindeki o örgütlü gücü ortaya çıkarırken Türkiye’de hukuktan, adaletten söz ediliyordu.
İtirafçılar, çeteler, tetikçiler bu ülkenin aydınlarını, yazarlarını öldürürken sivil ve asker bürokrasi hep aynı açıklamayı yaptılar:
“Olay münferit!”

***

Kar yağışı dindi...
Güneş yüzünü gösterdi öğle saatlerinde...
Hiç belli olmaz, akşama doğru yine başlar kar!
Van’da Edirne’de, Kars’ta...
Soğuktan çocuklar buz kesiyor.
Orantısız güç, orantısız hayat!
Ethem Sarısülük’ü beylik tabancasıyla Ankara’nın göbeğinde vurarak öldüren polis Ahmet’i kahraman ilan eden devlet...
Beylik silahıyla intihar eden başka bir polis Ahmet...
Aldığı maaş yetmediği için İstanbul’un varoşlarında yaşayan polis Ahmet’ler...
Veriler doğru yanlış bilemem ama 10 yılda 320, birkaç ay içinde ise intihar eden 15 polis Ahmet...
Cinayet, cinnet, örgüt, örgütsüz...
Kanlı ve kansız!
Yüreğinin orta yerinde bir kar fırtınası, cinayet ve cinnetin harmalandığı bir toplum...
Milletin Meclisi’nde yumruklu, tekmeli, küfürlü vekiller...
Örgütlü örgütsüz, kanlı kansız tarihimizin sayfalarında yer alıyor...
İnsan hayatının yok sayıldığı, sömürünün sürdüğü bir toplumda istediğiniz kadar demokrasi, özgürlük, adalet, hukuk diye avazınızın çıktığı kadar bağırın...
Vız gelir bize vız!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları