Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
ABD Seçimlerinde Sürprize Yer Yok!
Amerikan başkanlık seçimlerinin arifesinde bütün zarlar atılmış görünüyor. Kamuoyu araştırmaları uzun süredir demokratların adayı Barack Obama’nın ‘ipi göğüslemeye’ daha yakın olduğunu gösteriyor. Gerçi zaman zaman Cumhuriyetçi aday McCain’in aradaki farkı kapatmakta olduğunun söylenmesine karşın, kamuoyu yoklamalarında Obama önde gidiyor. Kuşkusuz kamuoyu yoklamalarının her zaman tam isabet kaydettikleri söylenemese de, ibre yine de sürekli olarak Obama’yı önde gösteriyor. McCain’in kazanması ise, W. Bush’un akıl hocalarından ‘Karanlıklar Prensi’ Perle’ün deyişiyle ‘mucize’!
McCain’in kazanması ne denli uzak olsa da Obama başkanlığın ‘cepte keklik’ olmadığının bilincinde. Bu yüzden seçmenlerini “Her şey bitmiş değil, zaferden aşırı ölçüde emin olmayın” diyerek uyanık olmaya çağırmayı ihmal etmiyor. Son günlerde kendisini ‘ekonomiden’ vurmaya çalışan rakibine, dönüp W. Bush’un iki dönemlik iktidarında ekonomiyi nereden nereye getirdiğine bakmasını öğütlüyor. Manzara ne McCain için, ne de ona oy vermeyi düşünen Cumhuriyetçi seçmenler açısından iç açıcı değil. Irak, Afganistan başta olmak üzere dünyanın neredeyse tümünde her alanda uğranılan hezimetler yetmiyormuş gibi buna bir de 1929 bunalımını solladığı şimdiden belli olan; salt Amerika’yı değil gezegenin tümünü sarsan büyük finansal kriz eklendiğinde, W. Bush yönetiminin bıraktığı ürkünç mirası, McCain gibi deneyimsiz olduğu kadar yetenekleri kuşkulu birinin sırtlayarak ülkeyi düze çıkarabileceği ihtimali, kanımızca, yok denecek kadar az.
Umutsuz vaka olarak McCain’in Obama’ya yönelik şu son hamlesi, yukardaki nitelemeyi doğrulamakta, işi “Eğer Obama iktidara gelirse paralarınızı başkalarına vermek için elinizden alacak” diyecek ölçüde ayağa düşürmektedir. Demokrat adayın “Zenginlik yaygınlaşırsa bu herkes için iyi olacaktır” türündeki sözleri karşısında ise McCain’in yanıtı aynı saçmalıktadır: “Bu sosyalizme benziyor!”
Polemiğin içler acısı düzeyi McCain’in yenilgi korkusunun etkisinde kaldığını kanıtlamasının yanı sıra içindeki W. Bush’u da bir kez daha açığa çıkarmaktadır.
Son kamuoyu yoklamaları Obama’yı 5 ila 6 puan önde göstermektedir. Buna karşılık McCain’in bazı kilit eyaletlerdeki direnci henüz kırılmış değildir. Obama seçmenlerinden sağladığı dolarlardan 30 milyonunu ülkenin önde gelen televizyonlarında devreye sokarak yarışın son düzlüğünde avantaj sağlamıştır. Ancak Obama’nın, yarışı kazanması halinde W. Bush’un ülkeyi ve gezegeni içine düşürdüğü bataktan nasıl çekip çıkaracağı, bunda ne ölçüde başarılı olacağı bilinmemektedir. Bir başka önemli sorun ise W. Bush’un ilk iktidara gelişi sırasında yaşanan seçim sorunlarıdır. Amerikan basınında tarafların çeşitli seçim hileleri konusunda birbirlerini suçladıklarıyla ilgili haberler yer almaktadır. Seçim hilelerine Amerikan usulü demokraside oldukça sık rastlanmaktadır. Seçim hilelerini önlemek neredeyse olanaksızdır. Sadece adaylardan birinin net sayılacak bir fark elde etmesi, söz konusu hilelerin etkisini ortadan kaldırabilmektedir. Örneğin Demokratların savlamasına göre Mississippi’de bir resmi görevli bir çırpıda on bin seçmeni devre dışı bırakmayı başarmıştır. W. Bush’un 2000 yılındaki zaferinde taraftarlarının seçim hileleri belirleyici olmuştur. Ünlü Time dergisi, son sayısında, sıklıkla kullanılan yedi seçim hilesinin listesini vermiştir: “Seçmenlerin listelerden çıkarılması, yanlış ve mükerrer isimler, hatalı seçim listeleri, adres eksiklikleri, oyların yeniden sayılmasına olanak tanımayan elektronik oylamalar, vb.”
Amerikan seçimlerinde hangi partinin adayı başkan seçilirse seçilsin, asıl kazanan her zaman ‘establishment’ denilen kurulu düzen, yani kapitalizmdir. Bu yüzden başkanların yetkileri konusunda fazla hayale kapılmamak gerekir. Obama’nın son demeçlerinden birinde ‘Türklerin 1915’te Ermenilere soykırım uygulandığının’ belgelerle sabit olduğu ve bunu Kongre’den karar olarak geçireceğini yinelemesi, kanımızca, Ermeni oylarına dönük bir girişimden ibarettir. Richard Perle’ün dediği gibi Birleşik Devletler’de dış politikayı belirleyen, Dışişleri Bakanlığı’nın bürokratlarıdır. Dahası Le Monde gazetesinin 31 Ekim 08 tarihli başyazısında altını çizdiği gibi ‘oligarşi’dir. Oligarşi hükümranlığın küçük bir gruba, sayıca kısıtlı ve ayrıcalıklı bir sınıfa ait olduğu bir siyasal rejimin adıdır. Daha açık bir deyişle ‘establishment’in, yani kurulu kapitalist düzenin adıdır. Bu müstakbel başkan Obama’nın salt Türkiye açısından söyledikleri konusunda değil, tüm konular için de geçerlidir. Başkanların hareketleri, büyük sermayenin çizdikleri sınırlar içinde kalmak zorundadır.Seçimler Demokratların zaferiyle sonuçlandığında, ki öyle görünüyor, yönetim Bush’un ülkede ve dünyada gemi azıya alan vahşi kapitalizmi bir ölçüde hizaya getirme kararı verirse Barack Obama, o zaman bu sınırlar içinde kalmak koşuluyla olumlu bir yol üstlenebilecektir.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!