Hüseyin Baş

'Kapitalizmi, Kapitalistlerden Kurtarmak'!

28 Ekim 2008 Salı
Gezegenin en zengin ülkelerindeki finansal çöküşe sadece göz atmak dünya ekonomisinin kırk günde nasıl dibe doğru hareketlendiğini, dahası hareketlenmeyi resesyona doğru sürdürdüğünü bize birşey olmazcılarındışında görüp kavramak yeterli. Bu yüzden biz hariç, her ülke durumu kurtarmak için krizin başından bu yana vakit kaybetmeden önlem alıp durmaktadır. Birleşik Devletlerde patlak veren krizin okyanusları aşarak büyük bir hızla Latin Amerikaya, Kanadaya, İrlanda dahil İngiltereden Avrupaya; Rusya, Hindistan, Çin ve Japonyaya, neredeyse dünyanın tümünü etkisi altına aldığı biliniyor. Le Monde yazarlarından P. A. Delhommais ve Clement Lecombeun birlikte kaleme aldıkları yazıda (Le Monde, (25.10.08) finansal felaketin 1929, 1987 ve 1989daki krizler gibi hep uğursuz ekim ayında patlak verdiğini anımsatıyorlar. Ama 2008 krizinin bunların hepsini bastıracağından kimsenin kuşkusu yok. Başta Wall Street olmak üzere gezegenin önde gelen borsaları üç-dört haftada yüzde 25 değer yitirdiler. 1929 kriziyle ilgili eserinde ekonomist John Kenneth Galbraith, “Sonbahar, finans çevrelerinin ruhsal durumlarını belki de psikolojik yönden etkilemektedir; malum, sonbaharı kış izler demesi boşuna değil. Krizin kışı önümüzde, 24 Ekimde, Wall Streetin 79. kuruluş yıldönümünde borsalar gelmekte olan kışın ilk sinyallerinden birini daha verdi. Pariste CAC 40, seansı yüzde 3.54 düşüşle kapattı. Gün içindeki kaybı ise yüzde 10 düşüşle 3000 puanın altına geriledi. Tokyo Borsasının kaybı yüzde 9.60; Bombay yüzde11 geriledi. Wall Streette Dow Jones endeksi oluşan panikle yüzde 3.9 kayba uğradı. Özetle yılın başından bu yana uluslararası büyük borsalar kapitalizasyonlarının neredeyse yarısını yitirdiler. Bu, yaklaşık 25.000 milyor doların duman olup uçtuğu anlamına gelmektedir. (Nereye, niye uçtukları kimsenin saklısı değil.) Bu rakam Birleşik Devletlerin gayri safi iç hasılasının yaklaşık iki katıdır. Bazı borsalar ise bütünüyle yok olmuşlardır. Reykjavik (İzlanda) borsasının değer kaybı yüzde 90lara dayanmıştır. Rusya ve Bükreş borsalarının kayıpları ise yüzde 72ye ulaşmıştır. Diğer taraftan bankaların kurtarılması için yönetimlerin gözden çıkardığı milyarlarca dolar bankaları ayağa kaldırmaya yetmediği gibi, geldim diyen resesyon tehlikesini de ortadan kaldıramamıştır.

***

Dünya ekonomisini birbirine katan mali kıyametin önde gelen sorumlusu, aşırı kârlar için büyük risklere girmekten çekinmeyen aç gözlü banka yöneticilerinin yanı sıra bunların kural, etik tanımayan, kuşkulu işlerine göz yuman yönetimlerin sorumlulukları da unutulmamalıdır. Ciddi Le Monde gazetesi 19-20 Ekim 08 tarihli sayısında banka yöneticilerinin skandal yaratan zenginlikleri konusunu manşetine taşımıştır. Yazı, finans sektörünün üst yönetimlerinin aşırı ücretlerinin makul düzeylere indirilmesiyle ilgili önlemlere değinirken, büyük bankaların CEOlarının aldıkları yüksek ücretleri de sergilemektedir. Örneğin Birleşik Devletlerdeki Goldman Sachsın CEOsu Lloyd Blankfein 2007 yılında 53 milyon dolar kazanmış. Londrada 2007 yılı için finans merkezi Citynin yöneticilerine dağıtılan sadece bonusların değeri 21.6 milyar Avro düzeyindedir. Bazı ekonomi uzmanlarına göre CEOların aşırı düzeylerdeki ücretlerini kaybetmemek için özellikle son yıllarda çok riskli yatırımlara kalkışmaları krizin önde gelen nedenleri arasındadır.

Le Mondeun bir başka yazarı Frederic Lemaitre (25 Ekim 08) Kapitalizmi kapitalistlerden kurtaralım başlığıyla kaleme aldığı ilginç yazıda aynı konuyu irdeliyor. Bilinen bir çelişkidir. Komünizmin ortadan kalkmasından bu yana kapitalistler, kapitalizmin en çetin düşmanı haline gelmiştir. Yazara göre kamuoyu için dayanılması güç düzeyde ücretler alan, emekli olduklarında yeni yaşamlarına altın paraşütlerle inen yöneticiler, bugün devrimci sayılmayan kimi Avrupa ülkelerini bile karşılarına almayı başarmışlardır. Fransada CAC 40ın yöneticileri 2007 yılında ortalama dört milyon Avro kazanmışlardır. Bu rakam yaklaşık iki yüz yıllık ortalama sıradan ücrete eşittir. Oysa JP Morgan Bakasının kurucusu J. Pierpont Morgan 20. yüzyılın başında En üst yöneticinin ücreti (primler hariç) sıradan bir ücretlinin aldığı ücretin yirmi katını geçmemelidirdiyordu. Fransada 1988-2006 arasında ücretlilerin yüzde 90nın ücretleri yüzde 4 artarken, en yüksek ücret alan yüzde 1in ücret artışı yüzde 14 olmuştur. Lemaitre, sözü geçen yazısında krizi tetikleyen mekanizmaların nasıl işlediğinden de söz etmektedir. Büyük uluslararası bankaların yöneticileri son üç yılda toplam 95 milyar dolar ücret almışlardır. Buna karşılık kâr hırsıyla yaptıkları sınır, kural, etik tanımaz’.. kuşkulu girişimlerin faturası, Uluslararası Para Fonuna (IMF)göre 1000 milyar dolardır! Bu takımın aldığı yüksek ücretler sadece sosyal açıdan adaletsiz değil, ekonomi için de etkisiz olduğu kadar da zararlıdır.

“1937’de Başkan Rooseveltin unutulan şu sözleri yeniden moda: Duyarsız bencilliğin ahlak açısından her zaman kötü olduğunu bilirdik. Bugün ekonomik olarak da kötü olduğunu biliyoruz!’...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları