Kurdun Günü

03 Ocak 2012 Salı
\n

Gece yarısından sonra TV ekranında bir film. “Kurdun Günü.Başını kaçırmışım, görüntüler karanlık, sisli, yine de uykum açılıyor, rahatım kaçıyor. Filmlerini seyirciye Size huzursuz seyirler dilerimdiyerek sunan bir yönetmen olan Michael Haneke de bunu istiyor zaten. Birleşmemiş Avrupanın öyküsünü anlatan Bilinmeyen Kod”, “Ölümcül Oyunlar, ve Bennynin Videosu adlı filmlerini ilgiyle, tedirginlikle izlemiştim. “Kurdun Günü de amansız bir film. Kaçırdığım bölümü daha sonra internetten izledim. Bir çift, sekiz - on yaşlarındaki çocukları ile orman içindeki evlerine geliyorlar. Ansızın büyük bir felaket yaşanmış, ortalık kıyamet sonrasına dönüşmüştür. Baba eve girer girmez içerdeki işgalcilerce vahşice öldürülür. Anne ile çocuklar dehşet içinde kaçarak, en yakın köye ulaşmaya çabalarlar. Her yanda korku ve şiddet egemendir. Bir süre sonra on beş yirmi kişinin sığınmış olduğu bir tren istasyonuna ulaşırlar ama burada da kargaşa ve açlık vardır. Onları daha iyi bir yere taşıyacağını umdukları gelmeyen bir treni bekleyen sığınmacılar soğuktan, şiddetten korunmaya çalışarak ellerinde kalan son malları bir lokma yiyecek ve suyla değiş tokuş etmektedirler.

\n

Haneke, filmde olası büyük bir afetin ya da bir ülkenin apansız içine düştüğü aşılmaz ekonomik bunalımın, refah toplumunu ani bir şokla nasıl çökertebileceğini, insanın temel ihtiyaçlarından yoksun kaldığında nasıl çaresizleşip bencilleşeceğini kasvetli bir atmosfer içinde sergiliyor. Toplumsal çözülme ve değer kayıplarından sarsıcı kareler sunuyor. Kamerasını hayatta kalabilmek için başkalarını hiçe sayan, barbarlaşan, kişiliğini, merhamet duygusunu yitiren insana çeviriyor.

\n

***

\n

Filmde öncelikle kurulu düzen, düşünce ve kabullerin ne kadar çabuk ters yüz olduğunu görüyoruz. Kişilerin tepkilerinin benzerliği insanın gelişmişlik düzeyini de eşitliyor. Otorite yokluğunda anarşinin öne çıkışı, güçlünün gücü eline alışı, güçsüzün ona boyun eğişi herhangi bir çöküşte zorbalığın hâkim olacağı korkusu yaratıyor. Bireyin tek başına bağımsız olamayacağı, birleşmenin gerekliliği vurgulanıyor. İstasyondaki herkes hiyerarşik düzen ve kurallara uygun davranmak zorunda. Yine yöneten biri, otoritenin çarkına sıkışıp kalan birey ve edilgen kılınmış topluma göndermeler var. Takaslık değeri olmayanların, olanların vicdanına mahkûm edilmesi ibret verici. Yılgın ve umutsuz insanın batıl düşünceye yaklaşma olgusu ise bir başka acı gerçeklik.

\n

Haneke, Kurdun Gününde, devlet yapısı ile toplumun sözde uyumlu işleyişinin bir aldatmacadan ibaret olduğunu ortaya koyarak yapıların oynaklığına işaret ediyor. Bu yapılar, hükmü elinde tutan ve sınırsız otorite ile topluma dikte eden iktidarlardır. Trenin gelişi ile belirsiz bir sona doğru çıkılacak yolculuk, hayatın yeniden var edileceği umudu veriyor olsa da sevmeyi, hatta nefreti unutmuş bir toplumda bu nasıl olacaktır? Yanıtı belli değil ama zaten Haneke de asıl amacının yaşadığımız dünyaya karşı -medyanın kütleştirdiği- duygu ve tepkilerimizi bilemek olduğunu ifade ediyor. Uğursuz bir öngörüden yola çıkarak insanın göremediğimiz gerçeğine eğilirken de sınırları zorluyor.

\n

***

\n

Le Temps du loup / 2003

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları