Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bu yara bandı tutmaz
Emekçilerde açılan yara derinde, iltihap kurutulmadan bu yara bandı iş görmez. Neden yazıma böyle bir giriş yaptığımı açıklamaya çalışayım: Asgari ücret 1 Ocak 2023’ten itibaren geçerli olmak üzere, yüzde 54.65 oranında artırılarak net 8 bin 506 lira olarak açıklandı ancak bu rakam, Türk-İş tarafından kasım ayında dört kişilik bir aile için açıklanan 7 bin 787 liralık açlık sınırını sadece 720 lira aşabildi. Aynı araştırmaya göre dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 25 bin 364 lira, kasım ayındaki mutfak enflasyonunun ise yüzde 137.38 olduğu açıklandı. TÜİK’in marifetli enflasyon rakamının (TÜFE) bile yıl sonunda yüzde 70’in üzerinde olacağı anlaşılıyor. Ayrıca açıklanan asgari ücretin 1 Ocak’tan itibaren geçerli olacağını dikkate alırsak (şubatta ödenecek), bu asgari ücretin ocak ayı için tespit edilecek açlık sınırının da altında kalacağını söyleyebilirim. Aynı olumsuz durumun, ocakta açıklanacak memur ve emekli maaşlarında da oluşacağı anlaşılıyor.
Bu noktada enflasyon oranındaki düşüşle ilgili yaratılan kafa karışıklığına da açıklık getirmekte yarar görüyorum: Ekim ayında yüzde 85.51 olan yıllık enflasyon oranı (TÜFE), kasımda yüzde 84.39’a düştü, bu rakam aralık ve ocak 2023’te de düşmeye devam edecek. Ancak bu durum fiyatların düşeceği anlamına gelmiyor. Çünkü 2021’inin aralık ayında yüzde 13.58, 2022’nin ocak ayında yüzde ise 11.10 olan aylık enflasyon oranlarının bu sefer yüzde 2 veya yüzde 3 civarında artması bekleniyor. Buna göre son 12 ayı kapsayan yıllık enflasyon oranı matematiksel olarak düşmüş görünecek ama mal ve hizmetlerin fiyatları yüzde 2 ya da yüzde 3 de olsa artmaya devam edecektir.
TÜRKİYE’DE YOKSULLUK DERİNLEŞMEYE DEVAM EDİYOR
Kaldı ki son aylardaki aylık fiyat düşüşlerinin önemli bir kısmı geniş halk kesimlerinin giderek daha fazla yoksullaşmasından yani talep daralmasından kaynaklanıyor. DİSK’in yaptırdığı araştırmaya göre; Türkiye’de çalışanların yarısı asgari ücret civarında bir ücret alıyor. Çalışan kadınların yüzde 60’ı asgari ücret ve altında ücret alırken, kayıt dışı çalışanların yüzde 84.7’si asgari ücret ve altında bir ücret alıyor. Şu anda dünyada en adaletsiz gelir dağılımına sahip dört ülkeden biriyiz, diğerleri Kosta Rika, Şili ve Meksika. Emekçiler aleyhine sürdürülen bu ekonomik modelin işleyişini, işgücünün milli gelirin yarattığı katma değerden aldığı payın, 2021’in üçüncü çeyreğinde yüzde 29.5’ten, 2022 üçüncü çeyreğinde yüzde 26.3’e düşmesinden de görüyoruz.
Üretim tarafında ise maliyet kaynaklı yüksek fiyat artışları henüz tam olarak tüketici fiyatlarına yansıtılmadığı görülüyor. Kasım ayı Y-ÜFE oranı yüzde 136.02, kasım ayı tarım ürünleri üretici fiyatı endeksi yüzde 169.45 düzeyinde oluşmuştur. Seçimden önce mart veya nisan gibi asgari ücrette bir artışa daha gidilebileceği söyleniyor. Ancak seçim kaynaklı bu ücret artışları, büyük işletmeler tarafından hem üretim maliyetlerine dahil edilecek hem de talep tarafındaki artıştan istifade edilerek, yansıtılamayan maliyet artışları da tüketicilere yansıtacaklardır. Dolayısıyla baz etkisi kalktıktan sonra aylık tüketici fiyatlarındaki artış hızının tekrar yükseleceğini düşünüyorum.
Öte yandan sigorta primleri dahil ücret artışlarını, elektrik, doğalgaz, kira maliyetlerini fiyatlarına yansıtamayan ve krediye erişim olanakları ortadan kalkan küçük işletmelerin çoğunu ise iflas riski bekliyor maalesef...
ENFLASYON MÜCADELE EDİLMEDEN EMEKÇİLERİN REEL GELİRLERİ ARTIRILAMAZ
Yüksek enflasyonist bir ortamda, gerçek anlamda enflasyonla mücadele edilmeden yapılan ücret artışları veya dağıtılan sosyal destekler, birkaç aylık rahatlama sağlasa bile daha yüksek fiyat artışları karşısında hep yetersiz kalacaklardır. 2022’nin başında 2 triyon lira olan Merkez Bankası’nın M1 para arzı, 2022’nin sonunda 3 triyon liraya yaklaşmıştır. Banknot matbaasını çalıştırarak yoksulluğu gidermek mümkün olsaydı ekonomiyi yönetmek çok kolay olurdu.
Türkiye ekonomisi içeride enflasyon ve yoksulluk kıskacındayken dışarıya karşı dış borç, faiz ve döviz ihtiyacı kısacına girmiş bulunuyor. Bir yıllık süre içinde ödenmesi veya yenilenmesi gereken 186.3 milyar dolarlık kısa vadeli dış borcumuz, finanse edilmesi gereken 50 milyar dolara yakın cari açığımız var, buna karşılık swap hariç Merkez Bankası’nın net rezervi eksi 49.44 milyar dolar. Dışarıdan para bulup günü kurtaran müflis tüccar gibi ülke olarak her tülü tavizi veren ve her varlığımızı satan bir noktaya doğru sürükleniyoruz...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama