Deprem Algı Operasyonu

01 Şubat 2020 Cumartesi

Depremi bile bir “algı operasyonu” olarak kullanıyorlar. Anlayın, o denli beter durumdalar.

Yaşadığımız felaketin ertesi günü yoldaydık ve önce FETÖ karargâhı, şimdi de AKP borazanı yapılan TRT’nin radyosunu dinliyorduk. 

Kadın sunucu, sanki bir bayram töreninden canlı yayın yapıyordu. Kurduğu her tümceyi “içimiz ışıyor”, “umudumuz yeşeriyor”, “hayata tutunuyoruz”, “sevince boğuluyoruz” diye bitiriyordu.

Dinleyen, kâğıt gibi olmuş enkazın altından herkesin canlı çıkarıldığını sanırdı. İşler tıkırındaydı, bakanlar görev başındaydı, dahası bizzat Cumhurbaşkanı oradaydı. Duruma el koymuşlardı. Canımız yanmıştı azıcık, o kadar. Reis; yaralarımızı okumuş, üflemiş, hiçbir şeyciğimiz kalmamıştı. Geçmişti her şey. Herkes mutlu ve mesuttu artık. 

Söyleşi yaptığı bilim insanı, “Biz Elazığ’da olası bir deprem konusunda yetkilileri uyardık, raporumuzu ilgili yerlere sunduk, belediyeye önerilerde bulunduk, ama sonuç alamadık” filan deyince sunucu, sözünü kesiyor ya reklama gidiyor ya da başka bir yere bağlanıyordu.

Olay yerindeki TRT muhabiri de, bir kazazedenin enkazdan çıkarıldığını anlatıyor, ama ölü olduğunu söylemekten özenle kaçınıyordu. “Şimdi ambulansa koydular, üzerine battaniye örttüler, hastaneye götürüyorlar, durumunun ne olduğunu göremiyoruz, bilemiyoruz, yetkililerden henüz bilgi alamadık” diye laf üzerine laf üretiyordu.

Reis oradayken, bir yurttaşın enkazdan ölü çıkarılması hiç uygun bir davranış değildi doğrusu...

Ampulü Söndürme Zamanı

Adalet ve Demokrasi Haftası’nda yurdu dolaştık, Uğur Mumcu’yu, Muammer Aksoy’u, Türkiye’nin öldürümlerle aramızdan alınmış birikimli aydınlarını, onların ilkelerini, yürekliliklerini ve bize bıraktıkları ödevleri yurttaşlarımızla paylaştık.

Halkın cesaretli, içten yerel önderleri ile tanıştık. ÇYDD, ADD, Cumhuriyetçi Kadınlar Derneği vb. birçok demokratik kitle örgütünün Cumhuriyeti ısrarla ve inançla sahiplendiğini gördük.

En önemlisi, yurttaşlarımızın üzerlerindeki karamsarlığı atarak, sinmişliği yırtarak; yeniden geleceği kurmak, ulus egemenliğini yerine oturtmak, halkçı yönetim dizgelerini sağlamak yolunda çok kararlı olduklarını gördük.

İnsanların gözündeki ışıltıyı yakaladık.


Tünelin ucunda ışık görünmüş... Yakındır, ampulü söndüreceğiz.

Anadolu Mektupları

Okurlardan gelen yakınmalar, yaşamın ta içine sızan yobazlığı, yalanı, dolanı, partizanlığı gün yüzüne çıkarıyor...

Bir baba sesleniyor:

“KPSS’de arkeoloji alanında Türkiye birincisi olan kızım, Müzeler Genel Müdürlüğü’ne alınmadı. Onun yerine Türkiye 68’incisi atandı.”

Bir eğitimci okullardaki durumu anlatıyor:

Yandaş vakıfların değerler eğitimi altında verdikleri eğitimlere katılan bir öğrenci ile görüşüyordum. Atatürk’ü sevmediğini söyledi. Nedenini öğrenmek istedim. Çocuk öğretilenleri dillendirdi: Asıl Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda ölmüş. Onun yerine başkası geçmiş. O gavurun biriymiş, memleketi dinsiz yapmış.”

Bir yurttaş tanıklığını aktarıyor:

“Elazığ ve Malatya’da deprem olduğu günlerde, AKP’li belediyelerin egemen olduğu Orta Anadolu kentlerinde reklam panolarına büyük büyük duyurular asıldı. Duyurularda, İHH ve Sadakataşı adlı kuruluşlar İdlib’e acil yardım çağrısı yapıyor ve para topluyorlar.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ekonomist Aile 21 Eylül 2024

Günün Köşe Yazıları