Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Gazeteci suç işlemez

26 Ocak 2012 Perşembe

Gazetelerde okudum, bilmiyorum hangi arkadaş, devleti boş yere masrafa sokuyorlar. Biz bir kere suç işlemeyiz, bu bir. Kolay kolay işlemeyiz. Şimdi bandı alacaklar bir para, arkadaşı görevlendiriyorlar bir masraf, sonra kaç gün bunları dinleyecekler, hukukçulara dinletecekler. Şimdi biz de biraz hukuk fakültesini bitirdik. Anlıyoruz, suç işlemiyoruz. Şimdi ne olacak? Haydiİşin içinden çıkamayacaklar, savcı Sulhi Dönmezere başvuracaklar, İstanbulda. Peki bunlar üçü birden diyecek ki suç vardır. Biz itiraz edeceğiz, üç bilirkişi daha seçilecek, yoktur diyecek. Mahkemeye gideceğiz, mahkemeden beraat ya da mahkûmiyet alacağız, Yargıtaya gidecek. Niye bu kadar devleti meşgul ediyorsunuz? Eğer biz Türkiyede suç işlemiş olsak, bugüne kadar müebbet hapse mahkûm olur 8 kere idam edilirdik. E biz biraz hukuku biliyoruz. Niçin suç işleyelim durup dururken? Bazı sözcükler vardır, örneğin hükümetderseniz suçtur, iktidarderseniz sosyolojik anlamı vardır, suç değildir. Biz bunu bildiğimiz için suç işlemeden suç işleriz. Yasaları biliyoruz, Mussoliniyi daha yakından tanıyoruz, yasalar belli. Devlet bütün gücünü Uğur Mumcuyla Ali Sirmen telefonda ne konuşuyorlar, bunu izlemek yerine gitsinler Güneydoğuda halk bir kıyımla karşı karşıya. Kanlı çetelere teslim edilmiş halk. Benim telefonumu dinleyeceğine yıllarca, Abuzer Uğurlunun telefonunu dinleseydi

Molla bozuntusu KİM?

Efendim, gerçekten biz suç işlemeyiz. Herkesin bir hüneri var. Biz suç işlemeyiz, mümkün değildir. Şimdi dilekçe davasında hep beraber sıralandık oraya. Dilekçeye imza atanlar arasında Hıfzı Veldet Velidedeoğlu var. Türkiyede bütün hukukçuların babası. Yani o suç işleyecek ve savcı da bunu fark edecek. Olmaz böyle şey, mantığa aykırı. DGMde savcılık yapmış, yargıçlık yapmış, askeri yargıçlık yapmış albaylar, bu bildireye imza atacaklar, suç olacak, olmaz. Ben size devletin nelerle uğraştığını anlatmak için, başımdan geçen bir olayı anlatayım. Ben bir tarihte avukattım, İlhan Selçuk da yine Cumhuriyet gazetesi yazarı. 1965’te İlhan Selçuk bir yazı yazıyor. O tarihte 1961 Anayasası yürürlükte, bugünün hürriyet kahramanı Süleyman Demirel de henüz başbakan olmuş. Tartışma şu: Anayasa sosyalizme açık mıdır kapalı mıdır? Tabii Süleyman Demirel inşaat şantiyesi sandığı için kapalıdırdiyor. Alparslan Türkeş ve Cevdet Sunay dakapalıdırdiyorlar. İlhan Selçuk da bir yazı yazmış. Diyor ki Bir molla bozuntusu da çıkar, anayasa sosyalizme kapalıdırder.Bunun üzerine derhal İstanbul Cumhuriyet Savcılığı dava açıyor İlhan Selçuk hakkında. Cumhurbaşkanına hakaret”, 158’inci madde. Tam iddianamesini düzenleyecek savcı, Süleyman Demirel avukatı Osman Ercan aracılığıyla dilekçe veriyor, İlhan Selçuk bana hakaret etmiştir,molla bozuntusubenimdiyor. Savcı şaşırıyor, bilirkişi demiş ki cumhurbaşkanına hakaret.Tekrar bilirkişiye başvuruyor, Başbakan böyle diyor, ne yapacağızdiye. Efendim, hem Cumhurbaşkanına hakaret hem Başbakana hakarettirdiyor bilirkişi. Savcı ne yapsın, Cumhurbaşkanına hakaretten mahkûmiyete, Başbakana hakaretten beraatına karar verilmesini istiyor. Mahkeme tam tersine karar veriyor, Başbakana hakaretten mahkum ediyor, Cumhurbaşkanına hakaretten beraatına karar veriyor. Ben o aşamada avukat olarak devreye girdim, Yargıtay dilekçesini yazıyorum. Madde şöyle: Bir hakaret açıksa yapılmazsa”, mesela ekonominin Napolyonudesem, kim? Yani onun gibi bir şey. Kime yöneldiği açıkça belli olacak. Ben dedim ki, Bir kere bir molla bozuntusudendiğine göre bu iki molla bozuntusudeğil.Neyse, sonunda beraat

Önce ABD’ye git zayıfla

Bazı kavramlar var ki artık sağcı kavram solcu kavram gibi anlaşılacak neredeyse. Örneğin anavatan. Anavatandaş kim? Turgut Özal, Korkut Özal, Bozkurt Özal, Efe Özal, Zeynep Özal, Semra Özal. Biz de üvey. Nasıl öz evlat olunuyor? Şöyle olunuyor: Önce Amerikaya gideceksiniz, zayıflayacaksınız. Şimdi Ali Sirmen arkadaşım diyalektik dedi. Diyalektik, sözcük olarak solcu bir sözcük. Niye stratejik demiyor? Sağcı bir sözcük. Orada taktik, stratejik birtakım eğitimlerden geçiyor, yani kilosu düşüyor, o anlamda. Ve geliyor Türkiyeye, başbakan da oluyor. Başbakan oluyor, ertesi gün bir kararname çıkarıyor. Daha hükümet güvenoyu almamış, daha bakanlar çikolatalarını açmamışlar. 14 Kasım, 16 Kasım günkü Resmi Gazeteyi okuyun. Arap finans kuruluşlarına resmi olanak sağlayan kararname. Yani kim, kardeşi Korkut Özala para olanakları sağlıyor, o kadar. Bunlar efendim, anavatandaş. Anavatan Partisinin genel sekreteri hodri meydanbakışlı Mustafa Taşar, o da bir tesadüf. Oradan 80 milyon, oradan 122 milyon kaldırıp gidiyor. Ara bul kardeşini. Onlar da tabii yarın iktidardan düşünceNamerdim kendim için bir şey istersemdiyecekler. Bunlar hep başkaları için isterler. Süleyman Demirel yeğeni için istiyor, kendisi için istemiyor, kardeşi için istiyor. Özal da kardeşi için istiyor, kendisi için istemiyor. Bu kadar açık. Şimdi üvey vatandaş kim? İşçi, köylü, memur, aydın. Öz vatandaşlar da anavatandaşlar da bunlar. Peki bu anavatandaşların marifetleri nedir başka? Örneğin Iraktan petrol alacağız değil mi, petrolü karayoluyla kim taşıyacak? Korkut Özal taşıyacak. Peki kim karar verecek buna? Ağabey Özal, Turgut Özal karar verecek. Peki bundan fon kesilip kesilmemesine kim karar verecek? Bozkurt Özal karar verecek. Bozkurt Özal kim? Devlet Planlama Teşkilatının başındaki bir adam, yani kardeş. Türkiye Cumhuriyeti bugün aslında çok partili bir saltanat düzeni içersindedir. Sultan hanımlar var, prensler, prensesler var. Davullar zurnalar her şey var.

Bunların hiçbiri sınıf tahakkümü kurmazlar. Bunlar hep barıştan yanadırlar, bunlar demokrasiden yanadırlar ama ne tesadüfse ailecek hep zengin olurlar. Turgut Özal, Korkut Özal, Malatyalı yoksul bir ailenin çocuğu ikisi de. Bugün zenginler. Bize herhalde aritmetiği iyi öğretmediler; anlamıyorum ben, bu kadar yılda nasıl zengin olunur? Bu mobilya prensi Yahya Demirel konusunda da ben hiç anlayamamıştım, nasıl böyle zengin oluyorlar? Demek ki bu düzen aslında birtakım ayrıcalıklara dayanan bir düzendir ve birtakım yasalar getirmişlerdir, anayasa getirmişlerdir, ceza yasası getirmişlerdir. Ceza yasası da biliyorsunuz, Mussoliniden kalma bir yasadır, Mussolininin aziz hatırasına hürmeten tutuyoruz biz ceza yasasını. Nedir orada, efendim işte sosyal sınıflar veya başbakana hakaret, cumhurbaşkanına hakaret. Oradaki krala hakaret maddesiyle aynı, orada kral naibine hakaret, bizde cumhurbaşkanına hakaret.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları