İki Kurultay Karşılaştırması

01 Ağustos 2020 Cumartesi

Son CHP Kurultayı’nda “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nin kabul edilme süreci şöyle gelişti:

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, kurultaydan önce genel merkezce hazırlandığı anlaşılan ve kitapçık olarak basılmış beyannameyi, kurultayda yaptığı uzun açış konuşmasından sonra okudu. Bu metnin kabul edilmesini istedi. Üstünde herhangi bir görüşme olmadan beyanname delegelerce kabul edildi.

Şimdi, bundan 61 yıl önce, DP’nin baskıcı, antidemokratik ve Cumhuriyeti kemiren iktidarının en azgın döneminde, CHP’nin 1959’da yapılan 14. kurultayına gidelim:

Kurultay, Genel Başkan İsmet İnönü’nün kısa konuşmasıyla açılıyor. Ardından Genel Sekreter Kasım Gülek kürsüye geliyor ve parti meclisi tarafından hazırlanan ve gerek parti, gerekse Türkiye’nin durumuna ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı raporu okuyor. Delegeler, söz alarak rapor üzerindeki eleştirilerini dile getiriyorlar. Kıbrıs sorunundan Türkçe kullanımına, Doğu kalkınmasından basın üzerindeki baskılara, Ulus gazetesinin yetersizliğinden partinin iktidara hazır olmamasına değin birçok konuyu ele alıyor, raporda eksik gördükleri konularda önergeler veriyorlar. Daha sonra Genel Sekreter yeniden söz alarak, eleştirileri yanıtlamakla kalmıyor, özeleştiri de yapıyor.

Kurultayda ayrıca delegelerin oylarıyla, yine delegelerin arasından seçilen üyelerin oluşturduğu çeşitli komisyonlar oylanarak görevlendiriliyor.

Bu komisyonların en önemlisi “Ana Davalar Komisyonu.

Başkanlığını Erzurum delegesi Cevat Dursunoğlu’nun yaptığı; İstanbul delegesi Mümin Küley, Aydın delegesi Turan Güneş, Burdur delegesi Coşkun Kırca ve İzmir delegesi Halûk Faralyalı’dan oluşan Ana Davalar Komisyonu, siyasi tarihimize 1961 Anayasası’nın temelini oluşturan ilkeler metni olarak geçen “İlk Hedefler Beyannamesi”ni kurultay sürerken kaleme alıyorlar. Komisyonda hazırlanan beyanname, Coşkun Kırca tarafından kurultaya ayrıntılarıyla sunuluyor.

Komisyon sözcüsü Turan Güneş’in beyannameyi delegelere bir kez daha okuması sırasında kurultay başkanı Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu ve delegeler ayağa kalkıyor. Beyanname, alkışlar arasında oya sunulup kabul ediliyor ve hep birlikte “Dağ Başını Duman Almış” marşı söyleniyor.

Anayasa Mahkemesi’nden grev hakkına, yargının bağımsızlığından seçim güvenliğine, temel hak ve özgürlüklerden senato kurulmasına değin, sonradan 1961 Anayasası’nda yer alacak birçok öneri ve ilkenin yer aldığı beyannamenin öngördükleri konusunda gerekli yasa tasarılarını hazırlamak üzere parti içinde komisyonlar da kuruluyor.

Bütün bu gelişmeleri, aynı zamanda Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Lozan kahramanı, eski Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, genel başkan olarak delegelerin arasında ciddiyetle izliyor, eleştirileri dinliyor, notlar alıyor.

Nasıl ama?

Yarım yüzyılı aşan bir süreçte, demokratik yöntemleri içine sindirme, kullanma ve uygulama konusunda nereden nereye geldiğimizi gösteren çarpıcı bir örnek değil mi?

Aklını Yitiren Ülke

Diyanet İşleri Başkanı Atatürk’e lanet okur, resmi üniformalı Genelkurmay Başkanı tarikat üyeleriyle camide fotoğraf çektirir, Saray’dakinin oğlu abeceye karşı çıkar.

Uygarlık adına yola çıkmış bir ülke, aklını peynir ekmekle yerken büyük çoğunluk seyretmekle yetiniyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları