Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kadınları duyun

09 Kasım 2013 Cumartesi

Kadınları duyun
Cumhuriyet Kadınları Derneği, Anadolu Kadın Hareketi, Kadın Dernekleri Federasyonu, Alevi Kadınlar Derneği ve Ankara Kültür Merkezi’nin yaptığı ortak açıklama, ülkeyi dönüştürme projesine katkı sağlama görevini üstlenmiş medya tarafından hiç görülmedi. Kadınlar, inadına diyorlardı ki: “Yaşamın din kurallarına göre değil, dünya gereklerine göre, akla ve bilime uygun olarak düzenlendiği çağdaş toplumlarda kadın, cinsel bir meta değil, insandır. Erkek cinsiyetiyle eşittir. Onun bir kimliği ve kişiliği vardır. Cumhuriyet hukuku da cinsler arası eşitlik gibi bireyler arasında da dil, din, ırk, etnik köken vb. tüm alanlarda eşitliği sağlamayı hedef almıştır. Türban, kamuda bu eşitliği bozar. Bireyler arasına inançlara göre, barikatlar kurar. Kamuda ve dolayısıyla en önemli kurum olan TBMM’de bireyler, temsilcilerinin kendileri için eşit hizmet sunduklarının bilincinde olmak isterler.”

Muhtıra istedin mi?
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman konuştu. “Bana cezaevindeki subaylar saldırıyor, ama ben ne bu işlere girdim, ne de haberim vardı” demeye getiriyor.
Yalman’ın süreç boyunca takındığı tutuma içerideki, dışarıdaki tüm TSK üyeleri tanıktır. Kendisi kitap yazacakmış. Bir tek soruya yanıt versin yeter. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ifadesinden türettiğimiz soru şu:
“AKP’ye muhtıra verilmesini istedi mi, istemedi mi?”
Aytaç Yalman bu soruya yanıt vermediği sürece, önce 9 Martçı, sonra 12 Martçı olan Faruk Gürler’e benzetilmekten kurtulamaz.

Hatice’ye Bakanlar
Şu söyleme safça inananlar var:
Efendim, kadın milletvekillerinin türbana girmesi AKP’nin seçim taktiğiymiş, CHP yönetiminin tutumu bu taktiği yerle bir etmiş, AKP’liler bozum olmuş...
CHP yönetimi de adeta sevinçten uçuyor, bir göbek atmadığı kaldı: Yok, parlamentoda tarih yazmışlarmış, yok AKP’yi bozguna uğratmışlarmış...
Hatice’ye değil, neticeye bakacaksın.
Sonuçta ne oldu? AKP, istediğini yaptı, türbanı Meclis’e soktu, şimdi de öğrenci evlerine yasak koyma peşinde.
Kim kazandı? AKP.
Kim kaybetti? Aydınlanmadan, insan haklarından, özgürlükten, eşitlikten ve uygarlıktan yana olanlar...

Çelişki
Ahmet Davutoğlu, 1998 - 2002 yıllarında, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademileri’nde misafir öğretim üyesi olarak ders vermişti.
Davutoğlu’nun ders verdiği dönem içerisinde İbrahim Fırtına Harp Akademileri Komutanı, Hayri Güner Harp Akademileri Kurmay Başkanı, Korcan Polatsu Hava Akademisi Komutanı, Rıfkı Durusoy da Silahlı Kuvvetler Akademisi komutanıydı.
Davutoğlu’nun bakanı olduğu AKP iktidarında (Fırtına 20 yıl, Güner 16 yıl, Polatsu 18 yıl, Rıfkı Durusoy da 16 yıl) “hükümeti devirmek için gizli örgüt kurdukları” gerekçesiyle hapse çarptırılan bu kadronun, geçmişte Davutoğlu’na ders verdirecek kadar güvenmeleri; Davutoğlu’nun da onların güvenine uygun karşılık vermiş olması ne yaman çelişkidir doğrusu...

Ayıp
Kız ile erkek öğrenciler aynı evde kalamazmış.
Bunu “Türkiye’yi normalleştirme paketi” içinde değerlendiriyorlar.
Normal; çünkü okulda, pansiyonda, yurtta, cemaat evinde, siyasette hep erkek erkeğe yaşamışlar.

Zamanı geldi
Kuruluş amacı “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak” olan Rabıta’nın Hatay’daki pansiyonlarda Suriyeli muhaliflere destek olmasına şaşmamalı.
Çünkü bugün Türkiye, “İslamcı Eylem Örgütleri Dünya Rehberi”ne göre Rabıta ile bağlantısı olan “Milli Türk Talebe Birliği”nden yetişenlerce yönetiliyor. Ve onlar, Milli Selamet Partili Devlet Bakanı Hasan Aksay’ın da Türkiye adına katıldığı, 1976’da Pakistan’da yapılan ve Rabıta tarafından düzenlenen Uluslararası Seraat Kongresi’nin aldığı kararları bir bir uygulamaya geçiriyorlar:
“- Kongreye katılan taraflar, İslami öğretiyi ilkokuldan üniversite seviyesine kadar ders olarak okutmalıdırlar. (Bakınız; 4+4+4 yasası)
- Bütün İslam ülkelerinde azami sayıda İslam öğretileri enstitüleri kurulmalı ve enstitüler İslami çalışmalar yapmalıdırlar. (Bakınız; ilahiyat fakülteleri.)
- İslami ahlak ve değerlerin propagandasına özel bir dikkat sarf edilmelidir. (Bakınız; İçki yasağı, üç çocuk önerisi, ‘Dinin emrini yerine getiriyoruz’, ‘Danıştay’a değil, ulemaya soralım’, ‘Kız-erkek aynı evde kalamaz’ açıklamaları.)
- Bütün daire ve işyerlerinde mescit açılmalıdır. (Bakınız; Çankaya Köşkü’nden tutun TBMM’ye, Başbakanlık’tan tutun tüm resmi dairelere kadar açılan mescitler.)
Rabıta’nın 1976’da aldığı son bir karar var ki, o da Türkiye’deki gelinen son aşamayı gösteriyor:
“Dünyadaki kadınlar İslami yasaklara uymalıdır.”
Rabıta doğrusunu söylüyor: Türban, bir özgürlük değil, bir yasak...
Hâlâ ayrımında olmayanlar var, ama kadınlar için kapanma aşamasına gelmiş bulunuyoruz.

Tüccar
Siyasi bezirgânlık:
“Hanımefendi, laiklik üstünüze, başınıza pek uymadı. Yerine pantolon verelim...”    



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları