Öngörüsüzlüğün Yarattığı Boşluk

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Siyasetin genel durumuna bakıp bir gelecek tasarımı yapabiliyor muyuz?

Bir düşünüş tutarlılığı, çizgisi, tutumu görebiliyor muyuz?

Örneğin, 1960’lı yıllarda “ortanın solu” diye başlayıp daha sonra “demokratik sol”a evrilen bir öngörüye tanık olunuyor mu?

Yurttaşlara ve  gençlere içtenlikle “Bu düzen değişmelidir” gibi üç sözcükten oluşan çarpıcı ve kararlı bir gelecek beklentisi sunan var mı?

“Ortanın solu” ve “demokratik sol”u anlatmak üzere sanattan siyasete birçok alandan yetkin yazılara yer veren Özgür İnsan dergisine benzer bir yayın organı çıkıyor mu?

“Ulusal petrol davası”, “İşçiye ücretli tatil, ev”, “Toprak işleyenin, su kullananın” gibi üzerinde çalışılmış, altı doldurulmuş bir sıyrılış, kurtuluş dizgesi sunan hazırlıktan söz edilebiliyor mu?

Bunca yoksulluğa ve talana karşı “vurguna, soyguna, sömürüye” karşı somut çareler üreten bir önderlik bulunuyor mu?

Geçmişte olduğu gibi “Devlete de servete de kul olmayacağız” demek yerine “kul hakkı”nı dile getirenlere rastlanmıyor mu?

Mehmet Ali Aybar gibi, Atatürk’ün “Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir” değerlendirmesini kendisine hedef seçmiş bir sosyalist siyasetçi gözüküyor mu ortalıkta? 

Bağımsızlığı, kamusal kalkınmayı, ulusal güce ve birikime dayalı ekonomiyi düşleyen bir siyasi programı harekete geçirmekte kararlı olan kadrolar çıkmış gözüküyor mu?

Bu soruların olumsuz yanıtlandığı bugünkü ortamda; siyasetçilerin çoğunluğunun asgari ücretin 10 katı maaş almanın mutluluk ve rahatlığı içinde, yeni dünya düzeninin öngördüğü küresel dayatmalar çerçevesini aşmayan lafazanlıklarla gün geçirdiklerine tanık olunuyor.

Bu yüzden seçmen, hem düşünsel öğreti hem de iç yapılanma açısından birbirine benzeyen siyasi partiler arasında seçim yapmakta zorlanıyor, dolayısıyla demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yaşama geçirilmesi de giderek zorlaşıyor.

Asıl aşılması gereken sıkıntı budur.

KAYGILARIN SONUCU

Geçen hafta bu köşede yayımlanan topluma bayatlamış, yıpranmış dayatmalar değil; dürüstçe, yiğitçe, akıllıca sunulacak diri çözümler gerektiğine ilişkin yazımız üzerine Cumhuriyet okuru ekonomist Sıtkı Ergüney’den mektup geldi. Kaygılarını dile getirmiş:

“Bunca çöküşe rağmen Erdoğan’ın seçmen desteği yüzde 47, AKP’nin ise 22! Demek ki ortada bir ‘paradoks’ var. AKP’yi yöneten kişinin desteği partisinin iki katından fazla. Bunun pratikteki anlamı, ‘Düzeltirse Erdoğan düzeltir’ değil midir? Seçmenin yüzde 47’si böyle düşünüyor demek yanlış mı olur?

6’lı masa; hiçbir işlevi, saygınlığı kalmayan YSK, HSYK, TÜİK, YÖK, Diyanet İşleri, üniversite özerkliğindeki tükeniş hakkında radikal, somut görüş, öneriler açıklayabildi mi?

Enflasyon, hayat pahalılığı, stagflasyon; çarpık ekonomik düzenin, modelin, gelir dağılımındaki dengesizliğin, yanlış belirlenen önceliklerin sonucudur. 6’lı masa sonuca odaklanmak yerine nedenleri ortaya koyarak örneğin; gelir dağılımının iyileştirilmesi için nasıl bir vergi politikası öngörüyor? Türkiye’de dolaylı ve doğrudan vergilerden kaynaklanan toplam vergi yükünün adaletli hale getirilebilmesi için öngörülen vergi politikasının ana hatları nelerdir? 

Sonuç olarak, ikinci bir ‘Ekmeleddin’ vakası yaşanmasından endişe ediyorum. Umarım, ‘tıpış tıpış’ gitmeyiz!”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları