Sosyolojik Helalleşme

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Gözüpekliği nedeniyle özgürlük nedir bilmeyen saldırganlarca sürekli hedefe alınan değerli yazarımız Zülâl Kalkandelen geçen günlerde, yazısında, CHP İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın bir konuşmasına yer verdi.

Aydoğan tekke ve zaviyelerin kapatılması ile ilgili Devrim Yasası’na gönderme yapıp demiş ki: “Eğer kanunlar kadükleşmişse, sosyolojik yapı başka yerlere gelmişse oraları da çok kaşımamak lazım.”

Yani?

Aydoğan’a göre, sosyolojik yapı; tekkeleri, zaviyeleri, tarikatları, cemaatleri, şeyhleri, şıhları, hocaefendileri istiyor: Öyleyse bırakalım yapsınlar, bırakalım geçsinler...

Madem tepemizdeler, tepemizden inmesinler, ensemizde boza pişirsinler. Medreseler açsınlar, küçücük çocukları hem istismar etsinler hem de safsatalara boğsunlar. Anayasasında “laik” yazan devlete sızsınlar, kamu görevlerini, bakanlıkları kendi cemaatlerine göre paylaşsınlar. Yargıyı ele geçirsinler, tarikatlarına boyun eğmeyenleri içeri atsınlar. Orduyu kendilerine göre yapılandırsınlar, işlerine geldiğinde darbe yapsınlar.

Turan Aydoğan, Türkiye’nin aydınlanma ocağı Köy Enstitülerinden mezun olmuş bir babanın oğlu, Cumhuriyeti kurmuş partinin de milletvekili. Bu konumunu bile bile AKP’nin cemaatler, tekkeler, zaviyeler, cemaatlerle bir olup 21 yıldır kurguladığı karşıdevrim ortamını “sosyolojik yapı” diye tanımlıyor!

İşte buna özetle “helalleşme” diyorlar.

İçeride çürütülen subayların yakınlarının geçen hafta Anayasa Mahkemesi önünde yaptıkları eylemde helalleşme söylemini eleştiren bir yurttaşa CHP’li Tuncay Özkan, “Biz zalimle helalleşmiyoruz” karşılığını verdi. 

Hangisi doğru?

Turan Aydoğan’ın dediği mi, Tuncay Özkan’ın dediği mi?

Türkiye’de uygarlığı, çağdaşlığı, demokrasiyi, özgürlüğü, aklı ve bilimi savunanlar yıllardır zalimliğe uğruyorlar. Üstelik sırtını tarikatlara ve cemaatlere dayayan zalimlik, her geçen gün artıyor.

CHP, tüm baskı ve zalimliklere karşın kendisini desteklemeye devam eden sosyolojik yapının yanında olduğunu kesin çizgilerle belirlemek zorundadır.

Bu kesimin Atatürk’ün partisinin kadükleştirilmesine izin vermeyeceği de sosyolojik bir gerçekliktir.

BAĞNAZ TAKINTILILAR

Atatürk Orman Çiftliği’ni adıyla sanıyla kazımaya karar vermişler. Millet bahçesi yapacaklarmış.

Orası zaten AKP gelene kadar halkın bahçesiydi. Çorak, balçık o alan cennete çevrilip Atatürk tarafından ulusuna bağışlanmıştı.

Cumhuriyet kemiricileri, meşruti monarşi bulamacını Türkiye’nin başına bir kara örtü gibi geçirmeye karar verince halkın çiftliğinin orta yerine, 20 binin üzerinde ağaç kesilerek, Atatürk’ün vasiyeti ve hukuk çiğnenerek kaçak Saray dikildi ve orası halife sultan özentiliğine terk edildi.

AKP’nin orman müdürü diye atadıkları birileri, orman çiftliğinden Atatürk’ün adının silinmesine karşı çıkan Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticilerine “Bir isme mi takıldınız?” demişler.

Bu sözü söyleyenlerden Ankara Orman Bölge Müdürü Veysel Kodalak’ın, kilit noktalardaki hemen hemen her AKP bürokratı gibi imam hatip lisesi (Trabzon) mezunu olduğunu belirtip anımsatalım:

Atatürk, evrensel anlamda bilinçlere kazınmıştır. Onun onurlu yerini yok saymak; adı önemsiz, bağnaz takıntılıların harcı değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları