Şükür

11 Nisan 2020 Cumartesi

Bir iktidar, insanların çaresizliğine, yoksulluk ve yoksunluğuna nasıl bu denli kayıtsız kalabilir diye düşünenler için...

Siyasal İslamcılar dünyaya farklı bakarlar:

Osmanlı medreselerinde okutulan “Delail-i Hayrat (Hayır Kanıtları) Şerhi”ne göre, “Müslüman biri, dünya nimetlerinde sıkıntıya uğrasa, fakirliği artsa, gücü azalsa, türlü hastalıklara uğrasa, halk arasında hakir (değersiz) ve zelil olsa (aşağılansa), onlara itibar etmeyip asla kendine gam (üzüntü) getirmez, aksine ‘Ben iman nuru ile nurluyum, şerefliyim’ diyerek şükür duymalıdır.” (Menemen ve Kubilay Olayı, Osman Selim Kocahanoğlu)

Siyasal İslamcıların yönetim kadrosu, dünya nimetlerinde hiç sıkıntıya uğramaz, gücü azalmaz, fakirleşmez, hastalıklarla uğraşmaz...

Durumuna hep şükredecek olan yönetilen ümmettir.

Rizeli Recep Reis’in Öyküsü

Arkadaşımız Mustafa Çakır, kayyıma devredilmiş olan Türk Hava Kurumu’nun (THK) uçaklarının ardından 7 taşınmazının daha satışa çıkarıldığını duyurdu gazetemizden.

Recep Reis (oturan), Rizeli Kuvayi Milliyeciler ile. Sağ baştan ikinci, Sakarya Meydan Savaşı’nda şehit düşen, benim de büyük dayım olan Süleyman Asaf Bey’dir.

THK, AKP tarafından, diğer Cumhuriyet kurumları gibi çürütülmek, yok edilmek isteniyor.

THK’nin önemini, değerini, işlevini, geçmişini; saraydan oraya buraya emir verenlerin bilmesi zor.

İşte size THK ile ilgili bir öykü:

İpsiz Recep (Recep Reis), kurduğu çete ile Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya silah ve malzeme kaçırılması, sivil aydınların ve subayların Ankara’ya ulaştırılması, eşkıya ayaklanmalarının bastırılmasındaki yararlılıkları ile Kuvayi Milliye tarihine geçen bir Rizeli kahraman kaptandır.

Bu yararlılıklarından dolayı Atatürk, kurtuluş sonrası Recep Reis’e 250 lira maaş bağlar.

Paraya önem vermeyen Recep Reis, maaşını yeni kurulmuş olan Tayyare Cemiyeti’ne (şimdiki Türk Hava Kurumu) bağışlar. (İpsiz Recep, Ergun Hiçyılmaz)

Çünkü, reislik böyle davranmayı gerektirir.

Durup Düşüneceksin

Tekâlif-i Milliye derken, bir durup düşüneceksin.

Kolay değil...

Saltanat ve hilafetin ilmiği boynundayken, üç kuruş, beş para ve lastiğine paçavra doldurulmuş tekerlekli araba ile Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara derken bağımsızlığın ateşini yakacaksın.

Osmanlı paşalığından ayrıldığında, sivil giysin olmadığı için Sivas Valisi’nin kullanılmış jaketatayını giyeceksin.

Kurtuluş Savaşı’nı küçücük istasyon odasından yöneteceksin, Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak bir bağ evini kullanacaksın!

Elde yok, avuçta yokken bağımsızlık için halkına Tekâlif-i Milliye ile yaslanacaksın. Kurtuluş Savaşı’nda kurmay subay olan Cevdet Kerim İncedayı anlatıyor:

Tebliğimizden 24 saat sonra 250 kağnı gelmiş bulunuyordu. Bazıları, öküzleri olmadığından kağnılara ineklerini koşmuşlardı. Kağnıları getirenlerin bir kısmı çocuk ve ihtiyar, çoğu da kadınlardı. Tümen komutanı, düzlükte sıralananları teftiş ederken, uzun övendireleriyle sevgili hayvanlarının başlarında dizilen kadınlara, erkeklerinin niçin gelmediklerini sordu. Kadınların verdikleri cevap şuydu:

- Erkeklerimiz askerdedir. Emrinize biz geldik. Böyle bir günde bize bu kadarcık iş düşmesin mi?

Bunların çoğu, harap olmuş köylerinde çocuklarını komşularına teslim etmişlerdi.” (Tek Adam, Şevket Süreyya Aydemir)

Bir kez daha yinelemek gerek: Tekâlif-i Milliye derken, durup düşüneceksin...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları