Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Törendeki Ayrıntı

20 Eylül 2014 Cumartesi

Törendeki Ayrıntı
Hafta başında Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı ile üç ayrı görüşmeden sonra, PKK ile pazarlıktan haberi olmadıklarını bir daha söyleyemeyeceğini dillendirdi ya... Arkadaşımız Barkın Şık’ın 31 Ağustos’ta yayımlanan haberini anımsadık:
Şık’ın, Kara Harp Okulu 165. dönem mezunlarının kılıç kuşandığı tören ile ilgili haberinde küçük, ama çok önemli bir ayrıntı vardı. Dönem birincisi Piyade Teğmen Furkan Özel, törendeki konuşmasında, 20 Ağustos’ta Van’ın Saray ilçesinde PKK pususunda şehit düşen Teğmen Emre As’ın adını dillendirerek, Harbiye’deki bir diploma töreninde ilk kez somut bir olayla şehit anması yapmıştı.
İşte Genelkurmay Başkanı, PKK ile pazarlığa gönderme ile “Sürece ilişkin yol haritasını bilmiyoruz” diye özetlenen sözlerini, bu törenden yalnızca birkaç saat sonra söylemişti.
Belki de, zevahiri kurtarmak için...

Doğum
İlk Çekiç Güç, Körfez Savaşı’nı bahane ederek Kürdistan’ı oluşturmak için bölgenin rahmine tohum atma işlemiydi.
Öyl
e anlaşılıyor ki, Çekiç Güç yeniden görevlendirilecek ve bölgede Ali kıran baş kesen haline gelen IŞİD belası öne sürülerek bu kez bir doğum gerçekleştirilecek. Irak’ın kuzeyindeki mandater çocuğa, Türkiye ve Suriye’den kardeş gelecek!

O Fotoğraf
Abdülkerim Çay, Cengiz Aktürk, Muaz Kadı, Bilal Erdoğan ve Usame Kutub’un birlikte objektife gülümsedikleri fotoğraf, bu yıl içinde gazetelerde ve sosyal medyada yer almıştı.
Abdülkerim Çay; Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nda, Kalkınma Ajanslarıyla İşbirliği Daire Başkanı’ydı.
Cengiz Aktürk, AKP’ye yakın işadamıydı.
Muaz Kadı; Recep Tayyip Erdoğan’ın “Aile dostumuzdur, ne var bunda” diyerek savunduğu, BM Güvenlik Konseyi’nin “El Kaide ve Taliban mensubu olan ya da bu örgütlerle bağlantılı kişiler ve kurumlar” listesine alındığı için Türkiye tarafından da önce para ve malları dondurulan, ancak bu karar daha sonra AKP iktidarınca kaldırılan Yasin el Kadı’nın oğluydu.
Bilal Erdoğan, Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyunun artık çok yakından tanıdığı oğluydu...
Usame Kutup da, Mısır’da Müslüman Kardeşler (İhvan) örgütünü kuranlardan Seyyid Kutup’un küçük kardeşi Muhammed Kutup’un oğluydu. Yine gazeteler ve sosyal medyadaki haberlere bakılırsa, objektife gülen bu 5 kişi hem birbiriyle sıkı fıkı arkadaştı, hem de ortak birtakım işler yapıyorlardı. Bir tür Müslüman kardeşliği içindeydiler yani...
Şimdi, öyle mi olur, şöyle mi olur diye tartışmanın hiçbir anlamı yok: Müslüman Kardeşler örgütü yöneticilerini Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni Türkiyesi bağrına basmayacak da, kim basacak?

Kuşak Derken
“78 kuşağı”, 68’den öykünerek yaratılmış zorlama bir tanımdı, ama o tanımı yakalarına bir popüler simge gibi takmakta ısrarcı olanlar vardı. Tıpkı, 70-80 arasında, Türkiye için kurgulanan çatışma ortamında çerez olarak kullanılan kafası karışıkların sonradan liboşlukta karar kılmaları gibi.
Değerli araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun o döneme ilişkin belgelediği gerçekler kitaplarındadır: O dönemde kimin nasıl ve niçin kullanıldığını öğrenmek isteyen açar okur. Bugün adları bile anılmayan binlerce gencin kanına giren silahların sağa da, sola da farklı ülkelerden, ama aynı kaynaklardan nasıl ve niçin dağıtıldığını da öğrenir...
1970-80 arası kanlı bir tarihti. Bir yanda 60’lardaki Endonezya örneğinde olduğu gibi egemen güçlerce sırtı sıvazlanan “komünist avı”na çıkmış paramiliter şiddet grupları vardı. Diğer yanda da, 68 kuşağının yarattığı Cumhuriyet’in atılımlarına saygılı, devrimci, bağımsızlıkçı, özgürlükçü, eşitlikçi özden uzaklaşarak maceracılığa yönlendirilmiş, kullanılmaya açık kesimler. Her iki taraf birbirine düşürülerek, Türkiye bir iç savaşa sürüklendi.
Yaratılan kan dökücülüğünün varacağı yer de kurgulanmıştı önceden ve beklenen son 12 Eylül faşist darbesi ile geldi.
İşte tam da o gündür, “yeni Türkiye” denen katara eklenmemiz.
“Atatürk, Atatürk” denerek, canice uygulamalarla Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi ve tüm ulusal özdeşimler, simgeler, CIA analistlerinin de desteğiyle aşağılanıp kirletilirken, kurgulanmış ikinci iç savaş Doğu ve Güneydoğu’da başlatıldı.
Dünyanın tek kutuplu emperyalist küreselleşme dönencesine girmesi, kurgucuların ekmeğine yağ sürdü. Bir imamın başkomutanlığında vardık; tam bağımlı, piyasasever, etnikçi, cemaatçi yeni Türkiye’ye...
Oysa, 12 Eylül’de gazetemizde makalesi yayımlanan Celalettin Can; “78” diye tanımladığı kuşağın, içinde bulunduğumuz günlerde “türlü yok sayılmayı ve yasakları kırdığına; 12 Eylül darbecileriyle hesaplaşma, çağdaş demokratik, eşitlikçi, halkların barış içinde yaşadığı, özgürlükçü, adil ve adaletli bir toplum yönlü tarihi yürüyüşüne başladığına” inanıyor!
Dedik ya, “78 kuşağı” çok zorlama bir tanımlamaydı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları