Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ne Yapın Ne Edin Sevdiğiniz İşi Yapın!

15 Temmuz 2014 Salı

Bir haftadır Alanya’da dostların sofrasındayım. Politikanın kısır döngüsünden uzak, ev yapımı reçellerin, sapından koparılan domateslerin tadına varmaya çalışıyorum. Tabii, insanı deniz kızı olmaya heveslendiren kale önündeki denizi de unutmamak gerek. Bu arada da hayat devam ediyor. Dostlarımdan birinin oğlu, bu yıl üniversite sınavlarına girdi, tercih yapacak. İşte sana konu Işıl, dedim ve başladım yazmaya.
Söze şöyle iddialı girelim; çevrenize bakacak olursanız, Türkiye sevmediği işi yapan ve sadece ama sadece bu nedenle mutsuz insanlar ülkesidir.
Fırsat eşitliğinin olmadığı, eğitim sisteminin öğrencinin becerilerini, yeteneklerini öne çıkarmak şöyle dursun, sistemli bir biçimde yok ettiği ülkemizde, özellikle üniversite tercihleri önce aile baskısının, sonra mahalle baskısının etkisindedir. Genç insan şaşkın ördek misali belki de hiç canının istemediği, olmak istemediği bir mesleği seçmek zorunda kalmaktadır. Sonrası gelin birkaç hikâye anlatalım. Ancak bu hikâyelerin sonu mutlu bitiyor, mutlu bitmeyenlerin sayısı ise sanırım binlere ulaşır.
Betül daha küçücük bir çocukken resim yapmayı sever. İlkokul, ortaöğretim böyle geçer. Betül ressam olmak istemektedir, ama Konyalı eşrafından olan babası ressam kelimesini duymak bile istemez. Çalışkan, zeki ve ressam olmayı düşünen Betül kimya mühendisliği okur, 23 yaşında kimya mühendisi olur ve otuz beş yaşına kadar bir laboratuvarda tüplerin arasında yaşamını sürdürür. İşte tam otuz beş yaşında, tıpkı filmlerde olduğu gibi kader ağlarını örmeye başlar. Betül hastalanır, kimyasallara karşı ciddi bir alerjisi olduğu açığa çıkar, bir süreliğine işi bırakmak zorunda kalır.
Bu zorunlu ev tatili süresince Betül boş durmamak için takı kurslarına yazılır, otur otur canı sıkılmıştır; incik boncuk derken işi pırlanta kesmeye kadar vardırır. Ardından mücevherin sırrını keşfeder, mumdan kalıp çıkarmaya başlar... Şimdi ne mi yapıyor? Evinde bir odayı atölye yaptı, mücevher kalıbı yaparak yaşamını sürdürüyor. Bu iş öyle keyifli bir iş ki Betül’e çok sevdiği başka bir uğraş, dalgıçlık için zaman bırakıyor. Betül çoktan kimya laboratuvarlarını unuttu, her yıl dünyanın en az üç bölgesinde sualtı fotoğrafı çekiyor. Yakında onları sergileyecek.
Betül’ü kıskanmamak imkânsız; şöyle bir kendinize ve çevrenize bakın, en aydın ailelerde bile şu sözler sıkça duyulur: “Oğlum, kızım para kazanacak doğru dürüst bir işin olsun, ondan sonra gitar çalarsın, şu sonu gelmeyen icatlarının başına dönersin...” Ya da “biz seni türlü fedakârlıklar yaparak okuttuk, hep seni kaymakam, vali, bir şirkette yönetici olarak göreceğimiz günleri düşledik, sen şimdi ola ola pastacı mı olacaksın?”
Evet pastacı olacak! Pastacı örneğini özellikle verdim. Çok iyi okullarda okuyan, geleceği çok parlak olan iktisatçı bir genç adamın, bir büyük şirkette üst düzeyde yönetici olarak çalışmaya başladıktan bir yıl sonra sedef hastalığına (sedef psikosomatik bir hastalıktır) tutulup ne olursa olsun yönetici olmak istemediğini keşfetmesi ve çok az bir parayla Amerika’ya gidip orada garsonluk yaparak pasta kurslarına katılması ve şimdilerde internet üstünden sipariş edilen pastaları satarak hayatını kazanması beni çok etkilemişti.
Bu ülkede genç olmak zor; aile baskısı, mahalle baskısı dışında genç insanın üstündeki en yoğun baskı gelecek baskısı. Bu çok güvensiz ülkede nasıl bir varoluş sergileyecekler, nasıl yaşayacaklar? Doğrusu işleri zor, çevrelerinde o kadar çok mutsuz insan var ki, bu onları korkutuyor.
Elbette burada söz ettiğimiz, en azından üniversiteye gitme şansı olanlar, ya bu şansı bile yakalayamayanlar; onlar, ötekiler... Ne yazık ki ötekiler için ne devletin, ne özel kuruluşların hiçbir önerisi yok!
Şimdilik durum böyle, kim bilir belki de mutlu insanlar çoğaldıkça ötekiler için de öneriler birbiri ardından gelir. Çünkü mutluluk önyargıları kırar, düşünce özgürlüğünü besler ve en önemlisi ülkeyi kapıkullarından arındırır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları