Seçmen de tecritte

08 Mart 2019 Cuma

Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın tecritte olduğu gerekçesiyle açlık grevine başlayan Leyla Güven, eyleminde 4 ayı geride bıraktı.

Beni tanıyanlar Hayata Dönüş operasyonunun ardından bir eylem biçimi olarak benimsenen ölüm oruçları sırasında yaşadığım pek çok tanıklık nedeniyle ölüm oruçlarına ve açlık grevlerine sıcak bakmadığımı bilirler. En son çare olarak başvurulan bu eylemler, son derece gaddar olan devletin sağır duvarlarında en küçük bir çentik bile açmıyor.
Ancak insanlar kendi iradeleriyle, hiçbir baskı altında kalmadan bu eylemleri yapmaya devam ediyorlar. Kendi hayatlarını, namluya sürüyorlar. Ve bizim bu gözüpek eyleme kayıtsız kalma şansımız yok. Çünkü namluya sürülen hayatı savunmak, en çok da kendimiz için değerli.
Ben de seçim çalışmaları için gittiğim Güneydoğu’nun kadim kenti Diyarbakır’da açlık grevinin 112. gününde Leyla Güven’i arkadaşlarımla birlikte bir kadın, bir anne, bir yazar, ömür boyu mazlumları savunmuş bir Türkiye yurttaşı olarak ziyaret ediyorum. Leyla Güven yattığı yatakta doğrularak, “Hepimize hoş geldiniz, beni unutmadığınız için, benimle birlikte aynı havayı soluduğunuz için teşekkür ederim” diyor. Ardından “Bu eylemi kimsenin baskısı olmadan, cezaevindeki tecrit konusunu gündeme getirmek için yaptığını” söylüyor. Bildiğiniz gibi cezaevlerindeki insanların yasalarla korunmuş hakları vardır. Yani cezaevine giren insan, artık devletin korumasında ve sorumluluğundadır. Ancak tecrit bu hakları ortadan kaldırıyor. Günlerce haber alınmayan, sağlık sorunu nedeniyle hastaneye kaldırılmayan, tek kişilik bir hücrede günlerce bekletilen pek çok tutuklu var. İşte Leyla bu insanların sesi olmak için açlık grevinde. Ve hiç vazgeçmeyecek!

8 Mart mesajı
Leyla Güven aynı zamanda HDP’nin Hakkâri’den büyük bir oyçoğunluğuyla seçilmiş milletvekili. Yani onu açlık grevine zorlayanlar aslında seçmenlerini de tecrit ediyorlar. Ayrıca o bir kadın! Bir anne! Yani hepimiz tecritteyiz.
Şimdi onun biz kız kardeşlerine yolladığı mesajı size ulaştırıyorum: “Bütün dünya kadınlarının ve sizlerin 8 Mart direniş gününü kutluyorum. Ve inanıyorum ki her gelen gün, yeni 8 Mart’larda, daha özgür günlerde bizler kadınların yani toplumun taleplerini alanlarda haykıracağız. Tarih boyunca demokrasinin özgürlüklerin artması kadının hak ettiği yere gelebilmesi için kadınlar birçok eyleme öncülük yapmışlardır. Ben de bu böyle bir eylemin öncüsü olmaktan gurur duyuyorum. Eylem kararını da kendim aldım. Kendi kafamda tasarlayarak tek başıma adeta ilmek ilmek ördüm ve bu greve başladım. Hâlâ da ruhen kendimi iyi hissediyorum. Kadın mücadelesi çok anlamlıdır. Kadın ziyaretçiler bana ayrı bir coşku veriyor. Başarmaya çok yakınız. Gelecek 8 Mart’larda hep birlikte olacağımızın umudunu taşıyorum. Evet, duymak, ses vermek yaşatır.!”

NOT: Dostlarım bir konuda size bilgi vermek isterim. İnsanlar soruyor, “Neden bu kadar uzun bir süre yaşanıyor? Eskiden 60-70 günde ölüm gelirdi.” Ben de bir ara karıştırmışdım. Ölüm orucuyla, açlık grevi arasında bir fark var. Ölüm orucunda su dışında hiçbir şey kabul edilmiyor. Açlık grevindeyse vitaminler suyla birlikte veriliyor ve hayatta kalma süresi uzuyor. Bunu özellikle söylemek istedim. Bazı yanlış anlamaları gidermek için.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları