Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Söndürmeyi Bilmiyorsan Ateş Yakma!

01 Temmuz 2014 Salı

Bu coğrafyanın bütün koyları muhteşemdir ama bir oylama yapılsa ben oyumu Adrasan ve Olimpos arasındaki koylara veririm. Özellikle bir koy var, ona İkinci Korsan Koyu diyorlar ama ben ona yeni bir ad koydum: Lapis koyu. O koyda sudan çıkmak istemezsiniz, bu arada size eşlik eden carettalarla korkusuzca yüzer ve biraz büyüdükten sonra nerelere gittiği bir türlü tespit edilemeyen bu dev hayvanların tuhaf macerasını hayal edebilirsiniz.
Bu koylarda yüzerken, karaya baktığınızda yüzlerce yıllık kızılçam ormanlarını görür, bütün bu güzellikler için hayata bir kez daha teşekkür edersiniz. İşte üç gün önce bu güzelim kızılçam ormanları yandı kül oldu. Yüzlerce kuş, böcek, geyik, sincap da yandı. Bütün çabalara rağmen yandı.
Şöyle dediler, piknikçilerin bıraktığı sönmemiş bir ateş bu büyük yangına neden oldu.
Doğrudur, bir hafta önce oralardan geçtiğimizde, hemen ormanın yakınında birileri ateş yakıyordu. Ben dehşet içinde, arabayı kullanan Kumluca’nın Karaöz köyünden Kerim’e sordum: “Buralarda nasıl ateş yakmaya izin veriyorlar?” O çaresizce başını salladı, “Mani olamıyorlar, illa ki ateş yakıp, et kızartacaklar!”
Kerim’in doğru söylediğine eminim, çünkü o bölgenin her şeyinden sorumlu biri. Örneğin tam bir cankurtaran. Büyük Likya uygarlığının hâkim olduğu bölgede turistlerin yürümeyi çok sevdiği bir yol var: Likya Uygarlığı yolu. Kerim defalarca elinde düdüğü bu yolda kaybolan insanları kurtarmıştır. Çünkü yol uçurumlardan, tepelerden geçiyor, bir ayağın kaldı mı yandın! Kaybolan biri olduğunda jandarma ilk önce Kerim’i arıyor, çünkü Kerim buralara vurgun, her uçurumu, her tepeyi ezbere biliyor.
Kerim bu ateş yakma işini sevmiyor, içi gidiyor ve haklı çıktı. O güzelim kızılçam ormanları yandı. Şimdi Likya yolu, kapkara yanık bir toprakla örtülü.
Şimdi düşünüyorum, bu mangal yapma kültürü bize nereden geliyor? Ve neden orman yakınlarındaki piknik alanlarında ateş yakmaya izin veriliyor. Ben bunun yasaklanmasını istiyorum! İlk kez bir yasaklama istiyorum! Çünkü, biz ne yazık ki kendi keyfimizden başka hiçbir şeyi düşünmeyen bir kalabalığız. Ateşi yaktık, etlerimizi yedik, o hayat bu işte! Ama çöplerimizi bu güzelim koylarda bırakabiliriz, her üç kilometrede bir çöp bidonu olmasına rağmen! Yaktığımız ateşi söndürmek için, bir şişe su bile atmayız, üstünde bir iki tepinip ateşi söndürdüğümüzü sanırız. Ama ateşle oyun olmaz, iyice söndürülmezse başını alıp gider. Siz etinizi yemiş, mutlu bir gün geçirmiş uyurken, ateş ormanlara doğru ilerler ve işte orman yanar!
Evet, piknikçilerin ateş yakması yasaklansın! Çünkü ateşi söndürmeye bile üşeniyoruz. Öyleyse yakmayın!
Güzel bir piknik için size bazı yemek tarifleri verebilirim. Anne köftesi namıyla bilinen kuru köfte, zeytinyağlı sarma, kısır, patlıcan salatası, haşlanmış tavuk, haşlanmış yumurta... Liste uzayıp gider.
Gitti gider, güzelim çam ormanları yandı. Yıllar önce bir orman yangınında çekilmiş bir belgesel izliyordum; oldukça yaşlı bir adam, yanık bir ağacın gövdesine sarılmış hüngür hüngür ağlıyordu. Ve hep aynı sözleri yineliyordu: “Onlar benim evlatlarım, onlar benim evlatlarım...”
Şimdi Kumluca yangınının görüntülerini izlerken, aklıma Karaöz’lü Kerim geliyor. Mutlaka söndürme çalışmalarına katılmıştır, çünkü bu yangın onun vurgunu olduğu Likya uygarlığının en güzel ağaçlarını yok etti. Kahroluyordur...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları