Toplumsal Suç Ortaklığı

25 Ekim 2011 Salı
\n\n\n

Her şeyin bir bedeli var. Bu topraklarda yaşamanın da. Çünkü toprak bereketli, denizler bereketli, iklim dört mevsim; yaylası var, dağları var, hikâyeleri var, efsaneleri, baştan çıkarıcı türküleri var.

\n

Güneşli sabahlara uyanmanın ne büyük bir mutluluk kaynağı olduğunu Kuzey ülkelerinde bir ay yaşadığınızda hemen anlarsınız. Dört mevsimi doya doya yaşamanın da mutlulukla ilgisi vardır. Malezyada sürekli yaz yaşayanların en büyük arzularının yorgana sarılıp yatmak olduğunu bir yerlerde okumuştum.

\n

Peki, bu coğrafya nasıl oluştu, neden toprak bu kadar bereketli, denizler binlerce çeşit balıkla dolu, neden yaylalar serin, hiç düşündünüz mü? Sözün kısası bu toprakların her anlamdaki bereketliliğini sürekli bir deprem kuşağında yaşamamıza borçluyuz.

\n

Çünkü yüzyıllar boyunca depremler, toprağı altüst ederek onu böylesine verimli bir hale getirmiştir. Gene yüzyıllar boyunca süregelen depremler, bu toprakların bereketine ve ışığının büyüsüne kapılan pek çok uygarlığı da toprağın derinliğine gömmüştür.

\n

Ve bizlere muhteşem bir yurt parçası kalmıştır; yaşayan ve yok olan uygarlıklardan da bir yaşam terbiyesi.

\n

Ancak bu terbiyenin kullanılmadığına, hele de şu giderek küreselleşen dünyada özellikle bu terbiyenin adeta küçümsendiğine tanık olmaktayız. Ve özellikle doğal afetler, bize küçümsediğimiz bu terbiyenin bedelini ne yazık ki çok sert ödetmekte; öyle ama suçlu tabiat, bu yerküre, bu bereketli topraklar değil. Bizzat biziz.

\n

Geçmiş uygarlıklar bize yol göstermek için yüzlerce ipucu bırakmışlardır. Onlarca büyük depreme rağmen hâlâ dimdik ayakta olan tapınaklar, tiyatrolar, köprüler özellikle yerkürenin zaman zaman kabaran öfkesine karşı var olmanın birer simgesidirler ve biz nedense dersimizi iyi yapmayız; burada kimseleri suçlamak istemem, hepimiz toplumsal birer suç ortağıyız.

\n

İşte gene dersimizi iyi yapmadığımız için, 7.2lik bir deprem, canımızı fena halde yakıyor ve gene ekmekkadayıfı gibi üst üste çökmüş katlardan oluşan göçükler bize sınıfta kaldığımızı gösteriyor.

\n

Suçlu kim? Bu binaları yapan inşaatçılar mı? Bunları doğru dürüst denetlemeyen kamu mu? Ve bu binaları Kaderde varsa ölürüzdiye hiçbir soruşturma yapmadan alan yurttaşlar mı?

\n

Görülen o ki, hep birlikte toplumsal suç ortağıyız!

\n

Geçmiş uygarlıklarda da Tanrı ve kader kavramları vardı; ama hesabı kitabı iyi yaparak Tanrıya ve kadere iş bırakmayan muhteşem köprüler, camiler, tapınaklar, limanlar ve evler yaptılar.

\n

İçim yanarak söylüyorum, tabiat asla gaddar değildir. Ama onun doğal akışını değiştirip denizi doldurarak yol yaparsanız o kendine ait olanı geri alır. Onun derelerini kurutup ev yaparsanız, o dere yatağı er geç yeniden sularını isteyecektir. Bölgenin deprem bölgesi olduğunu bilip apartmanların alt katlarındaki kirişleri dükkânınızı genişletmek için keserseniz, ilk sarsıntıda genişlettiğiniz dükkân yerle bir olduğu gibi aynı apartmanda yaşayan insanların da ölümüne neden olursunuz.

\n

Tanrı bunun neresinde? Kader bunun neresinde?

\n

Bu arada Van depremiyle ilgili yapılan uzman yorumlarını dinledikçe, umutsuzluğumuzun artmaması mümkün değil. Bölge birinci derecede deprem bölgesi, sağdan soldan fay hatlarıyla dolu ama bölge üzerine yapılmış kapsamlı bir sismik araştırma yok!

\n

En acısı saatler sonra bile depremin büyüklüğü hakkında nasıl karar veriliyor, onu bile anlamış değiliz.

\n

Bilim herkese gereklidir, bu nedenden iktidarların bilime ayırdıkları bütçe en az silaha ayrılan kadar olmalıdır hatta onu da geçmelidir ve en önemlisi, bilim kurumları gerçek anlamda özerk olmalıdır.

\n

Gelin bu muhteşem coğrafyada toplumsal suç ortaklığından bir an önce kurtulmaya çalışalım. Bunları yazarken birden bulunduğum yerde bir an sarsıldım ve bir deprem olsa nereye kaçabilirim, diye düşündüm; çünkü bulunduğum yerin her tarafı ev dolu ve tek bir boş alan yok. Alışveriş merkezleriyle çok övünen tüm belediyelere duyurulur.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları