Türküm, Doğruyum, Çalışkanım!

15 Aralık 2013 Pazar

Andımız’ı severiz ama bakalım davranışlarımız Andımız’la uyuşuyor mu? İşte ben de bunu merak ediyorum. Biz bize benziyoruz, kimseler kusura bakmasın!
Şimdi bakın, Meclis’te küfürler havada uçuştu ya, bakmış ki, Meclis imamı bu böyle gitmez, cuma namazında küfür üstüne milletvekillerini, Meclis çalışanlarını uyarmaya karar vermiş.
“Küfür etmek, din açısından kötü kabahat sayılır” demiş, seçtiğimiz milletvekilleri de kuzular gibi onun bu sözlerini dinlemişler, ben olayı namaza giden milletvekillerine mikrofon uzatılırken yakaladım. “Hoca doğru söylüyor, küfür en büyük günahlardan biridir. Küfür eden kendi anasına küfür etmiş olur. Hocaya minnettarız.” İşte ben burada koptum, imamdan ders alan bu adamları milletvekili seçtiğimize göre, biz de bir terslik olmalı.
Devam edelim, İzmir’de, Bodrum’da yağmur yağmış, yer gök su içinde, esnaf dükkânına giren suları süpürüyor. Dükkânı sular altında kalmış bir kadın esnaf haykırıyor: “Bu on yıldır böyle, ne zaman yağmur yağsa, biz suların içindeyiz! On yıldır bu böyle!” Kardeşim on yıldır, sokağına mazgal yapmayan belediyeyi başında tutuyorsan, cefasını çek! Belli ki, sen mağduru oynamayı iş edinmişsin. O zaman yakınmayı kes!
İstanbul’a kar yağmış, milli felaket! Uyarılar yapılmış, kar lastiği olmadan sokağa çıkmayın! Adam bir servis şoförü, radyoda ateşli bir şekilde haykırıyor. “Arkadaş yolda kaldım! Bu ne iş?” Spiker soruyor, “Kar lastiğiniz var mıydı?”, “Yok, ama devlet bu işi halletsin!” Şimdi bakın bu bir servis arabasıysa bir özel mülk demektir. Bir şirket için çalışıyordur, bu durumda şirket taşıdığı elamanların can güvenliği için biraz masraf yapıp araçlara kar lastiği takmak zorunda. Devlet neden bu işe karışsın ki?.. Ama arkadaş, patronuna çıkıp, “Ben kar lastiği olmadığı için bugün işe çıkamam, taşıdığım insanların hayatlarını tehlikeye atamam!” diyemediği için hop hemen suçluyu buluyor: Devlet! Yani bu kadar kolaycılık olmaz.
Çok çalışkanız ya, Doğu’da bir köy, köye ulaşmak için anayol bitiyor, 5 kilometrelik bir çakıl yol başlıyor. Yağmur yağınca yolda araba gitmesi imkânsız! Köy ahalisi kahvede okey oynayarak vakit geçiriyor, içlerinden biri de, “Hadi arkadaşlar bir imece yapıp şu yolu düzeltelim” demiyor. “Boşver ya, devlet yapsın!”
Mesela Alevi yurttaşlar zorunlu din derslerine karşı çıkıyorlar. Yerden göğe haklılar ama acaba kaç Alevi yurttaş çocuğunun zorunlu din dersine girmemesi için başvuruda bulundu, mahkeme kararı aldı. Gerçekten ben bunu şiddetle merak ediyorum. Sayı çok değil, beş yüz kişi olsaydı bu zorunlu din dersi sorunu mutlaka çözülürdü. Ama Alevi yurttaşlar bunu yapmadılar. Çocukları paşa paşa zorunlu din dersine giriyorlar. O zaman yakınmayın!
Ben Kadıköy’de oturuyorum, bulunduğum semtte her gün bir apartman yıkılıyor, millette bir deli telaş, aman aman evleri yeniden yapılacak, fiyatları iki misli artacak, kahvede soruyorum, “Bu evleri satıp başka bir ev mi alacaksınız?”, “Hayır.”, “Öyleyse fiyatının iki ya da üç misli artmasının size ne yararı var? Ayrıca konuşurken duydum, evleriniz çok küçülmüş.” Herkes, “Evet” diye atılıyor. “Peki, bu nasıl oldu?”, “Müteahitler bize farklı plan gösterdiler, karşımıza farklı bir şey çıktı.” “Başından incelemediniz mi?”, “İnceledik ama farklı oldu.” “Peki, ne yapacaksınız?”, “Küçük mücük oturacağız! Neyse ki evler depreme dayanıklı oldu.” “Biliyor musunuz bulunduğumuz bölge depreme en dayanıklı bölge!”, “Evet öyleymiş…”
Sesimi kesiyorum ve inşaat histerisi son hızıyla devam ediyor. Hadi hayırlısı, aklıma şu da geliyor, evleri satamayan inşaat firmaları yakında devlete yanaşırlar, “Biz size kandık aman yardım edin!” Göreceğiz.
Daha çok şey söyleyebilirim ama burada kesip Mustafa Balbay’a bir hoş geldin demek istiyorum. Beş yıla yakın, seni besleyen, sana kitaplar yazdıran bir zindandan sağ salim aramıza döndün. Ama burası da pek bir tuhaf cangıl oldu. Biliyorum sen cangılda da yolunu bulursun. Sevgiler kardeşim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları