Yürüyün lan, öldürmek serbest!

14 Mayıs 2017 Pazar

Açıktan bir emir verildi. Öldürmek serbest! Kimse kimseyi kandırmasın, artık dünyada öldürmek serbest! Amerikan dizilerindeki mantık çizgisine hep hayran kalmışımdır, çünkü oldukça özgür bir çalışma alanı bulan Amerikalı senaristler, sadece ülkelerinin değil, artık kocaman bir köy olan dünyadaki katliam ve faili sır olmayan ölümlerin gerisindeki yapıyı didik didik ederek, dünyanın bir kovboy kasabası gibi idare edildiğini ortaya koyarlar. Bu kovboy kasabasında ülkelerin gelişmişliğine göre, kimi ölümlerde teknoloji başrol oynar, kimi zaman da tıpkı ülkemizde olduğu gibi en ilkel öldürme biçimleri hâlâ gündemdedir.
Ölüm emrini verenler, acayip kaygısızdır yani hiçbir gizliliğe gerek duymazlar, kendilerini saklamazlar. Örneğin, Rockefeller’in CEO’su ansızın arabasında intihar eder, bir tesadüf sonucu önemli bir siyasetçinin iş yapmasını engelleyen hastalığını fark eden bir doktor bir hafta sonra bir trafik kazasında ölür. CIA’nin kurduğu bir örgüt liderinin mahrem hayatını deşifre eden bir yazar nehir kıyısında ölü bulunur, büyük şirketlerin bir ülke üzerinde oyunlarını deşifre eden bir bilimadamı ansızın evinin önünde silahlı saldırıya uğrar ve ölür (Değerli araştırmacı Necip Hablemitoğlu, Alman vakıflarının Türkiye üstündeki oyunlarını deşifre ettiği kitabının yayınından bir süre sonra evinin kapısında öldürülmüştür). (Rabıta’yı yani tarikatların örgütlenmelerini deşifre eden Uğur Mumcu’nun arabasına bomba konur.)
Bütün istihbarat örgütlerinin suikast skorları çok kalabalıktır. Çünkü dünyayı yöneten 400 şirketin ayakta kalması ve dünya halklarını sömürmesi için istihbarat örgütlerinin skorlarını çoğaltmasından başka bir seçenek yoktur.
Bütün bunlar nereden aklıma geldi. Antalya’nın güzelim dağlarında bir cinayet işlendi. Çevrecilerin çok iyi tanıdığı iki çevreci insan, bir gece vakti, av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. Şimdi ben kendimi, Amerikalı bir senaryo yazarı gibi özgür hissedip bu cinayetin bir senaryosunu yazmak istiyorum. İlk başvuracağım şey hiç kuşkusuz, öldürülen iki kişinin kimliği ve uğraşları olacaktır. Öldürülen iki kişi, tam bir çevreci, Toroslar’daki muhteşem sedir ormanlarının taşocakları tarafından yok edilmesine, açıkça işlenen bu doğa cinayetine karşı mücadeleye başlıyorlar. Mücadele yıllarca sürüyor, tehdit ediliyorlar, davalar açılıyor ve çevreci ikili bu davaları kazanıyorlar. Taşocaklarının faaliyetlerini durduruyorlar. Ama taşocakları para demek, bu nedenle yeniden makinelerin sedir ağaçlarını kökünden kesmesi gerekiyor ama bu ikiliye ne oluyor, neden böylesine ağaçlara tutkunlar? Taşocaklarının sahipleri için sedir ağaçları hiçbir şey ifade etmiyor, oysa dünyanın en güzel tekneleri onlarla yapılır ve yok olduğunda ekolojik sistem çökecektir. Kimi ne, gelsin paralar. Şimdi bir senaryo yazarı olarak, öldürülen ikilinin mücadelesini öğrenmiş oluyorum. Şimdi bir adam çıkıyor, “Ben öldürdüm” diyor. “Para için yaptım” diyor. Eğer bir senaryo yazıyorsanız, katilin de ruh halini belirtmeniz gerekir. Çünkü o bir robot değil. Bir insan, belli ki, doğuştan kaybedenlerden biri. Hiçbir işi, hiçbir amacı yok. Ülkemizde bu durumda olan binlerce genç insan bulabilirsiniz, hiçbir çıkış noktası bulamayan bir insan modeli. Belli ki, bu birilerinin çok işine yarayabilir. Örneğin ona “Evin çevresindeki otları bir tutuştur, bir yangın çıkar, sonra seni görürüz” diyebilirler. Gerçekten evin çevresindeki otları tutuşturur, ama yangın söndürülür evin yanmadığını gören katil adayı tuhaf bir içgüdüyle evin kapısını çalar ve açan kişiden bir bardak su ve para ister. Evin sahibi bir sürahi su getirir ve bir miktar para verir. Bu onun dünyasına tamamen yabancı bir davranış biçimidir. Öte yandan birileri bastırır, “Öldür ulan, arkanı kollayacağız!” Sonra artık geri dönülmez bir noktaya gelir. Eline geçecek birkaç kuruş için bu iki insanı öldürebilecek durumdadır. Onlar onun bir süre ekmek parası olacaktır. Bu kaybedenler, ülkemizde öylesine çoktur ki, bilinen 2000 Türk Lirası için gözlerini kırpmadan insan öldürebilirler.
Öldürür de. Şimdi poliste, “Açım, parasızım” diyerek cinayetlerine bir kılıf uyduruyor. Uydurur, hatta “Benim üstüme geldiler, tahrik ettiler” diyebilir. Bilir ki, bu ülkede hukuk yoktur, bir süre sonra belki de iyi halden dışarı çıkacaktır. Tıpkı, FETÖ’cü Kavurmacı’nın bir dahiliye doktorunun belirlediği uyku apnesinden dolayı serbest kalması gibi, panzerle çocukları öldüren polislerin güle oynaya dolaştıkları gibi o da iyi halden, yırtacaktır. Dünya bu hikâyenin binlerce versiyonuyla doludur. Yani öldürmek serbest! Ve sedir ağaçları teker teker kesilmeye devam eder!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları