Jale Özgentürk

Eylül korkusu

31 Temmuz 2020 Cuma

İflas erteleme ve konkordato gibi zırhlara bürünen şirketler için zaman doluyor

Salgınla duran konkordato dalgası normalleşme ile birlikte yeniden başladı. İki ayda Theorie, Lufian, İstanbul Bilişim gibi önemli firmalar konkordato, Yörsan ve Lykia World gibi iki önemli şirket ise iflasını açıkladı. Düşük faizli krediler, kredi yapılandırmaları ile yüzdürülen şirketler için süre doluyor. Eylülde ciddi bir furya bekleniyor.

Türkiye 2020’ye yılın ilk gününe peş peşe iflaslarla giriyordu. O gün Bora Jet gibi önemli bir markanın aralarında olduğu altı şirket konkordato, altı şirket ise iflas açıklıyordu. 2018’de iflas ertelemeleri ile başlayan 2019’da ise konkordatoya dönen korunma zırhı alan şirket sayısı 2020 başında binin üzerine çıkıyordu.

Ekonomik krizin üzerine mart ayından itibaren ise koronavirüs salgını geldi. Haziranda başlayan normalleşme ile birlikte son iki aydır konkordato ve iflas dalgası yeniden gündemde. Giyim markaları Theroie, Lufian, Denizlili Asil Nakış, Kocaeli’nden Duy Taş Hafriyat, İstanbul Bilişim son iki ayda konkordato ilan eden şirketler oldu...

Turizmin önemli markalarından Lykia World ve Yörsan ise iflas kararını açıkladı. Şu anda adli tatil nedeniyle ara verilen bu dalga sürecek mi? Bu gelişmeleri konkordato konularında uzman avukat Şevket Çelik’e sordum.

‘Çalışanın parası ödenmiyor’

Çelik, salgın sürecinde zor durumda olan şirketlere bir nefes imkanı doğduğunu söylüyor. Düşük kredi faizleri, eskiden kredi yapılandırmaya yanaşmayan bankaların bu konuda daha esnek olması gibi imkânlarla zaten zor durumda olan şirketlerin gemiyi yüzdürdüğünü anlatıyor. Ancak uzun zamandır bu imkânlarla kötü sonu öteleyen şirketlerin eylül ayında ciddi bir konkordato ve iflas dalgası yaratacağı görüşünde.

Çünkü çok sayıda firma salgın nedeniyle içinden çıkılmaz bir dönem yaşıyor. Bugünlerde en çok bu konularda danışmanlık verdiklerini söylüyor. Özellikle turizmde büyük kredi borçlusu firmaların ödemelerinin aksadığını belirten Çelik, “Aralarında çok büyük markalar var. Bu şirketler bankaların durumunu sıkıntıya sokuyor.

Daha ne kadar ötelenir bu borçlar belli değil” diyor. Bu arada iş dünyasında bir bozulmaya da dikkat çekiyor Çelik. “Eskiden en fazla vergi, SGK borçları ödenmezdi. Şimdi patronlarda öyle bir rahatlık var ki personelin, tedarikçinin borcunu ödemiyor. Ve bundan rahatsız değiller” diyor.

Türkiye’yi yönetenler pembe tablolara devam etse de gerçek durum hiç de parlak değil! Salgında ikinci dalgadan sözedilirken eylülde neler yaşanacak kimse bilmiyor!

120 milyon tl borcu var

Mali sıkıntıya düşen, nakit akışı bozulan şirketler listesine en son erkek giyim markası Lufian eklenmişti. Konkordato ilan eden şirketin 120 milyon TL borcu 107 mağazası bulunuyor.

Korona kahramanlarına Vefa Fonu

Türkiye Eğitim Vakfı (TEV) Vehbi Koç’un önderliğinde 205 hayırsever tarafından 1967 yılında kurulmuş bir vakıf. Kuruluş amacı, “Türkiye’de eğitim görmek isteyen fakat buna maddi gücü yetmeyen gençlerin okuyabilmesi.” Yıllardır binlerce gence burs veren TEV’in bugün yönetim kurulu başkanlığını iş dünyasının önemli isimlerinden Rona Yırcalı yapıyor. Vakfın Türkiye genelinde 653 hibe ve vasiyet bağışçısı bulunuyor. 14 ilde şubesi var.

Üniversite öğrencilerine 700 TL, yüksek lisans öğrencilerine 1100 TL, doktora öğrencisine ise 1400 TL burs veriyor. 67 ilde sağlık alanında diş hekimliği, eczacılık, hemşirelik meslek yüksekokulunda okuyan 1255 bursiyeri bulunuyor. Yırcalı, bugünlerde farklı bir heyecan içinde olduklarını söylüyor. Burslar sayesinde sağlık alanında okuyan gençlerin hayat kurtaran birer kahramana dönüştüğünü söylüyor.

“Sıra bizde” diyor ve şunları ekliyor: “Bizim sağlığımız için kendi hayatlarını feda eden sağlık çalışanlarımıza yanlarında olduğumuzu hissettirecek bir proje başlatıyoruz. “Korona Kahramanlarına Vefa Fonu”nu. Ön saflarda görev alan ve virüs sebebiyle hayatını kaybeden tüm sağlık çalışanlarımızın çocuklarına 3 yaşından itibaren burs tahsis etmek için adım atıyoruz.”

Yırcalı, amaçlarının sadece sağlık çalışanları değil bu süreçte çalışmak zorunda olup hayatını kaybedenlerin tümünün çocuklarına ulaşmak olduğunu söylüyor. O kahramanlara hepimizin borcu var!

‘İstanbul Sözleşmesi kararlılıkla korunmalı’

Türkiye ekonomide büyük bir darboğazdan geçiyor. İşsizlik patlamış, iş imkânı kalmamış, sağlıkta yeniden zorlu bir sürece giriliyor. Böyle bir ortamda Türkiye’nin gündemi ne yazık ki politik heveslerin esiri. Sosyal medyanın susturulması, belediye şirketlerinde seçim sonuçlarının aksine alınan kararlar...

Bir de her gün öldürülen kadınlara yenileri eklenmesin diye imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasının çekilmesi...

Hükümete yakın kesimlerin bu konuda baskısı artarken iş dünyasından destek açıklamaları geldi. Koç Holding, Sabancı Vakfı ve Borusan ve TÜSİAD’dan sonra Zorlu Grubu da sözleşmenin yükümlülüklerine uyulması konusunda çağrıya katıldı. Ben de yeniden hatırlatmak istedim.

Ne dediler?

KOÇ HOLDING: Kadına yönelik şiddet insan hakları ihlalidir. İstanbul Sözleşmesi’nin tarafı olmak, kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki kararlılığın göstergesidir. Bu vesileyle ülkemizdeki herkesi ve tüm yetkili kurumları İstanbul Sözleşmesi’ni korumaya ve bağlı kalmaya davet ediyoruz.

SABANCI VAKFI: Ülkede her 10 kadından 4’ü eşi ya da partneri tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılıyor. Kadınların yaşam hakkı ihlal ediliyor. 2016’dan beri “İş Dünyası Aile Şiddetine Karşı” projesini destekliyor, kalıcı çözümler üretmek için sivil toplum, uluslararası örgütler ve iş dünyasının işbirliği ile hareket ediyoruz.

BORUSAN HOLDING: Türkiye, kadınların şiddetten ve ayrımcılıktan korunması için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ni, Avrupa Konseyi üye ülkeler arasında ilk olarak, 2012 yılında imzalamıştır. Tüm yetkili kurumları İstanbul Sözleşmesi’ni koruması ve kararlıkla uygulamaya geçirmesinin gerekliliğine inanıyoruz.

ZORLU HOLDING: Yaşam hakkının her canlının en temel hakkı olduğu ilkesiyle; kadınlara ve tüm canlılara yönelik her türlü şiddetin; bu hakkı ihlal eden, ihlale teşvik eden her türlü yaklaşımın ve normun karşısındayız. İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı kalmanın; sağladığı yasal güvencenin yanı sıra kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesi yolunda önemli bir mesaj olduğuna inanıyoruz. Bu arada kadınların “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” çığlığı dünyadan da duyulmaya başladı. Umarım ters tepmez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bölüşüm krizi 25 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları