Böyle olur savaşın ‘istikrarı’

02 Kasım 2015 Pazartesi

İki gün önce bu sayfalarda yayımlanan yazımda “7 Haziran seçiminde oylarını yükselten iki parti HDP ve MHP, AKP’yi tek başına iktidardan etti. 1 Kasım’da bu kez AKP’den aldıkları değil ama ona karşı koruyabildikleri oylarla yine belirleyici olacaklar” yazmıştım. Ama aynı satırların devamında, seçim öncesi yapılan anketlerin yalancısı olarak “ciddi bir değişiklik öngörülmediği” bilgisini paylaşmıştım. Dün gece itibarıyla ortaya çıkan sonuç, her iki partinin de 7 Haziran’da aldıkları oyu neredeyse tamamen ve dolayısıyla “tek başına iktidarı” geri verdiklerini gösteriyor.

Aldıklarını geri verdiler

7 Haziran sonrasında, “AKP neden kaybetti?” başlıklı tartışmaların önemli argümanlarından biri “fabrika ayarlarına dönme” meselesiydi. AKP fabrika ayarlarına falan dönmedi (belki de asıl ayarları zaten buydu) ama onu iktidardan eden iki parti bir önceki seçim sınırına geri döndü... HDP, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’ın aldığı oya yakın bir orana geriledi. MHP’de, 2011 sınırının bile altına sıkıştı.

Haziran’da HDP 6, MHP 7.5 milyon oy almıştı. Bu iki parti beş ay sonra 1 Kasım’da 5’er milyonda kalarak toplamda 3 milyon oy kaybetti.. CHP ciddi bir oy değişikliği yaşamazken, AKP oylarını 5 milyon artırdı. Bu kaymaların ayrıntıları önümüzdeki günlerde incelenecek ve daha “ince” analizler yapılacak elbette. Ama ortaya çıkan tablo, fazla uğraşmadan kaba bir gerçeği adeta bağırıyor:

AKP’nin (ve elbette Beştepe’nin) haziranın ilk haftasında “demek öyle haa” diyerek hedefine iki partiyi alarak kurduğu ve seçmene doğrudan “şantaj” yapan stratejisi harfiyen işledi. “400 vekil vermediniz böyle oldu” veya “bomba sonrası oyumuz arttı” laflarının gaf değil gerçek olduğu görüldü.

‘Sen bilirsin’ meselesi

Yine seçim öncesi son yazıyı, MHP’nin “sen bilirsin” sloganına işaret ederek “ancak, seçmenin de, bütün seçim stratejilerine ‘sen bilirsin’ diye cevap vermesi daima mümkün” cümlesiyle tamamlamıştım. Şimdi açıkça söyleyebiliriz ki; Bahçeli’nin “sen”in arkasına virgül koyarak seçmenin “sağduyusuna” gönderme yaptığı cümle sert biçimde geri çevrilmiş durumda. Ya da seçmen “başka bir bildiği” olduğunu söyledi. Anlaşılan, “milliyetçi saldırganlıkla” tahkim edilmiş güç kirlenmesi sağ seçmen için tehdit olarak algılanmıyor, hatta bu “kirli” güç gösterileri bir çekicilik yaratıyor. Yine gaf sayılan “Beyaz Toroslar gelir” lafının bölgedeki etkisi bir kenara, “ırkçı hassasiyetlere” ne vaat ettiği görülüyor.

2009’dan başlayarak her seçim yeni düşman konfigürasyonlarıyla sahne alan AKP, sağ seçmenin duyargalarını yine harekete geçirebildi. Mezarlıkların bombalanması, cenazelerin zırhlı araçlarla sürüklenmesi ve kent ablukaları, gözaltı fırtınaları eşliğinde çalınan ve belki Bahçeli’yi bile şaşırtan “milliyetçi sur düdüğü”, MHP’nin “biz demiştik” direnç hattını yıktı. HDP’yi “flu görmek” MHP’yi korumaya yetmedi.

Acaba Bahçeli, 7 Haziran sonrası CHP’den gelen “blok” önerisine yakın durmadığı için pişman olmuş mudur? Bu soruya, “sağ”, bir başka isimlendirmeyle “savaş” blokunun yeniden yüzde 65’leri zorladığı gerçeğine bakmadan cevap vermek zor. Belki de oturup buradan konuşmaya başlamak gerek...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları