Seçim, boykot fark etmez

16 Mart 2018 Cuma

Seçim yasasının Meclis’te kabul edilmesinin ardından muhalefet cephesinde boykot tartışması başladı. CHP içinde Selin Sayek Böke, İlhan Cihaner gibi isimlerin açık boykot çağrılarına, Kemal Kılıçdaroğlu ve genel merkez yönetimi “gündemimizde değilcevabı verdi. Ana muhalefet partisinin dışında kalacağı bir boykot girişiminin sonuçsuz kalacağı da ortada. Fakat boykot tartışmaları, konuşulması gecikmiş bazı genel başlıkları ve temel soruları da içerdiği için hâlâ canlı. Çünkü bu başlıklar, boykot kararı verilip verilmemesinden bağımsız olarak önemli ve gündemde kalmaya devam edecek. Gecikmiş tartışmaları, gereksiz biçimde erken bitirmeye çalışmak, genellemelere, peşin kararlara kurban ederek gündemden düşürmek yerine tartışmayı genişletmek belki daha yararlı olabilir:
GÜVEN: Boykot tartışmalarını yaratan en temel argüman, adil bir seçim yapılamayacağı endişesi. O zaman temel ayrım; bunun kabullenilecek bir gerçek mi, mücadele edilecek bir durum mu olduğu demektir. Boykot (veya seçim) durumu yok saymanın mı, değiştirmenin mi aracı olacak?
HEDEF: Mücadele yöntemi olarak ister boykot ister seçim tercih edilsin, konulan hedefle ilgili bir belirsizlik hissediliyor. 16 Nisan sonuçları da dahil iktidarın yarattığı siyaset ve seçim düzenini değiştirecek yeni bir yönetim kurmak mı, bu kararları geri aldıracak revizyon baskısı yaratmak mı gerçekçi hedef?
BECERİ: Boykot fikrini destekleyen bir diğer önemli gerekçe, daha önceki örneklerde görüldüğü üzere, muhalefetin sandıklara sahip çıkma yeteneğinin sorgulanması. Seçim güvenliği ve sandığa sahip çıkma konusunda güven vermeyen aktörlerden daha zor bir boykot kampanyası beklenebilir mi?
MOTİVASYON: Bir sivil itaatsizlik eylemi olarak boykot, seçimden bile daha zorlu bir kampanyayı zorunlu kılıyor. Boykot, bir tür siyasi tatil, “evde yan gelip yatma” eylemi değil. Boykot veya seçim kampanyası konusunda birilerini motive etmeye çalışanların kendi kapasitelerini de iyi sorgulaması gerekiyor.
SORUMLULUK: “Yapabiliriz” veya “kazanabiliriz” sözleri altı doldurulması gereken ve söyleyene ciddi sorumluluk yükleyen büyük laflar. Çünkü Türkiye’nin önünde duran ve geleceği biçimleyecek mesele, atılacak yanlış, iyi düşünülmemiş adımlar sonrasında “olur sanmıştık” denilerek geçiştirilemez.
HAZIRLIK: Seçim güvenliğini imha eden düzenlemeler gündeme geldiği andan itibaren, muhalefetin karşı çıkışın imkân ve yöntemleri konusunda fazla hazırlık yapmadığı anlaşıldı. Muhalefetin, sahaya çıkacak temiz forma temin etmekten daha fazla hazırlık isteyen ciddi iş olduğu yeterince açık değil mi?
MORAL: Hem seçim, hem de boykot seçeneğinde, bu tercihlere yönelten ruh halinin son derece belirleyici olacağı açık. Boykota giderken söylenecek “lanet olsun böyle seçime” ile “bu haliyle seçimi yaptırmayız” sözleri arasında çok büyük moral farklar var. Aynısı seçim için de geçerli.
ARİTMETİK: Boykot veya seçim seçenekleri, mevcut oy aritmetiğini ve hile olanaklarını fazla değiştirmiyor aslında. Oyları sandıkta değiştirme niyeti ve yeteneği olanların, boykota rağmen seçimi göze aldıklarında ve sandıklar tamamen sahipsizken aynısını yapmalarını ne engelleyecek?
BASKI: Seçim güvenliği konusunda şüphe yaratan iktidarın nasıl baskı altına alınabileceği konusu da, seçilecek yola çok bağlı değilmiş gibi. Çünkü iç kamuoyu veya dış baskının fazla güvenilir, iktidarın da fazla umurunda olmadığı, daha önce OHAL şartlarında yapılan seçimlerde görüldü.
TAKVİM: Eğer bir erken seçim müdahalesi olmazsa (ancak anayasa değişikliği ile mümkün olacağı için muhalefetin pazarlık gücü fazla) mevcut seçim takvimi, zaman kullanımında muhalefeti avantajlı kılıyor. Kartlarının tamamını açmış iktidar karşısında acelecilik tuzağına düşmek ise manevra imkânlarını daraltıyor.
Başka başlıklar ve kavramlarla tartışma daha da genişletilebilir. Bunu da zaman ve imkân olacak zaten...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları