Yıllardan beri, “resmi tarih”le hesaplaşmak, tarihimizle yüzleşmek, ezber bozmak özellikle aydınlar, gazeteciler arasında en sevilen söylemler.

İlginç olan bu söylem daha çok yakın tarihle ilgili. Selçuklularla, Osmanlılarla değil de Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminin ilk yıllarıyla ilgili.

Daha ilginç olanı da bu konularda sanki “resmi tarih” bizzat kendisine karşı yazılmışçasına öfkeyle atıp tutanların kullandığı Batı referansları...

Acaba aynı aydınlar, yazarlar, gazeteciler, araştırmacılar Batı’nın “resmi tarih”ini, uygarlık adı altındaki sömürgecilik tarihlerini de aynı biçimde inceleyip anlatıyorlar mı?

Bizde çoğu kişi, bu soruya cevaben, “Ama onlar filmler çekiyorlar, kitaplar yazıyorlar, kendi suçlarını saklamıyorlar” gibi cevaplar verir.

***

Vietnam’da yıllarca inanılmaz şeyler yaptıktan sonra birkaç film çekip Amerikan askerinin rezilliğini anlattıkları için mi? Ama unutmayın, o filmlerde bile sonunda o rezil askerler cezalandırılır ve bunların kişisel suçlar olduğu ortaya konur.

Doğrusu aslında Irak’ta yapılan işkenceleri ve savaş suçlarını Michael Moore belgesel yapacağına Holywood mantığıyla “eleştirmek” son derece akıllıca bir iştir.

Yüzlerce İkinci Dünya Savaşı filmi izlemiş biri olarak merak ederim, Amerikalılar, İngilizler hep mi iyi adamdı? Savaşırken ve ölümle yüz yüzeyken bile Alman çocuklarını, kadınlarını korumaya mı çalıştılar?

Fransızlara Cezayir’i hatırlatmaya gerek var mı? Amerikalılara hatırlatılacak bir şey yok mu? İngilizlere? İspanyollara ve Portekizlilere?

***

Ama hatırlatmak bir işe yaramaz. Çünkü aslında sömürü düzeni geçmiştekinin daha karmaşık biçimde teorize edilmiş haliyle aynen devam ediyor.

Dünyanın en zengin halkları olması gereken Arapların bugün Arap Baharı diyerek yine Batı’dan yardım ummasına ne demeli?

Çifte standart diye bir şey de yoktur aslında. Birleşmiş Milletler kararlarına, güvenlik konseyi yaptırımlarına bakarsanız çifte standart filan olmadığını, iyi niyetli konuşmaların yalnızca laftan ibaret olduğunu görebilirsiniz.

Ezber bozanların, tarihle yüzleşme ve resmi tarihi yeniden yazma meraklılarının aslında Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin ilk yıllarından çok, matbaanın neden bir türlü gelemediğini, yabancı devletlerin kışkırtmalarıyla ayaklanan halkların nasıl içten içe imparatorluğu çözdüğünü, kendi kendimizi nasıl yediğimizi, okul ve fabrika yerine ne yaptığımızı inceleyebilecekleri kahramanlık tarihi dışındaki Osmanlı’yı ve son 60 yılın hangi olaylarla ve kararlarla bizi bu hale getirdiğini tartışmaları belki daha yararlı olur.

\n\n