Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yolsuzluklar hükümetlerin sonu olur
Türkiye’de herkes birbirini hoş görüyor. İnsanlar isterse çocuklarını dini eğitim almaya gönderiyor. Televizyonlarda her türlü dini yayın serbest. O zaman ben soruyorum: Daha ne istiyorsunuz? Benim halkım Cumhuriyet’ten memnundur. Çünkü bu ülkede ne görüyorsanız, rahatça ibadet edebiliyorsanız, rahatça bir yerden bir yere gidebiliyorsanız Cumhuriyet’in sayesindedir.
Ben size yıllar önce bir söyleşimizde de söyledim ve dedim ki: “En çok korktuğum şey işlenen cinayetler, dökülen kana ilaveten bunların sebep olacağı, ‘Sen Kürtsün ben Türküm’ diye insanların birbirini öldürmeye başlamasıdır. Eline silah alan kişi Kürt olsa da canidir, Türk olsa da canidir.”
Güniz Sokak’taki evde Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le son günlerin gündemini oluşturan trajikomik olayları konuşuyoruz. AKP hükümetinin son icraatları ve Güneydoğu illerinde patlak veren intifada benzeri olaylar baş konularımız . Bir de yoksulluklar. Çocuk bakımevlerinin durumunun kamuoyuna yansıması ve büyük tepki çekmesine karşın sorumlu bakan ve müdürlerin koltuklarında oturmalarına Demirel’in tepkisi çok sert. “O bakan ve o adam mutlaka koltuklarından alınmalı” diyor. Demirel ayrıca, “Yolsuzluklar hükümetlerin sonunu getirir” uyarısında bulunuyor. Kürt ve Türk kökenli vatandaşlara da “Hep beraber bu ülkeyi bölmek isteyenlere karşı çıkın” çağrısında bulunuyor. Türkiye’de inanç özgürlüğünün baskı altında olduğu iddialarına karşı da tepkisi çok sert: “Kimin namazına, orucuna karışılmış? Daha ne istiyorsunuz?”
- ABD’deki başkanlık seçimlerinin sonuçlarını Türkiye ve bölgemize olası etkileri açısından değerlendirir misiniz?
DEMİREL- ABD, 44. cumhurbaşkanını seçmekle dünyada en devamlı seçilmiş cumhurbaşkanları yönetimine sahip olduğunu göstermiştir. Zaman zaman bu seçimler dünya için de önemli olur. Bu defaki ABD’de değil sanki dünyada yapılmış bir seçim gibi ilgi uyandırdı.
Bunun da çeşitli nedenleri var. ABD bir dünya devleti ve bir süper güçtür. Aynı zamanda tek kutuptur. Dünyayı son olarak saran mali kriz de göstermiştir ki ABD öksürse başka yerler zatürree oluyor. 21. yüzyılın dünyasını da iyi anlamak lazımdır. 21. yüzyılın dünyasını eski fikirlerimizle anlamaya çalışırsak çok gerilerde kalırız. Teknolojinin bu kadar gelişmesi de küresel işbirliğini zorunlu hale getirmiştir. Bu ülkenin Türkiye’yle geçmişten gelen ve coğrafyanın dikte ettiği ilişkileri vardır. Bu ilişkiler tarih içinde inişli çıkışlı olmuştur. Türkiye’nin Kıbrıs’a yaptığı harekât başlangıçta sesini çıkarmasa da sonradan ABD’nin tepkisini çekmiştir. Bir de her nisan ayında önümüze gelen ABD Kongresi’ndeki Ermeni soykırım tasarısı var. Şimdi Barack Obama acaba bu konuda ne yapacak?
- Obama Ermeni soykırım tasarısının kongreden geçmesinden yana olduğunu beyan etmedi mi?
- Siyasiler kampanyalarını siyaset adamı olarak yapar ama iktidara geldikleri zaman da siyaset adamlığının önüne devlet adamlığı geçer. Siyaset yaparken devletin dosyalarını bilmediğiniz için yapamayacağınız şeyleri söylediğiniz zaman zaman vakidir. Ama iktidara gelip dosyaları gördüğünüz ve çevrenizi dinlediğiniz zaman vaat ettiğinizi yapamama gibi bir durumla karşı karşıya kalırsınız. O vaat ettiğiniz şeyi yapmaya kalkmak ise ülkenize yarar sağlamaz. O zaman mecbur olursunuz işi ahir zamana bırakmaya. Hep öyle olageldi. Öyle olacak mı yoksa olmayacak mı, göreceğiz. Ama bu Türkiye bakımından çok hassas bir konu. ABD terörle mücadelede ve AB’ye tam üyelik meselesinde Türkiye’nin yanında oldu. Ayrıca zaman zaman Türkiye’nin dış ödemelerinde sıkışıp para bulmasında da yardımcı oldu. Türkiye de ABD’ye ve dünyaya olan taahhütlerini sadakatle yerine getirdi. Ama şimdi Irak olayıyla karşı karşıyayız. Bu Kıbrıs olayından sonra Türk-ABD ilişkilerine en çok zarar veren Irak olayıdır. Her gelen cenaze Türkiye’de ABD’ye karşı infial uyandırmaktadır. Ama sonunda terörle mücadelede ABD Türkiye’nin yanında yer almış oldu. “PKK bizim düşmanımızdır” dedi.
Bölünme değil bütünleşme
- Ama bu söylemin Kuzey Irak’taki PKK yuvalarının temizlenmesine yetmediği ortada değil mi?
- ABD oraları Türkiye adına temizleyemiyor. Çünkü ABD’nin Kürtlerle olan ilişkileri var. Irak içinde kendisine sadık tek grup Kürtler. ABD hem Kürtleri incitmek istemiyor hem de kendisi teröre karşı olduğu için Türkiye’nin bu olaydan çok rahatsız olduğunu da biliyor. Bu da önümüzdeki zaman içinde Türkiye’nin çok dikkatle baktığı bir olaydır. Keza ABD’nin Türkiye’nin AB üyeliğine verdiği desteğin nasıl gelişeceğini de göreceğiz. Türkiye’nin esasen AB’den istediği yeniden bölünme yerine bütünleşmedir. Yani Türkiye hem Rusya’yla hem AB ülkeleriyle hem de ABD’yle ilişki içinde olmak durumundadır. Siyasi şartlar Türkiye’yi taahhütlerine sadık olmaktan çıkarmaz. Yalnız yeni siyasi şartlar oluştuğunda umalım ki Avrupa bir bölünmeye doğru gitmez. Yani umalım ki Avrupa Rusya’yı elinin tersiyle itmez. Böyle durumlarda Türkiye’nin alabileceği pozisyonlarda ABD’nin Türkiye’ye tavrı ne olacaktır? O da ayrı meseledir. Eski CIA ajanı Graham Fuller geçenlerde bir konferansta yaptığı konuşmada, “Türkiye ABD’nin müttefiki olmaktan çıkmıştır. Türkiye artık bağımsız davranmakta ve yeniden bölgesel bir güç haline gelmektedir” dedi.
- Sizce ‘Türkiye artık ABD’nin müttefiki değil’ sözünü neden söyledi?
- Birtakım kimselerin itibarları ne olursa olsun birtakım şeyleri söylemeleri bence önemli değil. İlişkiler devletten devlete ilişkilerdir. Anlaşmalara bağlıdır. Bir adam bu anlaşmaları bir konferansla tadil edemez. Şahsi fikridir. Yapılan anlaşmalar geçerlidir.
- O da yetmemiş. “Türkiye’de Kemalizm inanç özgürlüğünü fazlasıyla baskı altına aldı” demiş. Buna ne diyorsunuz? Gerçekten Türkiye’de dini özgürlüklere baskı var mı?
- Hayır, bu sözlere hiç katılmadım. Bir kere bunlar Türkiye’de üretilen fikirler. Bir kere adam Müslüman değil. İkincisi, bu zamana kadar Türk halkının böyle bir şikâyeti olmadı. Türkiye Cumhuriyeti’nin laik, çağdaş bir devlet olarak kuruluşuna baştan beri karşı çıkanlar vardır. Devrimleri hazmetmeyenler de vardır. Türkiye’de 70 milyon insan yaşıyor. Üstelik demokrat bir ülke. Bu çeşit düşüncelerde olanlar olabilir. Ama ben onlara şunu söylerim: Ben 40 yıl Türkiye’nin yönetiminde bulundum. Hiç kimse bana dini vecibelerini yerine getiremiyorlar diye şikâyette bulunmadı. Türkiye’de dinle devlet birbirinden ayrılmıştır. Din devlete talip olmayacaktır. Devlet de dine baskı yapmayacaktır. Biz bunu söyledikten sonra şunu da dedik: İbadet hürriyeti var. Türkiye’de 79 bin cami bulunuyor. Burada beş vakit ezan okunur, namaz kılınır. Ramazan gelir. Halk ülkenin bir baştan öbürüne orucunu tutar. Namaz kılmayana oruç tutmayana da kimse bir şey demez. Bir şey söylediğiniz zaman Allah’la kul arasına girmiş olursunuz. Türkiye bu. Eğer halk dini vecibelerini yerine getirmiyor diye namaz kılmayana oruç tutmayana ya da namaz kılmayan kılana bir şey demeye kalkarsa o zaman bu ülke yaşanmaz hale gelir.
- Kuran kursları, imam hatip liseleri açık değil mi?
- Türkiye 15 milyon çocuğa okul sağlıyor. Bu ülkenin bütün çocuklarına okul verilebilmişse bu da Cumhuriyet’in sayesindedir. Bütün bunlar Cumhuriyet’in kurucusunun sayesindedir. O da Büyük Atatürk’tür. Bence içeriden dışarıdan gazel okuyanlara kulak asmamak lazımdır. Yapamadığımız şeyler varsa onları yapalım ama Türkiye’de dini vecibelerimizi yerine getiremiyoruz diye bir genel şikâyet yoktur.
- Son altı yılda Türkiye’de belli konularda sürekli bir kamplaşma yaşanıyor. En son da Kürt konusunda oluyor. DTP bir yanda yerel seçimler yaklaştıkça durumdan vazife çıkarmak gibi bir tavır içine girerken Başbakan yangına körükle gidiyor. Son olarak da pompalı tüfek kullanımını sanki destekler söylem içine girdi. Başbakan bir yandan dini konularda bu kamplaşmayı yaratırken şimdi de etnik konulara girdi. Sizce Başbakan ne yapmak istiyor?
- Bir ülkenin hükümeti o ülkede huzursuzluk çıksın istemez. Çünkü aslında huzursuzluk hükümetlerin aleyhinedir. Ülkede huzursuzluk taşınamayacak noktalara gelince o zaman halk, “Bu hükümet bu işin altından kalkamıyor. Görevi bitmiştir” demeye başlar. Bunu bu hükümet için söylemek istemiyorum. Herhangi bir hükümet huzursuzluk çıkarmak için işe girişiyor, bundan siyasi menfaat ummak istiyorsa yanlışın en büyüğünü yapmaktadır. Yalnız Kürt meselesi bununla izah edilemeyecek kadar komplike. Çünkü orta yerde Sayın Başbakan’ın Güneydoğu illerine gidip birtakım hadiselerle karşılaşmasından önce mesele vardı. Bu mesele şu: Türkiye’nin dağlarında altı bin tane insan var. Bir ülkenin dağlarında, ovalarında veya şehirlerinde devlete silah çekmiş insanlar dolaşıyorsa o zaman, “Acaba bu devletin kanunları mı noksan? Kanunlarını icraya gücü mü yok” diye sorarlar. “Yoksa müsamaha mı ediliyor?” Bu vahim bir olaydır. Türkiye 25 yıldır çeşitli zamanlarda bu olaylarla karşı karşıya kaldı. Ama 2000 yılına gelindiğinde Türkiye’de bu işler geniş çaplı sükunet bulmuştu. Bugün yine aynı problemle karşı karşıyayız. Tunceli’ye gidememek ne demek? Olur mu öyle şey?
- Peki, ne olur?
- Bence burada faturayı sadece Türkiye’nin yönetimine çıkarmak doğru değil. Hadisenin kendisi büyük. Türkiye’nin yönetiminde kusur olabilir. Fakat bu kusuru aşacak kadar büyük bir hadiseyle karşı karşıyayız. Ne demek kadın çoluk çocuğu öne sürüp intifada örneği olaylar çıkarmak? Bu çeşit hadiseler Türkiye’de her zaman olan hadiseler değildir. Bunların hiç olmaması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunları kanuni, hukuki sayabilir mi? Sayamaz. Şiddete girdiğiniz yerde demokrasi biter. Eğer siz intifada misali işleri demokrasinin icabı sayarsanız demokrasinizi öldürürsünüz. Bence burada gereken her türlü tedbiri alacak, kanunlarınızı uygulayacaksınız. Kanunlarınız kâfi gelmiyorsa yeni kanun çıkaracaksınız. Türkiye’yi bir hukuk devleti olarak tutacaksanız. Türkiye’deki huzuru, sükunu, hukukun içinde kalarak sağlayacaksınız.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?