Mehmet Ali Güller

AKP’den kurtulmak, artık açlık meselesi!

09 Haziran 2022 Perşembe

Ankara ile Moskova, “gıda krizine” karşı “tahıl koridoru” çözümünde mutabık. Lavrov-Çavuşoğlu görüşmesine göre, dörtlü (BM, Türkiye Rusya, Ukrayna) mekanizmanın inşası halinde hemen harekete geçilebilecek. 

Birinci aşamada, Türkiye’nin de desteğiyle Ukrayna limanlarındaki Ukrayna mayınları temizlenecek, ikinci aşamada da Rusya ve Ukrayna buğday gemileri, Türkiye’nin koordinasyonunda “tahıl koridoru”ndan Batı pazarlarına ulaştırılacak. 

Böylece ABD ve İngiltere’nin “gıda krizi” bahanesiyle Karadeniz’e “NATO gücü” sokma planı da boşa çıkarılmış oluyor.

GIDA KRİZİNİN SORUMLULARI

“Gıda krizi” bahanesi demişken...

Elbette dünya genelinde, gittikçe krize dönüşme işaretleri veren bir gıda sorunu var. Fakat bu sorunun kaynağını Ukrayna buğdayının ihraç edilememesine indirgemek, tipik bir Batı kurnazlığı... 

Çünkü krizin esas kaynağı, emperyalist ABD’nin dayattığı neoliberal politikalar nedeniyle Türkiye vb. ülkelerde tarımın çökertilmesidir. Bunun yanında Ukrayna’nın ihraç edilmeyi bekleyen buğdayının miktarı önemsiz kalmaktadır. 

Lavrov, Çavuşoğlu ile basın toplantısında şöyle dedi: “Batılılar bunu bir facia gibi göstermeye çalışıyor. Ukrayna tahıl ürünlerinin piyasadaki payı sadece yüzde 1. Gıda krizi oluşturacak bir durum yok.”

Lavrov’un işaret ettiği “piyasadaki pay” yerine, “üretim payını” bile dikkate alsak, bu değişmez. Çünkü geçen yıl dünyada üretilen toplam 775 milyon ton buğdayın sadece 25 milyon tonu Ukrayna’nın üretimi. Bu da yaklaşık yüzde 3 demek. Oysa Rusya’nın 85 milyon tonluk buğday üretiminin payı yüzde 11. (Bu arada iki ülkenin üretim toplamı yüzde 14-15 civarında ama iki ülkenin ihracat oranı daha yüksek.) 

Yani Batı yaptırımları nedeniyle ihraç edilemeyen Rusya buğdayının “gıda krizine” etkisi, ihraç edilemeyen Ukrayna buğdayının etkisinden daha fazla.

ENFLASYONDA 27 YIL GERİLEDİK

Gelelim kendi “gıda krizimizin” bahanesine...

Tarımın en önemli kalemi motorin fiyatıdır. Geçen yıl haziranda motorinin litresi 7 TL idi, şu anda 28 TL. Yani tam dört kat arttı. Benzer oranlar azalarak benzin, doğalgaz ve elektrikte de var. 8 Haziran 2021 günü dolar 8.62 TL’ydi, dün, yani 8 Haziran 2022’de 17 TL’yi geçti. Bu oranlar içtiğimiz sudan, yediğimiz ekmeğe kadar her şeye yansıyor. 

Peki bu tablo “dış güçler” için de geçerli mi? Tamam, enerji fiyatları arttı ama dünya bizim kadar zam gördü mü? Elbette hayır. 

TÜİK enflasyonu yıllık yüzde 73.5 olarak açıklandı. Oysa bağımsız ENAG’ın açıkladığı enflasyon yüzde 160.76. TÜİK’i bile baz alsak, durum vahim. Zira savaşın yaşandığı Ukrayna’da enflasyon yüzde 20, Rusya’da yüzde 18... 

Ve bu “düzeltilmiş” enflasyona rağmen Türkiye tüketici enflasyonunda 1998’e, üretici enflasyonunda 1995 yılına geriledi.

TÜRKİYE’NİN ÇOĞUNLUĞU DAR GELİRLİ

Bu köşede AKP’nin mali sermaye partisi olduğunu ve zengini zenginleştirdiğini, yoksulu yoksullaştırdığını kaç kere yazdım ama Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin şu sözleri kadar tabloyu iyi anlatamadım: “Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar.”

Fakat yanlış anlaşılmasın, “dar gelirliler” geçen on yıllarda olduğu gibi dar bir grup değil artık. Orta gelir grubu da dar gelirli. Türkiye’nin en zengin yüzde 10’u, gelirin yüzde 55’ini alırken, en yoksul yüzde 50’si ise gelirin sadece yüzde 12’sini alabiliyor.

Hızla daha da yoksullaşıyoruz ve hızla orta gelir grubu da dar gelirli oluyor. Kısacası AKP’den kurtulmak, “dar gelirliler” için artık açlık meselesi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları