Mehmet Ali Güller

Amerikancılık yarışı!

23 Kasım 2020 Pazartesi

Muhalefetin bir bölümü, daha ABD seçimleri başlarken Joe Biden’dan yana taraf olmuştu. Bu, bir ölçüde Erdoğan karşıtlığı nedeniyleydi. Erdoğan, Trump’la çalışmayı tercih ettiğine göre muhalifleri de Biden’ı desteklemeliydi!

Birkaç kez yorumladık bu tabloyu: İktidar adına da muhalefet adına da vahim bir tabloydu!

Muhalefetin Batıcılığı

Muhalefetin Batıcılığı derken AKP’den kopan Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın partilerini kastetmiyorum: Onlar genetik olarak Amerikancı zaten.

HDP’yi de kastetmiyorum: Etnikçiliğin solculuğu öldürdüğünü, sıkı Amerikancı olarak resmediyorlar zaten.

Asıl üzerinde durmak istediğim CHP’dir.

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ünal Çeviköz, Amerikan Alman Marshall Fonu (GMF) adlı düşünce kuruluşunun çevrimiçi panelinde konuştu. Öne çıkan üç mesajı oldu:

1. ABD ile AB arasındaki transatlantik birlik yeniden güçlendirilirse, bunun “Türkiye’yi NATO üyeleri topluluğuna geri getireceğini” savundu!

2. CHP olarak iktidar olurlarsa, S-400’leri iptal edeceklerini ilan etti!

3. Biden’dan beklentilerini “demokrasiye çok güçlü bir vurgu yapması” şeklinde açıkladı! (Amerika’nın Sesi, 21.11.2020)

Neresinden tutsanız elinizde kalacak açıklamalar, CHP’nin kurucu ayarlarındaki “bağımsızlıkçı” ve “antiemperyalist çizgiye” 180 derece ters yaklaşımlar...

Sanıyorlar ki Amerikancılık ve Batıcılık yaparlarsa, iktidar olacaklar!

İktidarın Batıcılığı

Fakat önemle belirtelim: Batıcılık yarışında muhalefetin iktidar karşısında hiç şansı yok. Amerikancılık yapılması gerekiyorsa, AKP’den daha sıkı Amerikancılığı hiçbir parti yapamaz!

Nitekim Trump kazanma umutlarını kaybettikçe, AKP adım adım Atlantik’e rota kırmaya başladı: Erdoğan’ın “hukukta, ekonomide ve demokraside seferberlik ilan” etmesi, bir haftadır tüm konuşmalarında “reform başlatıyoruz” mesajları vermesi, yeni Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın “piyasa ekonomisine bağlılık” açıklamaları, Atlantik’e, ABD ve AB’ye, “serbest piyasa” düzenine, New York bankerleri ve Londra tefecilerine mesajdı.

Orada kalmadı elbette. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Brüksel’i ziyaret etti ve çeşitli AB yetkilileriyle görüştü. Kalın’ın Brüksel’e mesajı şuydu: “AB üyeliğini stratejik bir öncelik olarak görüyoruz” (Sputnik, 24.11.2020).

Erdoğan’ın ABD ve AB mesajı

Sözcüsü Brüksel’de AB’yle görüşürken, Erdoğan da video konferans yöntemiyle partisinin çeşitli il kongrelerinde sesleniyordu: “Kendimizi başka yerde değil, Avrupa’da görüyor ve orada bir gelecek inşa etmek istiyoruz.” (Cumhuriyet, 21.11.2020.)

Erdoğan bununla da yetinmiyor, ABD’ye de sıcak mesaj veriyordu: “ABD ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkilerimizi, bölgesel ve küresel tüm meselelerin çözümünde kullanma niyetindeyiz.”

ABD’yle müttefikliği bölgesel konularda kullanmak demek, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Libya’da ABD’yle çalışma arzusu demektir.

Erdoğan, özetle bu mesajıyla yeninden direksiyon kırıp Biden’lı ABD’yle bölgede çalışabileceğini belirtiyor.

Amerikancılıkla kazanma günleri geride kaldı

Muhalefetin de iktidarın da anlamadığı şu: Amerikan rüyası bitti!

Önceki yazımızda belirttik: AB bile “ABD’den stratejik özerklik” için “stratejik pusula” oluşturmaya başladı. Zira AB yetkilileri de biliyor ki Trump’tan sonra Biden’ın gelmesi bile her şeyi eski haline getirmeyecek. Yani ABD ile AB arasında eski türden bir “bağımlı” ilişki kurulamayacak.

Evet, mesele Amerikancılıksa bunu Türkiye’de en iyi uygulayabileceğini gösteren politikacı Erdoğan oldu. Ancak o bile, artık eskisi türden, BOP eşbaşkanlığına benzer bir ilişki kuramaz.

Çünkü yeni bir dünya kuruluyor ve Almanya başta, çoğu Batı ülkeleri bile bu gerçeğe göre konumlanıyor.

Hal böyleyken, ana muhalefet partisinin iktidar olabilmek için AKP’yle Amerikancılık ve Batıcılık yarışına girmesi, iktidarı yeniden ve yeniden Erdoğan’a teslim etmekten başka bir sonuç doğurmaz!

Ve CHP şu gerçeği dikkatle görmelidir: Erdoğan, iktidarını Asya’ya bir parça dümen kırabildiği için uzattı!

Ancak artık o bile nafile, çünkü araba kontrolden çıkmış durumda. ABD’ye mesajlar, Erdoğan’ın freni patlayan arabayı daha az hasarla çarpabilmek için direksiyonu çaresizce bir sağa bir sola kırmasından başka bir şey değil.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları